|
Sömürge İnsan Tipi
|
2012-06-19 22:50
|
Yılmaz Çamlıbel
|
|
Yılmaz Çamlıbel
Gen yapısı, aldığı eğitim, içinde yaşadığı coğrafya ve maddi koşullar; insanın ruhsal, bedensel ve düşünsel yapısını şekillendiren ana etmenlerdir. Bunun için her coğrafya, kültür, ideoloji, siyasi ve ekonomik sistem, bir birinden farklı insan tiplerini ortaya çıkarır.
Bu konuda çeşitli bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmaların tümü, insanların duygu, düşünce ve davranışlarını, içinde yaşanılan maddi koşulların belirlediğini göstermektedir.
Ben, bu kısa yazımda, ülkesi işgal altında olan, maddi ve manevi gelişmesi önüne engeller konulan, maddi ve manevi varlığı sömürülen, aşağılanan ve horlanan sömürge insan tipinin ana çerçevesini çizmeye çalışacağım.
Sömürgeciler, çeşitli propaganda araçlarıyla kendini olabildiğince yüceltirken, sömürge insanlarını da sürekli olarak aşağılarlar. Kendilerini akıllı, medeni, yaratıcı, soylu, düşünen ve yöneten insanlar olarak gösterirler. Sömürge insanlarını da kaba, ilkel, medeniyetsiz, cahil, görgüsüz, yönetilen ve kullanılan bir nesne olarak gösterirler.
Buna ilaveten otoriter, totaliter, jekoben, üniter ve asimilasyoncu bir baskı rejimi kurarak, sömürge toplumlarının maddi ve manevi dünyasını kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirirler. Toplumun beynini ereziyona uğratırlar .
Bu çaba ve uygulamalar sonucunda, iki taraf arasında efendi-köle ilişkilerini besleyen ve güçlendiren bir sistem oluşur. Sömürü çarkı da bu maddi ve manevi ortam üzerine oturtulur. Bu nedenlerle:
• Sömürge insanı kendinden utanır, kimliğini gizler.
• Yarattığı değerlerin farkında olmaz, kendine yabancılaşır ve kendine düşman hale gelir.
• Sömürgecileri kendinden üstün görür, ona baş eğer, işbirlikçi hale gelir.
• Verilen her emri yerine getirir, itiraz etmeyi düşünemez.
• Edilgendir, kendi iradesiyle bir şey yapmaz, adım atmak için emir bekler.
• Sömürgecilerin her şeyine özenir, onları taklit eder.
• Beyinsel fonksiyonu geriler, bakma, görme, yorum yapma yeteneğini kaybeder.
• Bireysel özelliklerini kaybeder, sürü haline gelir.
• Doğayı, kendini ve kaderini değiştirmeyi aklının köşesinden geçirmez.
• Her türlü yeniliğe kapısını kapatır.
• Tapınma duygusu güçlenir.
• Dünyaya siyah-beyaz gözüyle bakar.
• Pasifist ve edilgendir.
Her sömürge ülkesinde elbette bu duruma itiraz eden insanlar da çıkar. Kendini yurt ve dünya sorunlarından sorumlu tutan bu yürekli insanlar, içinde yaşanılan haksız düzeni değiştirmek için örgütlenip mücadeleye girerler. Ne var ki sömürge insanların yürüttüğü mücadele, sancılı ve hastalıklı bir seyir izler. Bazen bu hastalıklı mücadele, amacına zarar veren bir hale bile dönüşebilir.
Zira bu yürekli ve fedekar insanların önemli bir bölümü, kendilerini köleleştiren, ülkesinin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömüren kolonyalis kadroların fotokopisi haline gelirler.
Çünkü beyinlerini, kendilerini köleleştiren çağdışı düzenin kültür ve siyasi anlayışından tam olarak arındıramazlar. Birlik, beraberlik ve zafer adına, ideolojisini, partisini ve önderini tartışılmaz, eleştirilmez bir mitos haline getirirler. Ulusal kurtuluş mücadelesini, kolonyalistlerin kendisine şırınga ettiği, üniter, otoriter, totaliter, jekoben temel üzerine oturturlar.
İnsan hakları, demokrasi, sosyal hukuk devleti, çoğulcu, katılımcı paylaşımcı bir düzen kurma, barış içinde bir arada yaşama gibi çağdaş normlara dayalı bir devlet kurmada siyasetini özümsemekte zorlanırlar.
Tıpkı sömürgeciler gibi, kitleleri sürüden kopmamaya, önderlere biat etmeye, verilen her emri gözü kapalı yerine getirmeye, ideoloji, parti ve önderinin çıkarını ulusal çıkarın önüne koymaya zorlarlar. Bu siyaseti, tartışılmaz, vaz geçilmez resmi bir ideoloji haline getirirler. Bu siyasete karşı çıkanları, vatan haini ilan ederler.
Halkı politika dışına iterler. Tüm otorite, bir avuç üst düzey yöneticinin elinde toplanır. Böylece meydana gelen tüm noksanlıklar, içine düşülen hatalar ve yapılan ihanetler, kitlelerden gizlenir. Üst düzey kadroları kirli ilişkilere bulaşır. At iziyle it izi bir birine karışır. Yurtseverler hain, hainler ise yurtsever konumuna gelirler.
Bir birine güvenme, iş ve güç birliği yapma, zafere ulaşmak için tüm ulusal değerleri eşgüdüm halinde mücadele alanına sürme, ulusal cephede el ele tutuşma zeminini yaratma mümkün hale gelmez.
Kuzey Kürdistan’daki ulusal kurtuluş mücadelesi, buna çarpıcı bir örneğidir. Bu yüzdender ki, halkımızın yoğun desteğine karşın, hala ciddi kazanımlar elde etmiş değiliz.
|
|
|
|