|
Hasan Cemal |
|
|
|
|
|
|
|
Yaşamak için acı çekmek!
|
2015-07-11 18:31
|
Hasan Cemal
|
|
Madam Sona... Bugün ondan söz etmek istiyorum. Nasıl başlasam?.. Yaşamak için acı çekenler... Olabilir. Hayat acı çektirir, acılar da insanları olgunlaştırır, hatta bilgeleştirir. Sanıyorum, Madam Sona da öyle. Hâlleri hüzün doluydu. Özellikle bakışları... Bazen de sevinç parıltıları yayıyordu güzel gözleri... Madam Sona’yı bakışlarından, yüz çizgilerinden anlamaya çalışırken, hapishanede, Sevan’la sohbet sırasında öylesine ağzımdan çıkan bir cümle takıldı aklıma: Yaşayan bilir! Evet öyledir. Bazı şeyleri yaşayan bilebilir ancak... Acıyı yaşamadan, acıyı yüreğinde hissetmeden, acıyı anlamaya çalışmadan hayatta önünü kolay göremezsin, ağaçların arasında kaybolur gidebilirsin.
“Yanınıza gelip ‘Sevan’ın annesiyim’ demeyi anlamlı bulmadım”
Hayat acı çektirir, acılar olgunlaştırır, bilgeleştirir. Sevan’ın annesi Madam Sona da öyle. Hâlleri hüzün doluydu. Özellikle bakışları...
Madam Sona’yla Şirince’de Sevan’ı konuştum. Hapishaneden geliyorduk. Bir hapishane ziyaretinin hüznü ve sevinci... Çocukluğunu sordum Sevan’ın. Her anne gibiydi. “Çok güzel bir çocuktu, karizmatikti, zekiydi” diye başladı söze, “Zekâsını gözleri ele verirdi.” Hapishanede de dikkatimi çekmişti, Sevan’ın gözleri hâlâ yuvalarında fır fır dönüyordu. “Hiç yerinde duramazdı” sözünü özellikle vurguladı. Sevan ilkokuldayken, enerjisini tüketebilsin, oynasın diye babası ona top almış... Bahçede biraz oynar, sonra ortadan kaybolurmuş... “Bir seferinde Sevan’ı, topu bırakmış, bir ağacın altında Fransız İhtilali’ni okurken yakalamıştım” diye anlatıyor oğlunu... Kanada’da, Toronto’da yaşıyor kız kardeşiyle.
Sevan Nişanyan
Sevan Nişanyan
İki yıl önce benim 1915: Ermeni Soykırımı kitabıyla ilgili olarak Toronto’da yaptığım bir konuşmayı ön sırada kız kardeşiyle izlemiş ama kendini tanıtmamış... Şöyle diyor: “Doğrusu, yanınıza gelip ‘Sevan’ın annesiyim’ demeyi pek anlamlı bulmadım.” Hapisteki oğlunu merak ediyor. Sağlıklı göründüğünü, kilo verdiğini, cezaevi koşullarının iyi olduğunu, iyi çalıştığını anlatıyorum. Oğlundan iyi haberleri dinlerken bakışları canlanıyor, yüzüne ancak mutluluk ifadesi olabilecek kocaman bir gülümseme yayılıyor. Gözlerini bana dikip öyle konuşuyor: “Hapisteki oğlumdan utanç değil, elbette gurur duyuyorum.”
Madam Sona"yla...
‘Sevan içerde kalsın daha iyi, diye düşündüğümde oluyor!’
Madam Sona’nın bir sözü, sipsivri bir bıçağın ucu gibi yüreğime dokunuyor: Sevan içeride kalsın daha iyi, diye düşündüğüm de oluyor!
Madam Sona’nın bir sözü, sipsivri bir bıçağın ucu gibi yüreğime dokunuyor: “Sevgili oğlumun, Sevan’ın hapisten kurtulmasını tabii istiyorum. Ama bazen düşünüyorum, dışarıda onu bekleyebilecek kötülükleri... O zaman da, içeride kalsın daha iyi diye düşündüğüm oluyor.” Anında, sevgili Hrant aklıma geliyor. Tuhaf oluyorum. Gözlerimi kaçırıyorum Madam Sona’dan... Nasıl bir memleket burası?.. “Dışarıda karşılaşabileceği kötülüklerden dolayı” oğlunun hapiste kalmasını aklından geçirebilen bir annenin duygu dünyası beni içine çekiyor. Yaşamak için ille de acı çekmek, öyle mi?.. Bundan kurtuluş yok mu?.. Bu memlekette farklı olanlar diken üstünde yaşamaya devam mı edecekler?.. Ne yazık!
Madam Sona, Ali Nesin, Hasan Cemal (soldan sağa) Şirince Matematik Köyü"nde. Arka sırada Nilüfer Göle, Arsen Nişanyan, Müjde Tömbekici, Asaf Savaş Akat, İris ve Tavit Nişanyan ile Ayşe Sözeri Cemal (soldan sağa).
Madam Sona, Ali Nesin, Hasan Cemal (soldan sağa) Şirince Matematik Köyü"nde. Arka sırada Nilüfer Göle, Arsen Nişanyan, Müjde Tömbekici, Asaf Savaş Akat, İris ve Tavit Nişanyan ile Ayşe Sözeri Cemal (soldan sağa).
Matematik Köyü’nden sonra Felsefe Köyü
Mami diye geliyorlar: Arsen, İris, Tavit ve anneleri Müjde. Hep birlikte fotoğraf çektiriyoruz: Madam Sona’yla torunları, gelini... Sevan Nişanyan’ın ‘Şirince yoldaşı’ -matematikçi- Ali Nesin... Asaf Savaş, Nilüfer Göle, Ayşe ve ben. Ali Nesin, Urla’da Madımak’la ilgili bir konuşma yapmak için erken ayrılıyor. Matematik Köyü’nü geziyoruz. Etrafta kızlı erkekli öğrenciler... Kimileri, Şirince’ye bakan yamaçta sere serpe oturmuş sohbete dalmışlar... Kimileri köşelere sığınmış, rahat sedirlerde, koltuklarda laflıyorlar. Nilüfer Göle-Asaf Savaş Evi... Yüksek tavanından muhteşem iki avize sarkan, loş ışıklı kocaman, insana huzur veren bir kütüphane.
Matematik Köyü"nde Nilüfer Göle - Asaf Savaş Akat Evi
Kapı girişine pirinç bir plaket çakılmış:
Sevan Nişanyan Kütüphanesi Library 15 Haziran 2013
Sevan Nişanyan, kendi adını taşıyan bu kütüphanenin mimarlık dâhil herşeyi... Sevan’ın ‘Şirince yoldaşı’ sevgili Ali Nesin’den dinliyoruz. Matematik Köyü’nden sonra şimdi de Felsefe Köyü inşa hâlinde, yakında bitecek...
Matematik Köyü"nden Şirince...
Matematik Köyü"nden Şirince...
Akıl almaz işler
Nasıl bir memleket burası? ‘Karşılaşabileceği kötülüklerden dolayı’ oğlunun hapiste kalmasını aklından geçirebilen bir annenin duygu dünyası beni içine çekiyor
İki yamaçta iki kule dikkatimi çekiyor. Bir tarafta Ali Nesin kulesi... Karşı tarafta, tepedeyse, yeşilliklerin, ağaçların içinden yükselen ve Şirince’ye tepeden bakan Sevan Nişanyan Kulesi... Şirince’yi, kökleri tarihin derinliklerine giden bir Rum köyünü dokusunu hiç bozmadan inşa etmek... Matematik Köyü kurmak... Felsefe Köyü kurmak... Genç insanlara ‘eleştirel düşünce’yi öğreterek, aşılayarak bu topraklarda farklılıklara saygılı bir geleceğin tohumlarını atmak... Ancak dehayla delilik arasından geçen ipince çizginin deha tarafına düşenlerin yapabileceği akıl almaz işler, diyorum kendi kendime...
Güzellikleri yaratmak da acıdan geçiyor
Koca Yaşar Kemal’in “Dünya bin kültürlü bir çiçek bahçesidir, bu çiçeklerin hiçbirini koparmayalım” diye özetlediği güzel bir dünyanın temellerini atmaktan daha soylu ne olabilir ki… Matematik Köyü’nü gezerken içim yaşama sevinciyle doluyor. Bunca yıl Şirince’yi görmediğim için kendi kendime söyleniyorum. Ve güneşin epeyce alçaldığı saatlerde Şirince’den ayrılırken, Madam Sona’yla sevgili Sevan’a sesleniyorum: “Yalnız yaşamak için değil, bazen güzellikleri yaratmak için de acı çekmek gerekiyor, özellikle bu topraklarda…”
11 Temmuz
|
|
|
|
|
|
|