|
Hasan Cemal |
|
|
|
|
|
|
|
‘Kuzey Suriye’ için beş nokta! Suriye’nin Kürtleri Türkiye’yi nasıl istikrarsızlaştırır?
|
2012-07-27 17:32
|
Hasan Cemal
|
|
Türkiye eğer kendi Kürt sorununu kendine dert edinir ve kapsamlı bir oyun planı hazırlarsa rahat eder, manevra alanı hem bölgede, hem kendi sınırları içinde genişler. Yoksa ‘yeni Suriye’yle birlikte, tıpkı Kuzey Irak olayında olduğu gibi, derin bir istikrarsızlık kaynağının etki alanına girer. Türkiye’de yıllar yılı Irak hakkında söylenen şarkılar, şimdi Suriye konusunda kulağımıza çalınıyor. Irak bölünmesin! Irak federasyon olmasın! Özerk bölgelere ayrılmasın! Bunlar ‘kırmızı çizgiler’di. Irak Kürtlerinin bağımsız bir devlete sahip olmaları ya da federasyon veya özerklik halinde yaşamaları, Türkiye’nin Kürtlerine ilerisi için mazallah kötü örnek olurdu. Bu nedenle Şah’ın İran’ıyla, Saddam’ın Irak’ıyla işbirliği içinde Kürtler nasıl yola gelir sorusuyla baş başa yıllarımız geçti. Ama iş yine olacağına vardı. Özal, bunun böyle gidemeyeceğini anladı ve bizden başka cümle alemin ilişki içinde bulunduğu Iraklı Kürt liderlere 1990’ların başında kapıyı açtı. Türkiye’nin o zamana kadar aşiret reisi muamelesi yaptığı, arada bir sadece kaymakamlara muhatap ettiği Celal Talabani (bugün Irak Devlet Başkanı) ve Mesut Barzani ile (bugün Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı) ilişki kurduk. Kıyamet koptu ama iyi oldu. O KIRMIZI ÇİZGİLER... Fakat Ankara’da yine de değişmeyenler vardı. Irak bölünmeyecekti, Irak’ta federasyon ve özerk devlet yapıları kurulmayacaktı. Yani kırmızı çizgilerimiz... Ancak, Ankara’da bir değişmeyen daha varlığını sürdürüyordu 1990’larda: Kürtlerin inkarı... Irak’a karışıp federasyon da, özerklik de olmasın diyen Türkiye, kendisi için demokratik bir oyun planı ortaya çıkaramıyordu. Kürtleri yok sayan devlet ezberi Türkiye’nin politikalarına damgasını vurmaya devam ediyordu. Neydi bu ezber?.. Türkiye’de Kürt sorunu yoktu, terör sorunu vardı; Kürt sorunu yoktu, aş ve iş sorunu vardı. Sonra savaş dönemi geldi. Irak fiilen bölündü. Kürtler federasyon adı altında kendi kendilerini yönetmeye başladılar. Askeriyle polisiyle, partisiyle parlamentosuyla, okuluyla üniversitesiyle ve petrolüyle artık Türkiye’nin de varlığını tanıdığını, Talabani’yle Barzani’ye Ankara’da devlet başkanı muamelesi yaptığı Kürt yönetimi Kuzey Irak’ta kuruldu, bir Kürt devletinin çekirdeği atıldı. Kısacası: Bizim kırmızı çizgiler buharlaştı, eski deyişle tebahur edip gitti. ASİMİLASYON DAHA BİTMEDİ Biz bu arada özellikle Ak Parti iktidarıyla birlikte 2000’lerde Kürt sorunu konusunda bir hayli mesafe aldık. Sorunun sadece terör sorunu, PKK sorunu olmadığına dair olumlu örnekler sergiledik. Demokratik açılım, Oslo süreci yaşandı. Ama sonra tıkandı her şey. Bu olumlu süreçleri Başbakan Erdoğan daha çok PKK’nın dağdan inmesine ya da af meselesine indirgedi. Tayyip Erdoğan’ın Çankaya ve 2014 hesapları, 2023 hayali ve bunlar için gerekli yüzde 50 ve üstüne ilişkin hırsı her şeyi bastırmaya başladı. 2009 yılından itibaren, “Benim için Kürt sorunu bitmiştir; Kürt sorunu yok, Kürt vatandaşlarımın sorunu var” demeye başladı Erdoğan. Ve şunu hep tekrarladı: “İnkar yok, asimilasyon yok!” Oysa, Kürtçe seçimlik dersin hâlâ tartışıldığı, Kürtçe eğitimin bölücülük olarak görüldüğü bir ülke burası. Daha hâlâ Kürtçe yer isimlerinin yasaklandığı, daha bu yakınlarda Diyarbakır’da 19 parka verilen Kürtçe isimlerin iptal edildiği bir ülke burası... KCK operasyon ve davalarıyla 8 bin kişinin tutuklu olduğu bir ülke burası... Kürt gazetecilerin mahkeme ve hapishane kapılarını aşındırdıkları bir ülke burası... Uludere gibi korkunç bir katliamdan dolayı devlet tarafından bir özürün bile esirgendiği bir ülke burası... Daha çok satır başı verilebilir. Böyle bir ülkede, “İnkar ve asimilasyon bitti” demenin inandırıcılığını da geçiyorum. Tekrar başa dönüyorum. Bir zamanlar Ankara’da Irak için çalınan plak, şimdi Suriye için çalınmaya başladı. O zaman kırmızı çizgiler vardı. Şimdi de var. Suriye bölünmesin diyoruz. Aman özerklik olmasın diyoruz. Sakın ola PKK sızmasın diyoruz. Ama gel gör ki, Irak konusunda o zamanlar olduğu gibi, şimdilerde de bir büyük eksiğimiz var: Gerçek bir oyun planı! OYUN PLANI... Kim bilir kaç kez yazıldı ama bir kez daha altını çizmekte yarar var. 1- Kürtler kendi içlerinde artık bölünemez. İran, Irak, Suriye, Türkiye Kürtlerini birbirine düşürme zamanı, böl-yönet devri kapanmıştır. Kürt örgütleri, kendi aralarındaki eşgüdümü kolay kolay elden bırakmayacaklardır. 2- Dört ülkeye dağılmış Kürtleri günün birinde Büyük Kürdistan adı altında buluşturmak, bir ideal olarak Kürtlerin kafasının arkasında ya da gönlünde yaşamaya devam edecektir. 3- PKK’nın Suriye Kürtleri arasındaki etkinliği, gücü bir vakıadır. 4- Esat sonrasının ‘yeni Suriye’sinde Suriye Kürtlerinin Türkiye sınırına bitişik yerlerde özerkliği çok yakın ihtimaldir. 5- Türkiye eğer kendi Kürt sorununu kendine dert edinir ve demokratik hak ve özgürlüklere dayanan kapsamlı bir oyun planı hazırlarsa rahat eder, manevra alanı hem bölgede, hem kendi sınırları içinde genişler. Yoksa ‘yeni Suriye’yle birlikte, tıpkı Kuzey Irak olayında olduğu gibi, yeni ve derin bir istikrarsızlık kaynağının etki alanına girer Türkiye... Evet, bir oyun planı lazım Ankara’ya! Kürt sorununu inkar etmeyen, Kürt sorununu kendine dert edinen, Kürtlerin haklarıyla birlikte barış yolunu açmaya çalışan istikrarlı ve demokratik bir Türkiye’dir, bölgede çok daha etkili ve büyük roller oynayabilecek olan... ------------------------------------------------ Milliyet-26 Temmuz
|
|
|
|
|
|
|