|
Deliren pilot olunca…
|
2015-03-31 23:53
|
Murat Belge
|
|
Şu son uçak kazası da insanın aklını durduracak nitelikte bir olay değil mi? “Kaza” dedim ya, aslında “kaza” da değil, teknik anlamda. Adam götürüp çarpmış, bile bile, göre göre. “Kaza”, ancak bu uçağa bir nedenle binenler için geçerli olabilir: “kazaen bu uçağa binmişler”.
Dünyada insanın hiç aklına gelmeyecek şeyler oluyor. İnsan uçağa binerken hafif –ya da ağır– gergin olabilir. Aklına motorda bir arıza olabilmesi gelir; terör falan, örneğin bomba, böyle bir felâketi aklından geçirebilir. Ama “pilot delirdiği için uçağı götürüp dağa çarpar mı acaba” diye bir düşünce kimsenin aklından kolay kolay geçmez.
Demek ki şimdi uçağa binmeden önce aklımızdan geçireceğimiz ihtimallere bu da eklendi. “Check-in”de soracağız: “Pilotların aklı başında mı?”
Tek başına “delirmek” de yetmiyor bu olayı açıklamaya. Herhangi bir insan gibi bir pilot da delirebilir elbette; delirme biçimi intihar biçimini de alabilir. Ama bu koşullarda normal bir deli gider intiharını eder, biter. Yanına 149 kişi alarak intihar etmek neyin nesi?
Pek fazla görülmüş bir olay değil, okuduğuma göre. Gene aklı başında olmadığı anlaşılan bir Mısırlı pilot var hatırlarda. 1999’da 219 kişi öldürmüş. Daha da birkaç tane olay biliniyor, ama az, seyrek.
Pilot dediğin, uçak denen âletle haşır neşir olduğu için intihar etmeye karar verdiğinde bunun aracı olarak uçağı seçebilir. Ama uçakta oturan bir alay insana baktığında “Bu yapılmaz” demiyor mu bu adam?
Hakkında konuşan bir kadın var, onunla cinsel ilişkisi olmuş (adını açıklamayan) bir hostes. Geceleri çığlık attığını, bazen tuvalete kapanıp kapıyı kilitlediğini anlatıyor. Başka iş arkadaşlarıysa normal, sıradan bir adam olduğunu, bir intihar eğilimi göstermediğini söylüyor.
Ama hostes, “Bir gün her şeyi değiştirecek bir şey yapacağı”nı söylediğini ve “herkes adımı öğrenecek ve hatırlayacak” dediğini de aktarıyor. Demek ki birtakım sinyaller vermiş, bu doğruysa.
Bir uçak “kazası” olarak düşündüğümüzde çok garip, ama bunu yapan bir “cihadî militan” olsa, uçağı Alpler’e çakarken “Allahü ekber” diye bağırıyor olsa, bunu başka bir olaylar dizisinin içine oturturduk ve orada kimsenin gözüne batmazdı. Öylesi de her gün olmuyor, ama yeterince sık olduğu için tanıdığımız bir fenomen.
Veya, gazetede, “Bir pilot bir liseye girip ateş açtı. Otuz kişi öldürdükten sonra intihar etti” diye bir haber okusak, gene fazla yadırgamazdık, çünkü bu motiflerle gerçekleşen bir başka olay tipinin de örnekleri var, bunları da tanıyoruz.
Tabii ille intihar etmesi de gerekmiyor. Örneğin şu Norveç’teki manyak. O da yaptığı işin içine “ırk” falan, siyasî bir şeyler katıyor ve takır takır insan öldürüyor.
Şimdi böyle örneklere doğru genişletince olayı bakıyoruz ki bir değil, beş değil, bayağı çok sayıda “kitle kıyımı” var. Ve öyle anlaşılıyor ki, bunlar görünüşte epey farklı motivasyonlardan kaynaklanıyor olsa da, bazı ortak özellikler taşıyorlar. Belki bunları artık hiç öğrenemeyeceğiz, ama, bu pilotun sözgelişi Columbine okulundaki olaydan veya Dünya Ticaret Merkezi olayından etkilenmiş olması, kuvvetli bir ihtimal değil mi?
Öte yandan, olağandışı (belki “kötü”, ama olağandışı olduğu için çarpıcı) bir eylem gerçekleştirerek tarihe geçmek gibi bir güdü de sezilebiliyor bu olaylarda. Bu pilot, Hebdo’yu basanlar gibi bir “şehadet” ve dolayısıyla “cennet” peşinde değil. Bununki bir negatif onur. Gene de, birinde öbürünü tetikleyecek ya da teşvik edecek ögeler var.
“Çok sayıda” cana kıymak önemli. Çünkü yaşadığımız çağda nicelikler önemli. Bir “temaşa” olması önemli, çünkü bütün film-TV endüstrisi böyle, “dağa çarpan uçak” türü, katastrofik imgeler peşinde.
Ve bu adam akılda kalacak iş yapacak diye canından olan 149 insan.
----------------------------------------------
Taraf-31 Mart
|
|
|
|