|
İslâm ve Demokrasi
|
2013-08-09 11:06
|
Murat Belge
|
|
Arap dünyası, bir süreden beri, geri kalan dünyayı şaşırttı; hâlen de şaşırtmaya devam ediyor. Demokrasi isteyenlerin meydanlarda (veya başka yerlerde) toplamayı başardığı büyük kalabalıklar, baskıcı (yıllanmış) yönetimlerine karşı seferber etmeyi başardığı kitleler, dünyayı şaşırttı; çünkü kimse bu toplumlarda bu tür dinamiklerin işlediğinden haberdar değildi, çünkü kimse bunu beklemiyordu ve böyle bir beklentiye göre bir gözlemde bulunmuyordu.
Yaklaşık bir yıl sonra şu şimdiki noktaya geldik. Tunus’ta seküler siyaset adamları öldürülürken Mısır’da ordu darbe yapıp “dinci” iktidarı deviriyor ve bunu izleyen kanlı olaylar. Suriye’de diktatör zaten hiç devrilmedi ve habire mesafe kazanıyor vb.
Sonuç: dünya gene şaşkın!
Geçen yıl niye şaşırmıştı? Demokratik bir çıkış beklemediği için. İyi ya, geçen yıl boyunca olanlar, demokratik güçlerin yeterince güçlü olmadığını gösterdi. O halde neye şaşıyoruz? Neye şaşırıyorsuuz?
Batı’nın şaşkınlığının birinci nedeni İslâm. Arap dünyasında olanların Batı’yı ilgilendirmesini gerektiren pek çok ekonomik ve stratejik neden var. Ama bunların yanısıra bir de İslâm var. O olunca, Batı neyi destekleyeceğini, ne yapacağını bilemez hale geliyor. Onun için de, “şaşkınlık” dediğim ruh hali, şu olaya, bu olaya özgü bir şey değil, kalıcı bir ruh hali.
Bunun tarihî belirleyicileri elbette var: Batı’nın bugün de Haçlı Seferleri sırasında olduğu gibi İslâm’ı “düşman” olarak tanımlamasından çok, kendinden başka herhangi birini tanıma ve anlama hususundaki beceriksizliğinden kaynaklanıyor bu tavır. Yalnızca “anlamama”da değil; güçlü bir “adam yerine koymama” eğilimi de hemen hissediliyor.
Ama İslâm (ve Arap) dünyasından fışkırmış çeşitli hareketlerin, ideolojik- siyasi tavırların Batı’nın bu içedönük tavrında rol oynamadığını iddia edemeyiz. Humeyni’nin Rushdie “fetva”sı, bu alanda çok önemli bir olaydı; El Kaide ve “İkiz Kuleler”, çok daha önemli, çok daha uzun vadede belirleyici bir olaydı. Daha küçük çapta yığınla olay listeye eklenebilir. Şu “Bahar” sürecinde düşmanın ciğerini, yüreğini iyen adam imgesi dünyada ne kadar “sempati” uyandırabilir.
Burada Batı için (aslında Demokrasi için) gerçekten ciddi bir sorun var: her türlü izolasyonun perde perde ortadan kalktığı, globalleşmiş bir dünyada yaşıyoruz. Herhangi bir yerde olan bir olay için “Bana ne” demek mümkün değil, akıl kârı da değil.
Demokratik Dünya Arap Dünyası’nda demokrasinin yaygınlaşmasından ve köklenmesinden mutlu olur mu? Olur. Buna bir katkıda bulunmak ister mi? İster.
İyi, güzel de, bu dünyanın tarihî gelişme koşulları içinde, uluslararası demokrasinin felsefesini kavramış ve değerlerini benimsemiş güçler, kavruk kalmış. Yok değiller, ama duruma egemen olacak kadar güçlü de değiller.
Batı, kendini “İslâmcı” diye tanımlayan güçlerin, yaklaşık bir yıl önceki ayaklanmalarla oluşan boşluğu doldurmasından korkuyor. Korkmasının anlaşılır yanları var, ama bunun sonucu, sözgelişi, darbe yapan Mısır ordusunu desteklemek mi olmalı?
Hayır. Bu, özellikle uzun vadede, sadece yanlış değil, çok da zararlı bir politika.
Bir toplumun demokratikleşmesi uzun zaman alan, içinde türlü zorluk taşıyan bir süreç. Acele sonuç beklememek gerek. Demokrasiye en fazla yaklaşmış olana koşullu destek vermek ve sabırlı ve anlayışlı olmak gibi politikalar oluşturmak gerek. Bu “en fazla yaklaşmış” olanı tepkici bir radikalizme iten gelişmelere destek olmamak gerek.
En önemlisi, bu ülkelerde, toplumlarda yaşayan ve mücadele veren insanların gözünde, X’in ya da Y’nin müttefiki olduğun değil, her zaman ve içtenlikle Demokratik Değerler’in yanında yer aldığın inancını ve güvenini vermek verecek şekilde davranmak.
--------------------------------------------------
Taraf-6 Ağustos
|
|
|
|