|
Kanal projesi
|
2014-10-19 21:29
|
Murat Belge
|
|
Bir vakit önce ortaya atıldı, biraz konuşuldu, sonra araya başka konular girdi, az çok unutuldu: ilk telaffuz edildiğinde de adı “Çılgın Projeler”di. Boğaziçi’ne paralel (bu, iyi bir “paralel”) bir kanal kazılacak, Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak! Bunu telaffuz eden de, o zamanın Başbakan’ı Tayyip Erdoğan’dı.
Bu söylendi ve sahiden unutuldu mu, yoksa hâlen canlı bir proje mi, hattâ bu yolda bir şeyler yapılmaya şimdiden başlandı mı?
Bir “fikir”in iyi bir fikir olup olmadığının tek bir ölçütü var bugünkü günde,: Tayyip Erdoğan’ın zihninden çıkmışsa iyi, oradan neşet etmemişse kötü. Herhangi bir konuda olabilir; o konuya Tayyip Erdoğan’ın sahici bir ilişkisi olması da gerekmez. O söylediyse, doğrudur.
Bu konuda bir bilim adamının “Böyle bir şey yapılırsa çok kötü sonuçlar doğurur,” dediğini gazetede okumuştum, hatırlıyorum. Şimdi, Erdoğan’ın ağzından ne çıksa bunun yanlış, kötü vb. olduğunu iddia edecek bir kesim de var; bunu da biliyoruz tabii. O profesörün (aklımda “profesör” diye kalmış) değindiği teknik sorunlar benim bilmediğim, anlamadığım alanlarda (Tayyip Erdoğan olmadığım için bilmediğim ve anlamadığım pek çok alan var) birtakım konulardı. Onun için şu anda ne “doğru” diyebilirim, ne de “yanlış”. Ama tabii ki dünyada bu işleri bilen ve anlayan bir dolu insan var. Tayyip Erdoğan bu insanlarla hiç konuştu, onlara bir şey danıştı mı? Sorun bu.
Bugüne kadar artık iyice birikmiş gözlemlerimizden Tayyip Erdoğan’ın böyle bir âdeti olmadığı ya da bir zaman var idiyse dahi yakın zamanlarda bundan vazgeçtiği sonucu çıkıyor.
“Böyle bir işin uzmanları vardır” dedim ya, aslında “uzman” dediğimiz kişi de öyle çok şaşmaz bir otorite değil. Bir kere, siyasette her görüş, kendisini savunacak bir “uzman” bulabilir; ama bu, “bilgi” dışında bir tercihin sonucu olarak belirlenir. Bir de, “uzman” dediğimiz kişinin “bilgi”sinin eksik ya da kusurlu olması sözkonusudur.
Doğanın bir yığın dengesi, çıplak gözle görünmeyen işleyişi var. Sovyetler Birliği’nde bilim adamı eksiği yoktu ama koca Aral Gölü’nü elbirliğiyle kuruttular. Burada kanal açmanın getirebileceği olumsuz sonuçları inceleyen var mı? İnceleyene danışan var mı?
Venedik dünyada benzeri olmayan bir kent. Yavaş yavaş batıyor. Bu batış durdurulamazsa, dünya için giderilmesi imkânsız bir kayıp olacak. Niçin batıyor? Adriyatik Denizi’nin dibinde, sığlıkta kurulmuş. Bugünün turizminde kullanılan koca koca gemilerin gelip yanaşabilmesi için dip taranmış, derinleştirilmiş. Birçok kanal da doldurulmuş, sokak haline getirilmiş. Diyorlar ki bunlar deniz dibinde varolan dengeleri (akıntılar vb.) bozdu. Sonuç, Venedik yavaş yavaş batıyor.
Ben materyalistim, bana göre bu gibi olayların doğa içinden gelen, materyalist nedensellikleri var. Dindar kişiler ise, doğanın böyle dakik bir biçimde çalışmasını Tanrı’nın kurduğu eşsiz bir düzen olarak görürler. Materyalist ya da ilâhiyatçı, orası çok önemli değil; o açıklamayla ya da bu açıklamayla, doğanın doğal işleyişine saygılı olmak... Sorun bu, konu bu.
Bilime ve uzmana “pozitivist” bir üslûpla tapınmamız gerekmiyor. Ama “bilgi” denen şeye de saygısızlık etmek zorunda değiliz. Bunlar, konunun uzmanı olmuş kimselere danışmadan, sallasırt girişilecek işler değil. Falancanın aklına öyle esti diye, Yenikapı’yı doldur, parkı kaldır, kışla yap, kanal aç, çıkan toprakla havaalanı yapacağın yeri doldur; sorma, danışma, burnunun dikine git... Bunlar olacak işler değil.
-------------------------------------------------
Taraf-18 Ekim
|
|
|
|