|
Hükümet, Ramazan Akyürek, Hrant Dink...
|
2012-02-04 13:54
|
Ali Bayramoğlu
|
|
Başbakan ve çevresi Dink davası konusunda sıkça şunu söyler:
"Üzerimize düşen her şeyi yaptık, soruşturma izinlerini verdik, teftiş kurullarını harekete geçirdik, Meclis araştırması yaptırdık..."
Dink tarafı ise hemen her zaman, "Hükümet isteseydi, bu cinayetin açığa çıkarılmasında çok daha fazla yol alınırdı..." der...
Hangisi doğru?
İlk bakışta hükümet üzerine düşeni yapmış görünüyor...
Gerçekten katiller hızla yakalanmış, teftiş ve denetleme kurulları harekete geçirilmiş, ihmali görülen memurlar hakkında idari soruşturma izinleri verilmiştir.
Ancak bu noktada asıl soru şudur:
Bu çalışma ve soruşturmalar etkili ve sonuç almaya yönelik bir biçimde yürütülmüş müdür? Hükümet gerçekten kollarını sıvayarak mı bu işe girişmiştir yoksa masa başında evrakların icabını mı yerine getirmiştir?
Sanırız olan ikincisidir...
Bu sadece bir kanaat değil; nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Dink davasında Türkiye"yi özellikle bu nedenle mahkum etti
Mahkeme mahkumiyet kararı verirken,
1.Trabzon Emniyeti, Jandarması ve İstanbul Emniyeti"nin planlanmasından ve yakında işleneceğinden haberdar olmalarına rağmen cinayeti engellemek amacıyla harekete geçmediklerini tespit etti...
2.Yürütmenin bu kurumlar hakkında etkili bir soruşturma yürütmediğini söyledi...
3.Güvenlik güçlerine yönelik soruşturmaların, olaylara karışanlardan tamamen bağımsız olmayan diğer memurlarca yapıldığını belirledi...
Sorumluluk ortada...
Peki sadece bu kadar mı?
Hayır, işin bir de takdir ve siyaset boyutu var...
Dün gazetelerde konuyla ilgili insanların yüreğini hoplatan bir haber vardı. Dink cinayetinin planlandığı sırada Trabzon Emniyet Müdürü, işlendiği sırada ise İstihbarat Daire Başkanı olan, cinayetin işleneceğini bilen memurlardan Ramazan Akyürek terfi ettirilmiş, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Dairesi Başkanlığı"na getirilmişti...
Ne gariptir ki, daha birkaç hafta önce Dink davasında Akyürek zamanında muhbir olarak angaje edilen Erhan Tuncel beraat ediyor, Tuncel gazetelere verdiği beyanatlarda, avukatı ise mahkeme savunmasında adeta Akyürek"in savunusunu üstleniyorlardı...
Dönelim hükümete...
Akyürek ve benzeri memurlarla ilgili hükümetin yapması gereken ilk iş açığa almak değil midir?
Açağa almak bir yana, bu kişilerin önemli bir kısmı terfi etmiş, taltif edilmiştir...
Dink"i İstanbul Valiliği"nde uyaran MİT mensupları hakkında işlem yapılamamış, bu kişilerden birisi İzmir Bölge Başkanlığı"na getirilmiştir.
Uyarı ya da tehdite aracılık yapan Vali Yardımcısı"na soru bile sorulamamıştır.
Bu esnada ve cinayet sırasında vali olan Muammer Güler, önce Kamu Güvenliği Müsteşarlığı"na getirilmiş, ardından milletvekili yapılmıştır.
Cinayet sırasında Emniyet Müdürü olan Cerrah, Osmaniye"ye vali olarak terfi ederek gitmiştir...
Tüm ülke ve dünyanın gözü bu davanın üzerindeyken, kollektif ihmal bu denli açıkken, hükümetin, iradesini hissettirecek, vicdanları rahatlatacak, soruşturmaların sağlıklı yürümesine zemin hazırlayacak adımları atmamış olmasını nasıl açıklamak gerekir?
Açıklaması yoktur...
Ramazan Akyürek emniyetin kritik dairelerinden birisine başkan oldu.
Hükümet diyecektir ki, hakkında suç bulgusu yok...
Olabilir...
Ama bazen şaibe bile yeterlidir...
Hükümet diyecektir ki, bize "bu memurların açığa alınması yürüttükleri Ergenekon soruşturmalarını zaafa uğratacağı" söyleniyor...
Yanlış...
Tersine güçlendirir, hukuki zemine oturtur...
Sadede gelelim...
Dink cinayetiyle ilgili iki katman var.
Birinci katmanda işleneceğini öğrendiği halde görevini tam yapmayarak, Dink"i korumaya almayarak, uyarmayarak cinayeti engellemeyenler, yani bildik ve açık devlet bulunuyor...
İkinci katman ise cinayet emrini verenlerden, kapalı, görünmeyen, devletten meydana geliyor...
Birinciye ulaşmak, önce ikinciyi cezalandırmaktan, sorgulamaktan geçiyor...
Sonuç: Hükümet sorumludur ve bir şeyler yapma gücü vardır...
--------------------------------------------------------
Yeni Şafak-4 Şubat
|
|
|
|