|
Ortadoğu düğümleri
|
2014-09-26 11:26
|
Murat Belge
|
|
Başladığı zaman birçoğumuz sevinmiş, bazılarımız da adını “Arap Baharı” koymuştu. Tarih bir kere daha bize “Acele etmeyin,” demiş oldu. Toplumun zamanı tek tek insan bireylerinin zamanına benzemiyor. Her şey çok daha fazla vakit alıyor toplum çerçevesinde. O dalga geldi, ama çekildi. Şimdi bu kaotik durumla karşı karşıyayız. Dalganın tepkisi. Ortadoğu’nun altı üstüne geldi.
Altı alta, üstü üstteyken de “mutlu” ya da “sakin” ya da “güvenilir” bir yer değildi. Onun için bazı taşların yerinden oynamış olması belki uzun vadede daha iyi. Çünkü hiç değilse bir değişime yol açıyor. Ayrıca, birtakım sıkıntılar çekilmeden insanlar feraha varamıyor.
Bu yeni karışık ortamda Türkiye ne yapacak?
Şimdiye kadar olanlar herhalde şimdiden sonra olacaklar hakkında fikir verir. Böyleyse eğer, çekeceğimiz var demektir, çünkü şimdiye kadarki performansın başarılı olduğunu söylemek mümkün değil.
Böyle derken, hükümetin Esad’a karşı tavır almış olmasını ya da Mısır’daki darbeyi alkışlayarak bağrına basmamasını eleştirmek istemiyorum. Darbe desteklenemez; Esad da desteklenemez. Ama devletler arası siyasette alınacak tavırların dereceleri, dozları önemlidir. O zamanın Başbakanı diplomatları “monşer” diyerek aşağılamaktan özel bir zevk duyuyordu. Ama Erdoğan’ın pek haberdar olmadığı diplomatik dili, “tact” denen şeyi onlar çok daha iyi bilirler.
“Darbeye karşı çıkmak”ta bence bir sakınca yok, ama Mursi’ye sahip çıkmak biçimi başka bir keyfiyet. Mursi iktidar olduğunu düşündüğü o kısa süre içinde olmayacak işler yaptı. Evet, “bundan ötürü darbeyi hak etti” denilemez; ama yanlışını da görmek ve --ilân emek gerekli değil-- bir yere kaydetmek gerek. Ama Tayyip Erdoğan Mursi’nin bir yaptığından on tane yapmayan istekli olduğu için ve ayrıca Müslüman Kardeşler olgusuna diplomatik değil, ideolojik baktığı için, böyle bir mesafe alamadı. Suriye için de benzer bir durum var: Esad gözü kara bir diktatör, ama bizim desteklediğimiz “muhalefet” ne?
Suriye’deki durum Esad’ı götürmeyip IŞİD’i de getirdiği için çok daha vahim sonuçlar doğurdu. Nereye varacağı da belirsiz. Türkiye’nin, hükümetin, iktidarın IŞİD karşısında ne gibi tavır aldığı da bir ayrı muamma.
Burada önemli gördüğüm bir şey de bizim aldığımız tavırların Amerika ve Avrupa ile ne kadar uyumlu olduğu sorunu. Pek bir uyum olmadığı ve iktidarın da bir uyum sağlama derdi bulunmadığı izlenimini ediniyorum. Sözkonusu ülkelerin de aynı izlenimi edindikleri kanısındayım. Sonuçta Batı da ne yapacağını bilemez bir durumda. George Bush’un Irak seferinden sonra Obama’nın ileri derecede bağlanmaktan ödü koptuğu da belli. Ama bunlar Türkiye’nin Batı’dan kopuk --kendi kafasına göre-- birtakım siyasî serüvenlere girmesini haklı gösterecek gerekçeler değil.
Çok kişi (ve gönüllerinde çok farklı şeyler yatan çok kişi) sürmekte olan bu kargaşanın sonuçlarının Kürt halkını herkesten fazla etkileyeceğini tahmin ediyor. Gene aynı kişiler, bu değişimin Kürtler açısından olumlu olacağı görüşünde. Ben de böyle düşünenler arasındayım.
Ortadoğu’da olacaklar ve olabilecekler çerçevesinde AKP’nin planı, öngörüsü nedir? “Nedir” diye sormadan önce “Var mıdır” diye sormak daha doğru. Yani, “Sünnicilik” ya da “Osmanlıcılık” gibi, varolan ideolojik yapılanmanın ürünü hevesler dışında, “politika” denebilecek bir politika var mı? Olduğunu sanmıyorum.
Şimdiye kadar gözlemlediklerimiz, böyle bir birikim olduğu izlenimini vermiyor.
----------------------------------------------
Taraf-23 Eylül
|
|
|
|