|
Hasan Cemal |
|
|
|
|
|
|
|
Bir devlet ayıbı olarak, faili meçhul cinayetlerin üstünü kapatmak!
|
2012-12-27 21:39
|
Hasan Cemal
|
|
Devlet, faili meçhul cinayetler dosyasını açmak istemiyor. Yargı, zaman aşımına yatıyor. İktidarda ise faili meçhuller konusunda baştan beri herhangi siyasal kararlılık yok. Devlet hukuk dışına çıkıyor ama bu kapkaranlık dönemin üstü kapatılmak isteniyor. Böyle demokrasi, böyle hukuk devleti olur mu? Ne kadar klasik sorular değil mi?..
Faili meçhul cinayetler... Özellikle 1990’ların ilk yarısında Güneydoğu’da yaşanan ve binlerce Kürdün öldürüldüğü bu siyasi cinayetler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en karanlık, en kirli, en kepaze sayfalarından biridir. Taraf’ın dünkü manşeti bu konuyla ilgiliydi: “JİTEM davası çöktü!” Haberin spotu şöyleydi: “JİTEM sanığı Kamil Atağ’ın tahliyesini yorumlayan Diyarbakır Barosu’nun eski Başkanı ve müdahil avukat Mehmet Emin Aktar, ‘Artık faili meçhullerin aydınlanmasını kimse beklemesin. Atağ’ın tahliye olmaması için dosyada her türlü gerekçe vardı. Tahliyeyle birlikte devlet, bundan sonrasını yapmayacağım demiş oldu. Dava çökmüştür.” Davanın içeriği, hukuki incelikleri ayrı bir konu. Acı olan meselenin özü. Devlet, bu cinayetlerle hukuk dışına çıkmıştı. Hukukla bağlı kalması gerekirken elini kirletmişti. Ama hesap vermemişti. Oysa, ‘devletin ağzı süt kokmaz’ zihniyetinin asker-sivil temsilcileri, hukuk devletini hiçe sayarak cinayet işlemişlerdi. Ankara’da “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyen derin devlet temsilcileri, Güneydoğu’da hukuku hiçe sayarak Türkiye’yi kanlı bir kısır döngüye sokmuşlardı. 1993’ün yaz ayları. Diyarbakır’dan Sabah gazetesine yazdığım bir yazı, “Çene altından sıkılan tek bir mermiyle...” diye başlar. Devamı şöyledir: “Güneydoğu’da korku salan faili meçhul cinayetler hep böyle anlatılıyor. Son yedi sekiz aydır işlenen bu cinayetlerle ilgili değişik sayılar veriliyor. Bazı kaynaklara göre 92, kimileri 60 diyor. En çok faili meçhul Silvan’da işlenmiş, 30 civarında. Bu nedenle Silvan’dan göç yaşanıyor. Ölü şehir diyenler var Silvan için...” Kaç yıl geçti bu korkunç acılarla. Ama hesap sorulmadı. Devlet hesap vermedi. Cinayetler için düğmeye basanlar da, tetiği çekenler de adalet önünde hesap vermedi. On beş yirmi yıl geçti. Karanlık aydınlanmadı. Acı ama gerçek. Faili meçhul cinayetlerle ilgili bazı asker kişiler Ergenekon’dan dolayı hapisteler. Ama haklarındaki iddianamelerde faili meçhuller yer almıyor. Devletin bu kirli işleriyle ilgili olarak açılabilmiş tek tük davalar, insan hakları örgütleriyle bazı avukatların eseri. Ama bu saygıdeğer çabaların ürünü olan davalar da, öyle anlaşılıyor ki, çökmekte... Ne yazık ki öyle. Taraf’ın dünkü manşeti, bu hazin gerçeğin yeni bir belirtisi... Bir başka gerçeğe gelince... Faili meçhul cinayetlerle ilgili yedi sekiz tane dava dosyasının hazır olduğu, ama dava açma konusundaki isteksizliğin bu sürece damgasını vurduğu söyleniyor. Nedeni sorulunca yanıt şu: “Zaman aşımına oynanıyor.” Devlet, faili meçhul cinayetler dosyasını açmak istemiyor. Yargı, zaman aşımına yatıyor. İktidarda, Ak Parti hükümetinde ise faili meçhuller konusunda baştan beri herhangi bir siyasal kararlılık yok. Devlet hukuk dışına çıkıyor. Cinayetler işliyor. Elini kana buluyor. Ama bu kapkaranlık dönemin üstü tümüyle kapatılmak isteniyor. Sevgili Uğur Mumcu’yu kaç yıl önce kaybettik ama cinayetin derin izleri devletin karanlık dehlizlerinde silinip gitti. Gerçek bu değil mi? Böyle demokrasi olur mu? Hukuk devleti olur mu? Ne kadar klasik sorular... Elimden başka ne gelir ki? Belki de yasak savma ya da vicdan temizleme kabilinden bir yazı daha...
------------------------------------------
Milliyet-25 Aralık
|
|
|
|
|
|
|