|
Yüzleşme, arınma ve ordu
|
2012-07-08 13:15
|
Ali Bayramoğlu
|
|
Yıl 1957. Cezayir"de çekilmiş bir fotoğraf. General Massu"nun askerleri, Fransız askerleri, Cezayirli direnişçileri falakaya yatırmış. Bu fotoğraf yayınlanır yayınlanmaz ordu eliyle toplatılmıştı. Şimdi ordu tarafından sergileniyor. Yüzleşme, önce "itiraf"la başlar. Paris"te Ordu Müzesi"nde açılan Cezayir 1830-1962 adlı sergide, 130 yıllık sömürge döneminde Fransız askerlerinin işlediği suçlar sergileniyor. Resim, fotoğraf, belge, film ve desenler ve tarihçi yorumları var sergide. Dergiler, yapılan işkenceleri, yargısız infazları, sırtından Arap kurşunlayan askerleri, fotoğraflar ve tanıklıklarla sayfalarına taşıyor. Fransa"nın bu ülkede işlediği suçları kabul etmesini, özür dilemesini isteyen, "Fransa"nın Sömürgecilik Suçu" yasa tasarısının, Cezayir Millet Meclisi"nde yeniden ele alınması bekleniyor. Yüzleşme, "yaptırım"la devam eder... Ve Türkiye... Önümüzde, arkamızda, sağımızda, solumuzda Kürt sorununun "kayıplar, işkenceler, faili meçhuller bagajı" var. Bu sorun, çözülecekse çözülmesinde, sürecekse sürmesinde, özetle vicdanlar ve zihinlerde aldığı şekilde, etkili unsurlardan birisi bu... Atılması gereken ilk yük bu... Çatışmalardan, terörden, örgütten bağımsız bir yük. Atıldığı takdirde onları da etkileyebilecek, sönümleyebilecek bir yük... Model ortada... Meşru ile gayri meşrunun, suçlu ve suçsuzun itiraf ve yaptırım içeren ayrımında, bunun "birinci el" tarafından yapılmasında... Yüzleşme "arınma"yla tamamlanır. -Türkiye"nin 81 ilinde 81 Jandarma Alay Komutanlığı var. Her komutanlığın başında muhtemelen bir albay bulunuyor. İstihbarat, operasyon tipi şubelerinin başında da muhtemelen binbaşı, yüzbaşı düzeyinde askerler görev yapıyor. -Bu düzeydeki askerlerin yine muhtemelen hepsi, Türkiye"nin Doğu ve Güneydoğu"sunda Kürt sorunu açısından güvenlik alanı ve çatışma merkezi olan Hakkari, Şırnak, Van, Siirt, Diyarbakır, Tunceli gibi belirli sayıda ilde, bu illerin ilçelerinde görev yapmış bulunuyor. -Bu il ve ilçeler aynı zamanda 1987-1996 yılları arasında JİTEM"in cirit attığı yerler. Yüzlerce faili meçhul cinayetin işlendiği, yüzlerce insanın kaybolduğu yerler. -Fail meçhullerin kim tarafından nasıl ve neden gerçekleştirildiğini, "enformel" şekilde biliyoruz. Devletin hukuki yaptırım gücü olmayan iç itiraf raporları, katillerin itirafları, itirafçıların teyit edilen anıları, İnsan Hakları Dernekleri"nin kayıtları bu bilgi kaynakları arasında yer alıyor. -O tarihlerde o bölgede görev yapan askerlerin kimisi karanlık olayların bizzat faili, bir kısmı da muhtemelen tanık... -Katiller kayıp, Yeşil kayıp örneğin, itirafçı ve her söylediği bir tür doğrulanan Aygan"ın kitabında ismini verdiği onlarca katil-itirafçı kayıp. Kimilerinin devletin verdiği kimliklerle, isim değiştirmiş halde, Anadolu"da görev yaptıkları iddiaları yayılıyor, mahkemeler bu kişileri zaman zaman celp ediyor. -Bunlardan birisi Musa Anter"in katili Hamit Yıldırım Şırnak"ta, Sabah Gazetesi muhabiri Ferhat Ünlü ve gazeteci arkadaşlarının büyük çabası ve başarısıyla yakalandı. Görüldü ki, hali vakti yerinde, güvenli, itibarlı. Yıldırım"ın yaşamı, yakalanma biçimi, konumu, onun özel eller tarafından korunduğunun göstergelerinden birisi değil midir? Ve onun gibi niceleri var. -JİTEM"i ve JİTEM"cileri sorgulamayan, Anter"in yanında kurşunlanan Miroğlu"na "cinayet gecesi JİTEM grup komutanı olarak görev yapan Savaş Gevrekçi nerede.." sorusunu hâlâ sorduran, kendi içine el atmayan, eski düzenini içinde hâlâ beslemeye devam eden yapı hâlâ yaşıyor. Adım içeriden atılmalıdır... Yenilenme ve temizlik o zaman anlam taşır... O zaman ordu barış ortamına su taşır... ------------------------------------------------------------ Yeni Şafak-3 Temmuz Ali Bayramoğlu-Sarı Levent"ler ve Genelkurmay"ın sorumluluğu... Musa Anter"in tetikçisi Hamit Yıldırım"ın Şırnak"ta huzurlu ve zengin bir hayat sürerken gazetecilerin çabasıyla yakalanmış olmasının üzerinde dikkatle durmak lazım... Sorular ortada: Kamu otoritesi bu tür kaçak durumları varoluşları nasıl atlıyor? Yeşil de böyle asude bir şekilde, itibarı elinde hemen yanıbaşımızda bir yerlerde yaşıyor olabilir mi? Taraf Gazetesi sormuş, itirafcı Aygan cevaplamış, şöyle diyor: "İki JİTEM tetikçisi devlet himayesinde yaşıyor. Ali Ozansoy, (...) Emniyet Genel Müdürlüğü"ne memur olarak atandı (...) faili meçhul cinayetler işleyen Sefer Bildik, Akdeniz bölgesinde jandarmayla birlikte insan kaçakçılığı yapıyor..." Susurluk"tan bu yana kaç faili meçhul cinayet aydınlandı? Rıdvan Özden, Eşref Bitlis, Cem Ersever, Vedat Aydın, Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve tanımış, tanınmamış daha nicesi... Cinayetlerin faili meçhul kalmalarıyla, pekçok itirafçının, tetikçinin, infaz memuru ve amirinin serbest dolaşması arasındaki paralellik barizdir. İki tür infaz memuru ve amiri olduğunu biliyoruz. Bir kısmı hayduttan devşirme ya da itirafçılardan üretilme adamlar... Bir kısmı ise hâlâ görevlerine devam eden güvenlikçiler, özellikle askerler... Daha önce kaç kez vurguladım, 1990"lı yılların ortasında Doğu ve Güney Doğu"da görev yapmış jandarma subaylarının bir kısmı bu infazlara tanık oldu, bir kısmı da bizzat bunların içinde yer aldı. Bugün pekçoğu ülkenin çeşitli yerlerinde görev yapıyor ya da emeklilikleri sürüyor. Arınma, yüzleşme, değişim, sivilleşme bizzat ordu karargahının o döneme ve o gövdeye neşter atmasını gerektirmez mi? Hukuk, demokrasi, insan hakları bunu icap ettirmez mi? Kaldı ki vebal var... Örnek pekçok... Emekli jandarma generali, Ergenekon tutuklusu Levent Ersöz. Pekçok olayın merkezinde yer almış, yer aldıkça rütbe de almıştı. Bursa Jandarma Bölge Komutanlığı yaparken, eski pekçok JİTEM"cinin, Yüksekova skandalı mimarlarının Bursa civarında yeniden istihdam edildiği basında yer almıştı. Daha sonra Jandarma İstihbarat biriminin başına atandı, Eruygur"la birlikte çalıştı. O günlerde, makamına çağırdığı pekçok gazeteci ve işadamının ses kayıtlarını tutmuş, daha sonra bunlar Ergenekon davasına yansımıştı. Aynı dönemde Urfa Jandarma Alay Komutanı Sarızeybek, Ersöz"ün Urfa üzerinden Genelkurmay Başkanı Özkök"ün özel telefonlarını dinleme girişiminde bulunduğunu iddia etmişti. Yani Hilmi Özkök"ün kimi kuvvet komutanları tarafından darbeye engel görüldüğü ve tasfiye edilmeye çalışıldığı günlerde... Biraz geriye gidelim... 25 Ocak 2001 tarihinde HADEP İlçe Başkanı Serdar Tanış ile HADEP üyesi Ebubekir Deniz, Şırnak"a bağlı Silopi Jandarma İlçe Komutanlığı"na gittikten sonra ortadan kayboldular. Resmi makamlar bu kayıpların Hizbullah"la ilgili olduğunu, bu iki kişinin jandarma karakoluna hiç gelmediğini söyledi. Ardından tanıklar ortaya çıkınca, karakola geldikleri, ancak on dakika kalıp çıktıkları açıklandı. Tanış, kaybolmasından bir ay önce Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı"na bir dilekçe yazmış ve şunları aktarmıştı: "Halen Silopi HADEP İlçe Başkanlığı"nı yapmaktayım. Güvenlik güçleri tarafından bu görevimden vazgeçmem için uyarılmakta ve tacize uğramaktayım. Alay Komutanı telefonda babama, "Serdar bugün mutlaka (Silopi Jn. Karakolu"na) gelmeli. Gelmediği takdirde bir daha Şırnak topraklarına ayak basmasın. Bastığı takdirde kendisini öldüreceğim. Kime giderseniz gidin. Yerim, mekânım, rütbem bellidir" dedikten sonra telefonu kapatmıştır. Şu anda Şırnak iline gidememekteyim. İşlerimi yapamaz haldeyim..." O alay komutanı bölgede daha önce kıyıcılığıyla tanınan "Sarı Levent" lakaplı Levent Ersöz"dür... Daha sonra rütbe almış, tuğgeneral olmuştur Ersöz... Tanış ve Deniz ise hâlâ kayıp... Sorumluluk ve görev ortada... --------------------------------------------- Yeni Şafak-5 Haziran
|
|
|
|