2024-12-21
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Bayramoğlu
 
Bu nasıl barış? Bu ne hoyratlık?
2013-06-04 17:33
Ali Bayramoğlu
Barış sürecinden dem vuruyoruz.

Barış treninin yol almasını bekliyor ve umut ediyoruz.

Ama memleket manzaraları, bırakın barışı zaman zaman savaş görüntüleri sunuyor.

Taksim Meydanı"nda yaşananlar açık örnek.

Taksim Meydanı"nın düzenlenmesi için ağaç kesimine ve kazı başlatılmasına yönelik "sivil ve pasif engelleme eylemi", polisin bir kaç gündür ölçüsüz şiddet kullanımıyla vahim tablolar ve sonuçlar üretir hale geldi.

Gece yarısı baskınları, gaz sıkmalar derken sonunda kan aktı ve akmaya devam ediyor.

Gazeteci Ahmet Şık"ın başına gaz kapsülü isabet etmiş kanlı görüntülerini, tüm ülke ve dünya ajansları doğal ve haklı olarak Taksim olaylarının simgesi olarak geçiyorlar.

Siyasi iktidar işlerin bu noktaya gelmesine nasıl imkan verir?

Neden siyaseti bir meydan okuma ve dediğini
yaptırma mekanizması olarak algılar?
Madem toplumsal bir tepki var, neden projeyi geçici olsa da durdurmaz, neden itirazcılarla konuşmaz?

Neden inatlaşır?

Neden bu denli hoyrat davranır ve şiddet dolu tepki gösterir?

İşin özü bu sorularda ve bu soruların yanıtlarındadır.

Taksim"deki sivil itirazcıların, itirazlarını, eylem tarzlarını haklı bulur ya da bulmazsınız, ancak kabul etmek gerekir ki, işi çığrından çıkaran bunlar değil, siyasi iktidarın tavizsiz ve hoyrat tutumu olmuştur.

Kimi sivil toplum örgütleri ve bir kaç bin sivil, Taksim alanına farklı bir biçimde sahip çıkarak, iktidarın projesine direndiler.

Ve ağır bir şekilde tokatlandılar.

O tokat, Taksim meselesini değiştirmeye, başka bir şekle sokmaya yetti de arttı. Siyasi öfkeye, tepkiye karşı toplumsal öfke ve tepki doğdu.

Hoyratlık devam ettikçe sorun ve tepki de devam edecektir.

AK Parti hükümeti hoyratlık ve kimi toplumsal hassasiyetleri okuma konusunda kendisi de önceki pek çok hükümetin yaptığı hataları yapıyor.

Kaldı ki bir barış sürecindeyiz…

Barış süreci her şeyden önce farklı toplumsal kesimler ve hassasiytler arasında güven inşa sürecidir.

Sadece Taksim mi?

Bu açıdan son zamanlarda nereye el atılsa orası dökülüyor…

Öte yandan Yavuz Sultan Selim Köprüsü tartışması var.

Neden böyle bir dönemde Aleviler için en hassas olayı akla getiren bir padişah köprü adı için seçilir? Mesele elbette padişahta ve tarihte yaşananlarda değildir. Mesele bugünün Alevi algısıyla, ona yönelik bir "hassasiyet gereği"yle ilgilidir.

Bu da sembolik bir hoyratlıktır…

Alkol düzenlemesinin dumanı hala tütüyor.

Bu yasanın bir değer dayatması olduğuna yönelik kanaat toplumun kimi kesimlerini kuşatmış durumda.

O zaman böyle bir yasa toplumun aştığı bir meseleyi, bir ayrımı, inanç merkezli bir kutuplaşmayı azdırmaya, yeniden siyasallaştırmaya hizmet etmiyor mu? Siyasetçinin bu düzenlemeyle toplumun gerisinde kaldığına dair bir işaret değil midir bu?

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç söylüyor:

"Toplum vicdanı ikna edilmeden atılan adımlar hukuk devletinin sicilini bozar. Siyasi ve sosyal tarihimiz, bazı kesimlerin hayat tarzına yapılan müdahalelerin izleriyle doludur. Bunlara yeni vakalar eklemek yorgun vicdanları daha da yoruyor…"

İş eğri gidiyor.

Düzelmeli, düzeltilmeli…

--------------------------------------

Yeni Şafak-1 Haziran
Print