|
Düşmanlar ve potansiyel düşmanlar
|
2015-05-19 18:00
|
Murat Belge
|
|
Tayyip Erdoğan’ın kavgalı olmadığı kimse kaldı mı Türkiye’de ya da dünyada? Henüz sırası gelmemişler olabilir tek tük, sağda solda. Ama sırası gelmemiş olmak, sırası gelmeyecek demek değil. Tayyip Erdoğan’ın dünyasında iki büyük yığın var: düşmanlar ve potansiyel düşmanlar.
Bu hiç kimse için özlenir, özenilir bir durum olmamakla birlikte Tayyip Erdoğan şimdiye kadar bu kavgacılığının, bu hırçınlığının zararından çok yararını gördü –ya da kendisi böyle olduğuna inanıyor. “One minute” ile başlamış bir sürecin içinde. O “one minute” Erdoğan’ı birdenbire dünyanın ve Türkiye’nin gözünde odak noktası haline getiren bir “dakika” olmuştu. Özellikle Ortadoğu ülkelerinde, anında kahraman olmuştu. Popüler düzeyde bunun hâlâ devam ettiği herhalde söylenebilir.
O zamandan beri Batı’yla kavgalıyız, Amerika’yla da, Avrupa’yla da. Böylece, kendi ağzıyla da bir “baş belası” olduğunu söylediği Avrupa derdinden kurtulmuş olduk. “Avrupa” adı gündemden silindi gitti. Amerika’ysa, hele bir de şu “Pensilvanya” eyaletini bağrında barındırdıkça, “düşmanlarımız” listesinde yerini pekiştirecek. Mısır’daki yargı gerekçesiyle Erdoğan gene yüklendi, Amerika’ya, Avrupa’ya, Batı’ya. Oysa dediği doğru da değil; Batı, bu gibi durumlarda sesini yükselten Batı kurumları, bu karar karşısında da söyleyeceğini söylüyor.
Ama Erdoğan, burada kendi canını sıkan muhalefet eylemlerinden de Batı’yı sorumlu olarak görüyor.
Türkiye’deki muhalefetle kavga etmesi tabii olağan. Ama kavga etme üslûbu gene kendine özgü. Şu son seçim kampanyası ortamında dinî/ dindar söylem iyice ön plana çıktı: abdesti sağlam, namazı sağlam bir iktidar var karşımızda.
Tabii bu arada “Doğan medyası”, “TÜSİAD zenginleri” ve daha birçok kurum, kişi, kara listede. Onlar da belirli fasılalarla nasiplerini alıyorlar. “Düşman cephesi” burada da alabildiğine geniş.
Ama bundan daha şaşırtıcı olan, Tayyip Erdoğan’ın kendi “cephesi” olarak bilinen cenahta geçen olaylar. Erdoğan’ın en denetimsiz gazabıyla saldırdığı kesim, bir süredir, malûm, Fethullah Gülen Cemaati. “Aile içi” kavgalar en şiddetlisidir, diye duyardık ve gözlemlerdik. Bunun bayağı çarpıcı örneği şimdi karşımızda, sinema gibi oynanıyor.
Tayyip Erdoğan’ın kendi partisinde de, “Tayyip Erdoğan azarı” işitmemiş az kişi kaldı herhalde.
Birkaç kişinin işaret ettiği gibi, bu partiyi kuranlardan da, Erdoğan’dan başka, “aktif siyaset” içinde kimse kalmadı. Hakan Fidan yerinden oynayınca “Benim onayım yok” diyor; Diyanet İşleri Başkanı otomobilinden vazgeçiyor, Tayyip Erdoğan Diyanet İşleri Başkanı’nın otomobilinden vazgeçmiyor.
Peki, “dostlar” nerede?
Tayyip Erdoğan’ın dostları, mitinglerinde onu bunu yuhalatmayı başardığı anonim kalabalıklar. O kalabalıklar içinden bir çehre öbürlerinin önüne geçmeye başlarsa, onun yüz hatları, ağzı burnu, seçilmeye başlarsa, “potansiyel düşmanlar” kategorisine geçiyor. O zaman bir adı sanı, onu başkalarından ayıran bir kimliği olacak. Buysa tehlikeli bir şey.
Amorf, şekillenmemiş bir kalabalık olacak. İyice anonim kalmaları için bir renk gömlek de giydirilebilir. Siyah, kahverengi, mavi kullanıldı –bir başka ideoloji gölgesinde kırmızı da eskidi. Ama yeşil hâlâ bakir, örneğin.
Her kalabalık için asgari bir örgütlenme şart; yoksa nasıl haberleşecek, biraraya gelecek? Ama “asgari”yi geçmemeli bu. Öyle “il başkanı”, “ilçe başkanı” düzeyine çıkmamalı. Hepsi önderin ağzına bakan, görev emrini doğrudan doğruya ondan alan, SA, Devrim Muhafızı, Kızıl Muhafız, Mavi Gömlekli, Vigilante,.. yani tarihte benzerlerini tanıdığımız bir anonim güruh.
Bütün o “düşman” ve “potansiyel düşman” dünyaya karşı bu güruhla başa çıkabilir mi? Uzun vadede böyle bir şey mümkün değil. Ama kısa vadede çalışıyor, sonuç da alır gibi görünüyor.
Bakalım 7 Haziran ne getirecek
--------------------------------------------------
Taraf-19 mayıs
|
|
|
|