|
Değişen ‘rejim’
|
2015-08-18 20:23
|
Murat Belge
|
|
Şu son yazı sektirmemin nedeni Ermenistan’a yaptığım(ız) bir yolculuktu: Ermeni ve buralı gençlerle bir “yaz okulu”. Dağ başında bir oteldeydik, dünyadan uzak, dünyanın bugünlerdeki sıcağından da uzak. Ama bu çağda, “uzak” kelimesinin anlamı değişti. Uzak olmasına uzak ama herkesin âleti edevatı yanında; onun için haberdarız olan bitenden: “Bugün şu kadar ölü” vb. Zekeriya Öz bir söylentiye göre bulara gelmiş, AKP ile CHP arasında koalisyon olmayacakmış (bu aslında 8 Haziran’da da biliniyordu ya, neyse) ve sonunda “rejim değişikliği”ne dair Tayyip Erdoğan’ın derin sözleri.
Ermenistan her zaman ilgimi çeker, her zaman duygularımı harekete geçirir. Ama Erdoğan’ın söylediklerinden haberdar olunca, “bu varken başka şey yazılmaz” ruh durumuna geldim. Bu adamın hırslarıyla ve pervasızlığıyla bu memleketin başına çok kötü şeyler gelmesi ihtimali gitgide büyüyor.
Tayyip Erdoğan’ın kendisine olağanüstü bir güveni var. Her şeyin en iyisini kendisinin bildiğine güveni tam. Dindar bir insan olduğu için bu güvenine bazı metafizik ögelerin de karıştığından kuşkulanıyorum. Kalvenist Protestanlar’ın kendilerinin “seçilmiş” olduğuna inanmalarını andıran bir ruh hali var sanki.
Buna ek olarak ya da bunun uzantısı olarak, aklından geçen her şeyin bir “hak” olduğuna da inanıyor. Siyasetin, devlet yönetiminin olmazsa olmaz kuralları, yasaları, hele yazıya geçmemiş teamülleri Tayyip Erdoğan’ın gözünde herhangi bir anlam taşımıyor. Tayyip Erdoğan dediği dedik bir “Başkan” olmak istiyorsa, hem bunu istemeye, hem de bunu olmaya hakkı var.
Bunlardan gayrı, Tayyip Erdoğan, kendi istediği her şeyin toplum için (o buna “millet” derdi) de iyi olduğuna ve, onun kelimesiyle söyleyelim, “millet”in de tamamen aynı fikirde olduğuna inanıyor. Onun için, Tayyip Erdoğan’ın terminolojisinde, “milli irade” kavramıyla “benim iradem” sözü arasında bir fark yok.
Tabii, hep bildiğimiz gibi, dünya “mükemmel” değil. Ama zaten düzeltilecek pürüzler olmasa, Tayyip Erdoğan gibi kudretli önderlere de ihtiyaç olmazdı. Dolayısıyla 7 Haziran gibi “milli irade”nin “Tayyibî irade”yi gereği gibi yankılayamadığı durumlarda ortaya çıkan “irade eksiği”ni Tayyip Erdoğan elinin altında olduğuna inandığı “ilahi irade” ile tamamlıyor. Allah elbette Müslümanlar’ın iradesinin egemen olmasını isteyecek. Eh, o iradeyi de Tayyip Erdoğan’dan daha iyi temsil eden bulunmaz. Dolayısıyla, bir şeyler aksadı ve Tayyip Erdoğan tek başına iktidar olamadıysa, yapılacak şey basit: bir daha seçim yaparsın; buna biraz kanlı bir garnitür katarak, Tayyip Erdoğan’ın istediği gibi davranmayan bir toplumun başına neler geleceğini gösterirsin. Olur, biter.
Peki, ya olup bitmezse?
Bu durumda tam ne olur, Tayyip Erdoğan’ın aklına hangi parlak fikir gelir, bilemem. Ama durum belli, olması gereken şey belli: Tayyip Erdoğan Başkan olacak. Bundan başka kabul edilebilir bir sonuç yok. Tayyip Erdoğan’ın istediği oy oranına ulaşıncaya kadar seçim de yenilenebilir, icabında.
Ama bunu kabul etmeyenlerin, dünyayı böyle görmeyenlerin, varını yoğunu Tayyip Erdoğan’ın eline teslim etmek istemeyenlerin sayısı 7 Haziran’da görüldüğü gibi çoğaldı. Çoğunluk, “hayır” sözünü kendi geçmişine, meşrebine, beklentisine göre telaffuz etti; ama etti. Tayyip Erdoğan’a “hayır” dedi. Seçim yenileme bu anlamda “Tayyibî irade”nin kendisine kafa tutan “milli irade”yi çiğnemesidir; şimdiye kadar Erdoğan yaptığı başka birçok şey gibi yasadışıdır, hukuk dışıdır.
Ama, “şahıs”, dediğim gibi pervasız.
Normal olarak, bir ülkenin yasal yapısıyla Cumhurbaşkanı’nın davranışları çelişemez. Burada çelişmeye başladı. Erdoğan’ın bunu giderme yöntemi net: ülkenin yasaları benim isteklerime uysun!
Bu bir yorum filan değil. Tayyip Erdoğan’ın bir meziyeti, açık sözlülüğü. “Rejim aslında değişti; şimdi sorun bunu yasalara yansıtmak” sözünün başka ne anlamı olabilir?
--------------------------------------------------
Taraf-18 Ağustos
|
|
|
|