2024-11-22
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Murat Belge
 
Vatan hainliği
2014-01-29 20:50
Murat Belge
TÜSİAD gibi bir kuruluşun başında bulunan kişi, ülkenin gidişinde endişe verici bir özellik görüyorsa, bunu dile getirebilir. “Dile getirmek” zaten ondan beklenen görevdir, bunu yapmak için seçilmiştir.

Ülkenin gidişinde endişe verici özellik yok mu? Var, her türlüsü var. Bizim gibiler belki siyasî ve ideolojik olaylar karşısında daha duyarlıyız. TÜSİAD’ın temsilci seçtiği kişinin ekonomik konulara önem vermesi son derece doğal. Zaten TÜSİAD başkanı da bunu söylüyor, böyle giden bir ülkeye yurt dışından sermaye gelmeyeceğini söylüyor.

Gelir mi?

Niye gelsin?

Başka bin tane sorunun arasında, doların başını alıp her gün biraz daha yükselmesiyle başa çıkamıyorsunuz.

Sonra da “yabancı sermaye gelmez” diyen adama, bu son derece sıradan uyarıyı yaptı diye, “Vatan haini” diyorsunuz. Onunla birlikte temsil ettiği kuruluşu da tehdit ediyorsunuz. “Bakanımla görüşemezsiniz,” falan diye gözdağı veriyorsunuz.

Gereksiz bir gerilim. Gereksiz olduğu gibi, ardı arkası da gelmiyor. Birkaç sakin sözle halledilecek bir durum için, akla gelecek en gergin söylem... Söze, söylenebilecek en son şeyi söyleyerek başlamak merakı... “Böyle giderse yabancı sermaye gelmez” dedi diye, niçin “vatan haini” olsun Muharrem Yılmaz?

Ha, ille böyle “vatan hainliği” gibi iri iri lakırdılarla konuşacaksak, “böyle giderse yabancı sermaye gelmez” diye bir uyarıda bulunmak mı kötüdür, yoksa yabancı sermayenin “ben gelmem oraya” dediği ortamı yaratmış olmak mı? Yani herkesten önce, herkesten çok, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yaratmış olduğu bu ortamı yaratmak mı?

Durduğumuz yere, dünya görüşümüze, hayatı değerlendirme tarzımıza göre, tehlikeler, iyilikler, kötülükler vb. hakkında yaptığımız tesbitler birbirleriyle çekişebilir. Ama “Bu ülkenin başında tehlike bulutları toplanmış. Hemen davranmalıyız. Yoksa çok kötü şeyler olacak” söyleminin, Başbakan’dan daha fazla sesi çıkan bir sahibi var mı?

Yalnız “ses çıkarmak” da değil. Sürülen insanların sayıları binlere varmış, anayasa değişikliğini değiştirme çabaları, “orduya kumpas” iddiaları. Bunlar somut eylemler. Söylemiyle eylemiyle aslında bir bardak suda fırtına koparan bir hükümet. Her Allah’ın günü bir yerlerde gözünü yumup ağzını açıp öfke fışkırtan, halkın bir kısmının öbür kısmına saldırıp ezmesine zor engel olduğunu anlatan bir Başbakan...

Gezi’den beri bu böyle gidiyor. Gezi protestosu başladığı zaman da, anlayışlı bir tavır takınmayı başarabilen bir Başbakan, iki gün içinde o protestonun asıl sahipleriyle (yani İşçi Partisi, Ulusalcı falan, o aveneyi kastetmiyorum) sulh olabilirdi. Bunu yapacak yerde, adam öldüren, göz çıkaran polisin yazdığı destandan söz etmeyi tercih etti. O zamandan beri de aynı üslûbu, aynı tarzı sürdürüyor ve doğal olarak gerginliği her gün biraz daha yukarılara tırmandırıyor.

Yani, sözgelişi Sayın Yabancı Sermaye’nin “Tam aradığım yer” diyeceği ortamı elceğiziyle hazırlamış, güllük gülistanlık bir ülke yaratmış da, hainin biri çıkmış Sayın Yabancı Sermaye’nin aklını çeliyor, cennet vatanımızdan soğutuyor.

Bütün bu gidişatın akılla, mantıkla (ve başka birçok şeyle) bağlantısını kurmak mümkün değil. Demek akıla, mantığa ihtiyaç da yok ki bu gösteri böyle sürüp gidiyor

---------------------------------------------------

Taraf-27 Ocak 2014
Print