|
YENİ BİR EYLÜL, YENİ BİR SONBAHAR…
|
2015-09-22 10:11
|
Mehmet Altan
|
|
Eski dostlar kendi aralarında kişisel gelenekler de yaratıp yaşatırlar… Namık Çınar da her Eylül benden bir “Eylül yazısı” yazmamı ister. 2015 yılında da geleneksel randevumuz bozulmadı.
Ona bir sürpriz yaparak kendisine tam 18 yıl önce, 1 Eylül 1997 yılında yazdığım yazıyı gönderdim.
Tabii gönderirken de düşünmeden edemedim; 18 yıl önce böyle yazmışım, böyle hissetmişim, yaşarsam acaba 18 yıl sonra ne hissedeceğim?
Yıllar geçip gidiyor.
Eylüllerin tadını çıkarmak lazım.
Tadını çıkarmamıza izin vermeseler de biz gene de “buradan bir Eylül daha geçti” diye tahtaya bir çizik atmayı sürdürelim.
Yaşamak belki de bazen böyle bir küçük çizik atmaktır, kimbilir.
xxx
“Birkaç boş portakal sandığının rastgele atıldığı soluk mavi renkli izbe kapının yanındaki bodur yeşil ağaçta kendilerini gizlemeye çabalayan pembemsi minik nar kalabalığı bu seneki Eylül’ün ve sonbaharın habercisi gibiydi.
İnsan yaşlandıkça, rastlaştığı Eylüller’de kendini, renkleri ve ışıkları değişmeyen bir tiyatro dekorunun çaresiz aktörü gibi hissediyor.
*
Berrak ve serin bir ışık…
Sabırsızca erkenden inmeye başlayan akşamları yayılan bir kızıllık…
Yaprakların altına saklanan narlar…
Randevusuna asla ihanet etmeyen yerleşik Eylül dekorunun, biz çaresiz aktörlerin, kendini kandırmak için beyhude çaba ile önünde tiradlar okuduğumuz görüntüleri bunlar.
*
Bir ‘keskin bakış’ kırk dört Eylül görmüş bir yüreğe derinlemesine saplansa, acaba kaç farklı Eylül görür?
Çocukluğun, ilk gençliğin, orta yaşlılığın ve ihtiyarlığın ‘Eylülleri’ birbirine benzer mi?
Yoksa her Eylül bir diğerinden ayrılır mı?
Ayrılık mıdır sonbahar yoksa sihirli bir sarmaşık gibi coşuveren bir aşk mı?
*
Akşamlar biraz daha solgunlaşacak, sabahlar biraz daha serinleyecek…
Acaba kendi ‘iç iklimimizde’ nasıl bir Eylül, nasıl bir sonbahar olacak?
Geçmişe ve geleceğe dokunmadan, tek başına, sadece Eylül olan bir Eylül olarak mı akıp gidecek yaşamımızdan?
Yoksa aynı Eylül dekoruna rağmen bir daha asla tekrarlanmayacağını hissettiğimiz bir Eylül mü yaşanacak?
*
‘Alev rengi hüznüyle’ sonbahar gene gelip tahtına yerleşecek…
Ayvalarla narları görünce, kaçınılmaz bir şekilde gene Cahit Sıtkı Tarancı’yı anımsayacağız…
Palamutlar ve lüferler gene Eylül masalarındaki yerlerini alacak…
Eylül gene her zamanki gibi yaşanacak…
*
Ama belki bu Eylül, kendi farklılığını ve özelliklerini de beraberinde getirecek…
Yıldan yıla değişen yüz hatları gibi, kendi çizgilerini yaşam serüvenlerimizin haritasına işleyecek…
Kimimizde yeni bir başlangıcın fanfarlarını çaldıracak, kimimizde bıkkınlığı seslendirecek, kimimizde aldırmazlığın siyah sessizliğine bürünecek.
*
Üç yıldır görmezden gelmeye çalıştığım Eylüller, bu sefer benim için nar ağacını da kollarına alarak geliyor…
Berrak ve serin ışıkları, erken inmeye başlayan akşam kızıllığı ise hep aynı…
Eylül gene muhteşem. Ama artık her Eylül’ü öyle hovardaca harcayamayacağımızı düşündüren bir tedirginliğin kokusunu da hissediyorum havada.
*
İçimi dinlemeye kalkınca, bütün notaları ahengsiz çalan bir senfoni orkestrasıyla karşılaşır gibi oluyorum…
Bazen yeni bir başlangıcın fanfarları…
Bazen bıkkınlığın davulları…
Bazen aldırmazlığın siyah sessizliği…
*
Yeni bir Eylül, yeni bir sonbahar…
‘Ayva sarı, nar kırmızı’
Bir ateşmiş yaşamak.”
---------------------------------------------------
Taraf-21 Eylül
|
|
|
|