|
Hasan Cemal |
|
|
|
|
|
|
|
Allah akıl fikir ihsan eylesin devletimizi idare edenlere...
|
2011-12-24 15:48
|
Hasan Cemal
|
|
Bugün Fransa biterken, yarın Amerikan Kongresi’nde Ermeni soykırımı karar tasarısı gelecek. Bu kez Amerika’yı mı defterden sileceğiz? Önce kendi evimizin içini toparlasak ne iyi olacak.
Fransa’da, Millet Meclisi’nden sonra eğer Senato da evet derse, 1915’in soykırım olarak inkârı suç sayılıp cezalandırılacak.
Evet, yasakçı zihniyet...
Peki ya bizde durum nasıl?
Soykırım demek serbest mi?
Ya da ne kadar serbest?
Eskiye göre durum biraz düzeldi ama soykırım telaffuzu hâlâ korku uyandırıcı bir sözcük.
Amiyane deyişle:
Petka istiyor soykırım demek için...
301 yine var.
Türk Ceza Kanunu’nun bu maddesi, bir zamanlar soykırım deyince hemen yakana yapışıyordu.
Sevgili Hrant Dink bu maddeden mahkûm edildi ve onun katilleri bu maddeyi yaratan ırkçı, yabancı düşmanı zihniyet dünyalarında beslendiler.
Bu öylesine bir zihniyet dünyasıdır ki, bugün bile 1915 konusunda resmi devlet çizgisinden saptın mı, vatan haini, satılmış damgasını derhal alnının ortasına vurur.
Bu 301, evet, biraz yumuşatıldı.
Ve adalet bakanının iznine bağlandı bu maddenin işletilmesi...
Ama yine orada!
Kapkaranlık gölgesi bir heyula gibi vuruyor ifade özgürlüğünün üzerine. Konjonktür değişti mi canını yakarım, ayağını denk al, lafına dikkat et dercesine duruyor orada...
Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi daha bu yakınlarda Türkiye’yi mahkûm ederken dedi ki:
301. madde ifade özgürlüğüne yönelik ciddi bir tehdittir; demokrasi diyorsanız değiştirilmesi gerekir!
Ama henüz değişen bir şey yok.
Ak Parti hükümeti, demokratikleşmeyle, ifade ve basın özgürlüğüyle ilgili birçok konuda olduğu gibi TCK 301’de de ipe un sermeye devam ediyor.
Fakat bir noktayı teslim etmek lazım. Son yıllarda 1915, Ermeni kırımı ya da soykırımı konularında ilerleme var. Hâlâ yutkunarak da olsa, bu konular nispeten daha özgürce konuşulabiliyor, tartışılabiliyor.
Bunun çok büyük ve acı bedelini Hrant Dink’in 2007’de hayatıyla ödediğini hiç unutmayalım.
Sevgili Hrant’ın cenaze töreni, 30 bin kişinin imzaladığı Ermenilerden Büyük Felaket dolayısıyla özür bildirisi, artık üniversitelerde de yapılabilen Ermeni konferansları ve 24 Nisan’lara ilişkin anma törenleri, Türkiye’de ‘1915 tabusu’nun kırılmaya başladığını gösteren bazı dönüm noktalarıdır.
Bunlar ‘sivil toplum’da yaşanıyor.
Ama ya devlet?..
1915’le ilgili bir yüzleşme olabileceğine dair herhangi bir işaret var mı?.. Devlet, Ermenilerden özür dileyebilir mi?..
Ya da 1915’in acısının anlaşıldığına ve paylaşıldığını gösterebilecek bir jest?..
Veyahut, Başbakan Erdoğan’ın Dersim 1938’le ilgili özür açıklamasına benzer bir çıkış?..
Bütün bunlar olsa, olabilse ve bizdeki yasakçı zihniyeti de yerle bir edebilmiş olsak, yani kendi evimizin içi toparlanmış olsa, Fransız Millet Meclisi’nin hallerine Türkiye olarak gülüp geçerdik.
Ama bunu yapamıyoruz.
Maalesef öyle.
Kendi tarihimizle barışık hale gelebilmiş değiliz.
Yalanda yaşamaya devam ediyoruz.
Fransız Meclisi’ne yasakçı zihniyet diye bağırıyoruz.
Peki bizde vaziyet ne?
Fransa’ya dönüp bağırıyoruz:
“Biz de senin Cezayir, Ruanda dosyanı açarız.”
Böyle şey olur mu?
Tencere dibin kara, seninki benden kara zihniyeti acıklı değil mi?
Ve bu zihniyetin ürünü olan hamaset dolu nutuklarınızı atarken, Ermenilerin içini nasıl acıttığınızın farkında değil misiniz?..
Bu kadar duyarsızlığa gerçekten yazık.
Kırk küsur yıldır gazeteciyim.
Bu filmi o kadar çok gördüm ki.
Bugün Fransa biterken, yarın Amerikan Kongresi’nde gündeme gelecek soykırım karar tasarısı.
Bu kez ABD’yi mi defterden sileceğiz?
Allah, devletimizi idare edenlere akıl fikir ihsan eylesin!
----------------------------------------
Milliyet-24 Aralık
|
|
|
|
|
|
|