2024-12-21
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Hasan Cemal
 
Başkanlıkta Latin Amerika modeli!
2012-12-03 12:08
Hasan Cemal
AK PARTİ’NİN BAŞKANLIK SİSTEMİ...

Prof. Dr. Burhan Kuzu, Ak Parti’nin başkanlık modelini savunurken, Erdoğan’ı, “Gece gündüz ağlayan, Kongre’ye yalvar yakar olan” Başkan Obama’nın durumuna düşürmek istemediklerini, bunun için Latin Amerika benzeri bir ‘Türk tipi’ başkanlıktan yana olduklarını saklamıyor.

Bu yılın ilk aylarında, ‘yeni anayasa’ konusunda heyecanımın artık uçup gittiğine dair bir yazı yazmıştım.
Girişi şöyleydi:
“Siyasal tarihimizde ilk defa darbe ürünü olmayan ve ‘askerci siviller’in yapmadığı bir sivil anayasanın yapılabileceğine dair beklentiler uç vermişti bende. O kadar ki, bugüne kadar hiç yapmadığımı yaparak TESEV’in Anayasa Komisyonu’nda demokratik anayasa modeli için çalışmalara bile katılmıştım. Bugün o heyecanımdan iz kalmadı.” (Milliyet, 6 Mart 2012)
Umutlarımın tükenmesinde rol oynayan konuların başında Kürt sorunu geliyordu. Yeni anayasanın Kürt sorununa dokunamayacağı, şu temel noktalarda uzlaşma olamayacağı anlaşılmıştı:
Yeni bir vatandaşlık tanımı...
Anadilde eğitim...
Ademi merkeziyetçilik...
Din ve vicdan özgürlüğü...
Bu konularda demokrasinin gereği olan düzenlemeleri yapamayacak bir anayasanın ise özünde, ‘darbe anayasaları’ndan pek bir farkı olmayacağı açıktı. (*)
Bu yazımın bir yerine şu cümleyi de eklemiştim:
“Şimdi Tayyip Erdoğan’ın kendine başka yol seçtiği söylenebilir.”
Bu yol, ‘Başkanlık sistemi’ydi.
Ama bu Başkanlık sisteminin de bize özgü olacağı, Amerika değil Latin Amerika modeline yakın olacağı anlaşılıyor. TESEV Anayasa Komisyonu’nda birlikte çalıştığımız değerli anayasa profesörü Ergun Özbudun, Ak Parti’nin Başkanlık sistemiyle ilgili taslağını şöyle değerlendiriyor:
“AK Parti modelinde Başkan’a genel siyasetin yürütülmesinde ihtiyaç duyduğu konularda Başkanlık kararnamesi çıkarma yetkisi verilmiş.
Bu, sistemin ruhuna aykırı.
ABD’de Başkan’a Kongre’yi by-pass edecek kararname çıkarma yetkisi verilmiyor. Bu sistem, Latin Amerika ülkelerinde uygulanıyor.
İkincisi:
ABD’de federal yöneticiler, büyükelçiler, yüksek mahkeme üyeleri ve büyükelçileri atama yetkisi, Senato‘nun onayını almak şartıyla Başkan’a ait. Yani Amerika Başkanı bu yetkiyi tek başına kullanamıyor. Oysa AK Parti’nin modelinde TBMM onayı aranmıyor.
Üçüncüsü:
ABD’de Başkan’ın Kongre’yi feshetme gibi bir yetkisi yok. AK Parti modelinde ise Başkan’ın hiçbir gerekçe yokken seçimlerin yenilenmesine karar vermesi öngörülüyor. AK Parti’nin modeli kuvvetler ayrılığına aykırı. Çünkü bu model iktidarın tek bir kişide toplanmasına yol açar.”
Ak Parti modelini savunan TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Burhan Kuzu ise şöyle diyor:
“Evet doğrudur, ABD’de Başkan’ın kararname çıkarma yetkisi yok. Modelimiz ABD sistemindeki tıkanıklıklara karşı önerdiğimiz model. Obama gece gündüz ağlıyor, parlamentoya yalvarıyor.”
Burhan Kuzu, Erdoğan’ı Obama’nın bu durumuna düşürmekten yana olmadıkları için Türk tipi Başkanlık sistemi istediklerini saklamıyor ve Prof. Özbudun’un eleştirdiği Başkan’a kanun çıkarma ve parlamentoyu feshetme yetkilerinin Güney Amerika ülkelerinde uygulandığını söylemekten de geri kalmıyor. (29 Kasım 2012 tarihli Akşam’da Ebru Toktar Çekiç’in haberi).
Sayın Kuzu, son derece açık sözlü. ‘Latin Amerika modeli’ni savunuyor.
O model, Başkanlık değil, Başkan babalık diye bilinir. Demokratik değil, ‘otoriter’dir. Çünkü her şey ‘Başkan baba’da toplanır, ‘Başkan baba’da biter.
Erdoğan Başbakan olarak daha şimdiden bu yolda yürümeye başladı bile... Ama yine de bu modeli Türkiye’de gerçekleştirmek bir başka konudur.
——————
* Bu konuda, Dicle Üniversitesi’nden Anayasa Profesörü Fazıl Hüsnü Erdem’in Taraf gazetesinde Neşe Düzel’le ilginç bir konuşması çıktı 26 Kasım 2012’de. Bir yerinde şöyle diyor:
“Anayasayla ilgili olarak netameli konuların hepsinin de arka planında Kürt meselesi yatıyor. Kürt meselesine ilişkin hakim korkular dile getiriliyor ve yeni anayasa yapılamıyor. Halbuki yeni anayasa yapmanın en önemli gerekçesi, Kürt meselesinin çözümünün önünü açmaktı.
Ama bugüne dek sadece kırk küsur madde yazıldı ve ancak on küsuru üzerinde mutabakata varıldı. Onlar da netameli olmayan sosyal ve ekonomik haklara ilişkin konular oldu.”

-----------------------------------------

Milliyet-1 Aralık


Print