|
Hasan Cemal |
|
|
|
|
|
|
|
Kılıçdaroğlu’yla Demirtaş…
|
2016-08-11 18:11
|
Hasan Cemal
|
|
Kemal Kılıçdaroğlu’yla Selahattin Demirtaş, CHP ve HDP liderleri, her ikisi de doğru yerde duruyor. Darbeye hayır dediler. Darbeye hayır derken, tam demokrasi çağrısı yaptılar. Gerçek barış ve istikrar yolunun ancak birinci sınıf demokrasiden geçtiğini herhangi bir yanlış anlamaya yer bırakmadan vurguladılar. Ama bu konuda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük kuşkularını da belli ettiler. Öncelikle, Kılıçdaroğlu’nun Yenikapı mitinginde açıkladığı tam demokrasiye ilişkin 12 maddelik bildirinin altını özellikle çizmek lazım.
1. Camiye, kışlaya, adliyeye siyaset sokmayalım.
2. Siyasette uzlaşma kültürünü geliştirelim. 3. Siyasette özeleştiri yapalım. 4. Devletin inşasında liyakat sistemini esas alalım. Bu bizim tarikattan, cemaatten, partiden değil, kim o işi iyi yapıyorsa, ona teslim etmek gibi bir geleneği başlatalım. 5. Her koşulda demokrasiye sahip çıkalım. Ne darbe ne dikta, yaşasın tam demokrasi diyelim. 6. Cumhuriyetin kurucu değerlerine sahip çıkalım. Cumhuriyetin eşitlik değerlerine, hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir değerlerine sonuna kadar sahip çıkalım. 7. 150 yıllık parlamenter sistemimizi güçlendirelim. 8. Medya özgürlüğüne sahip çıkalım. 9- Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını savunalım. 10- Din ve vicdan ögürlüğü demek olan laikliğe sahip çıkalım. 11- Demokrasinin güçlenmesi için sorgulayan bir eğitim sistemini hayata geçirelim. 12- Bir devlet adalet üzerinde devlet olur, bunun için buradan çağrı yapıyorum: FETÖ örgütünün geçmişte mağdur ettiği herkesin haklarını iade edelim, itibarlarını iade edelim.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun bu duruşu, Türkiye’de gerçek demokrasi, kalıcı barış ve istikrar açısından genel olarak isabetlidir.
Ama önemli bir eksiği var: Kürt sorunu... Bu memlekette kalıcı barış ve tam demokrasiye giden yol, Kürt sorununu çözüm rayına oturtmaktan geçer. Bu konuda Sayın Kılıçdaroğlu’nun çekinceleri ve korkuları malum. Yine bu açıdan, CHP içinde Kılıçdaroğlu’nun paçasından çekenler de sır değil. Ama eğer barış ve demokrasi diyorsak, gerekli cesaret ve kararlılığı bu ülkenin ‘Kürt sorunu’nda da göstermekten başka çaremiz yok. Özellikle belirtmek istiyorum. Kürt sorunu gibi, HDP’ye de mesafe koymanın barış ve demokrasi açısından doğru olmadığını düşünüyorum. 6 milyon oyun sahibi olan HDP’yi dışlamak vahim bir hata olur. Şehit haberleri, kan ve gözyaşı akmaya devam ediyor. Ne yazık ki öyle.
Evet, Türkiye çok kanlı bir uçurumun eşiğinden döndü 15 Temmuz’da. Hiç unutulmasın: Darbe dosyalarının kesin olarak kapatılması ya da tarihin çöp tenekesine atılmasının yolu, ‘tam demokrasi’den geçiyor. Tam demokrasi kapısı da Kürt sorununu çözüm rayına oturmadan açılmaz. İşte bu açılardan Kılıçdaroğlu’yla Demirtaş’ın oynayabilecekleri rolleri önemsiyorum. “Erdoğan eğer ilkeli ve ahlaklı bir uzlaşmaya açık olursa, bizim de kapımız ona her zaman açık olacak” diyen HDP lideri Demirtaş’ın bu sesine kulak vermeliyiz. Yine Demirtaş’ın Kandil’e yönelik şu uyarısını not etmeliyiz.
PKK’nin açıklamasını kabul etmiyoruz. PKK’nin savaşı şehirlere yayacağız açıklamasını doğru bulmuyoruz, kabul de etmiyoruz. PKK’nin bu dönemde yapması gereken barış ihtimallerini büyütecek çabadır, çağrılardır. HDP olarak bunu istiyoruz. Bu dönemde metropollerde insan ölümlerine, sivil katliamlara yol açabilecek imalarda bulunmak bile çok tehlikelidir. Umut ediyorum herkes daha serinkanlı düşünerek çağrılar yapar. Barış ihtimali toplu iğne uçu kadar varsa bile herkes ona dair çağrı yapılsın. PKK’den de bunu bekleriz. (Cumhuriyet 11. Sayfa)
Sayın Demirtaş’ın bu çağrısına katılıyorum. Zor zamanlardan geçiyoruz. Bu zor zamanların barış ve demokrasiye evrilmesinde Kılıçdaroğlu ve Demirtaş’ın, CHP ile HDP’nin önemli rolleri olduğunu, olacağını bir kez daha vurguluyorum.
----------------------------------------------------
T24-11 Ağustos
|
|
|
|
|
|
|