|
Hasan Cemal |
|
|
|
|
|
|
|
Şırnak Valisi’nden ifşaat: Asker, yaşlı insanları da, çocukları da öldürdü!
|
2013-12-17 18:05
|
Hasan Cemal
|
|
Hazal Özvarış’ın T24’teki söyleşisini okudunuz mu? Türkiye’nin hâlâ yüzleşemediği kanlı geçmişinde ne acılar yaşandığını biraz hissetmek istiyorsanız, lütfen okuyun bu söyleşiyi. Devletin vicdan sahibi bir emekli valisinin yıllar sonra da olsa gelen samimi ifşaatının, bu ülkede demokrasiye açılan yolda çok önemli bir adım olduğunu düşünerek de okuyabilirsiniz bu söyleşiyi.
1992, Ağustos ayı. Cehennemi yaşıyor Şırnaklılar… O tarihte Şırnak Valisi olan Mustafa Malay tam 21 yıl sonra "askerin halkı perişan ettiğini" açıklıyor. 1994, Mart ayı. Şırnak"ın iki köyünde katledilen 38 kişinin TSK uçaklarınca öldürüldüğü, 18,5 yıl inkâr edildikten sonra Genelkurmay belgesiyle ortaya çıkıyor. Kamuoyundan medyaya, askerden hükümete uzanan sorular var bu yazıda...
Hazal Özvarış’ın T24’teki söyleşisini okudunuz mu?
Lütfen okuyun.
Türkiye’nin hâlâ yüzleşemediği kanlı geçmişinde ne acılar yaşandığını biraz öğrenmek, biraz hissetmek istiyorsanız, lütfen, bir zahmet göz atın T24’teki bu söyleşiye.
Devletin bu memlekette hukuku hiçe sayarak insan haklarını nasıl çiğnediğini, bu yüzden demokrasi ve hukuk devletinin Türkiye’de nasıl lafta kaldığını biraz olsun anlamak istiyorsanız, lütfen, zaman ayırın T24’teki bu söyleşiye.
da olsa gelen samimi ifşaatının, bu ülkede barış ve demokrasiye açılan yolda çok önemli bir adım olduğunu düşünerek de okuyabilirsiniz bu söyleşiyi.
Böylesine ‘ifşaatlar’a Türkiye’nin o kadar çok ihtiyacı var ki.
Faili meçhul cinayetler konusunda var.
‘İşkence’lerde var.
‘Darbe tertipleri’nde var.
Balyoz’la ilgili olarak var.
Derin devlet hakkında var.
Kontrgerilla konusunda var.
İtiraflarla da, ifşaatlarla da, özeleştirilerle de barış ve demokrasi yoluna taşlar döşenebiliyor çünkü…
"Daha çok askeriye sorumlu"
Şırnak’ta kıyamet kopuyor. Üç - dört gün kan ve ateş içinde kalıyor, cehennemi yaşıyor Şırnaklılar…
O tarihte Şırnak Valisi olan Mustafa Malay tam 21 yıl sonra açıklıyor gazeteciye:
“Hem polislerimiz, hem askerlerimiz şehit oldu, hem de teröristler öldü.
Halkı da çok perişan ettiler.
Ben daha çok askeriyeyi sorumlu buluyorum.
Çünkü asker geliyordu, vatandaşların bütün işyerlerini, şunları bunları perişan edip gidiyordu. Bir de yaşlı, yaşsız insanlar öldürüldüler. Askerler de çok kişiyi öldürdü maalesef.”
SORU: Askerler, içlerinde sivillerin olup olmadığını gözetmeden mi evlere ateş açtı?
YANIT: Tabii, sivil midir, değil midir hiç bakmadan… Maalesef askeriyenin de sıkıntısı oldu burada. Yaşlı insanları öldürdüler, çocukları öldürdüler.
Ben askerlerde de suç buluyorum. Çok konuştum onlarla da, biraz aramız açıldı. “Niye gidip bunları öldürüyorsunuz, gidin teröristleri öldürün” dedim. Terörist dururken sen bu sakat insanları, çocukları niye öldüreceksin?
SORU: Ne yanıt verdiler?
YANIT: Cevap veremediler tabii. “Siz hem sakatları, yaşlıları, hem çocukları öldürüyorsunuz. Dolaşın teröristleri bulun, teröristleri öldürün” dedim, ama yok… Maalesef askeriye de çok yanlış yaptı.
SORU: Bu konuşmayı dönemin Şırnak Tugay Komutanı Tuğgeneral Mete Sayar’la mı yaptınız?
YANIT: Evet. O da şimdi bunun cezasını çekiyor.
SORU: Nerede?
YANIT: Bilmiyorum.
"Sakat çocuklar, kız çocukları, yaşlılar perişan oldu"
SORU: Mete Sayar, Görümlü davasında yargılanıyor, ancak henüz ortaya çıkmadı. Ağustos 1992’de bir vali olarak bir tuğgenerale, “Niye teröristler dururken, sivilleri öldürüyorsunuz” diyorsunuz. Bunun hiçbir hükmü olmuyor mu?
YANIT: Çok yanlış yaptı Mete Sayar. Halkla şey yapmayacaksın, gidip teröristleri öldüreceksin. Teröristleri öldür, ona kimse bir şey demez. Dediğim gibi, sakat çocuklar, yaşlı insanlar perişan oldular.
SORU: Bugüne kadar Mete Sayar bu konuda yargılanmadı, hakkında tek bir soruşturma açılmadı. Şırnaklılara verdiğiniz “Hata yapan devlet görevlileri cezalandırılacaklardır” sözünüzün gerçeklemesini sağlayacak bilgileri paylaşır mısınız?
YANIT: Mete Sayar’ın gerçekten büyük yanlışlar yaptığını söylüyorum. Bu kadar yeter.
SORU: İktidarda, ana sloganı ‘askeri vesayeti geriletmek’ olan bir parti varken de yapılan yanlışları anlatamaz mısınız?
Mete Sayar haddini aştı.
(…) Mete Sayar"la hiçbir zaman anlaşamadım. Sayar, bütün işyerlerini, vatandaşın terzi dükkânlarını, her şeyini tanklarla perperişan etti. Bir de yaşlı insanlar, 70-80 yaşındaki insanları, kız çocuklarını perişan etti. Çok büyük hatası var.
SORU: Sizce Mete Sayar neyin yetkisini kullanıyordu?
YANIT: Askeriyenin tabii. (…)
SORU: Ağustos 1992 olayları için dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Fikret Bila’ya verdiği söyleşide, “Tugay Komutanı’na tanklarınla o binaları çökerteceksin dedim” ifadesini kullanıyor.
YANIT: Doğan Güreş’in de bence yanlışı oldu. Mete Sayar’ı çok tuttu. Her zaman için onun yanında yer aldı, destekledi.
"Demirel sivillerin öldürüldüğünün farkındaydı"
SORU: Dönemin Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş, Başbakan Demirel’in 18 Ağustos’tan sonra sizi aradığını söylüyor. O telefon görüşmesinde Demirel size ne dedi? Sivillerin askerlerce öldürüldüğünün farkında mıydı?
YANIT: Farkındaydı, farkında olmaz olur mu?.. (…) Demirel’in özür dilemesi lazım, dilemesi lazımdı. Yaşlı insanları, çocukları öldürüyorsun. Olacak şey değil.
SORU: Siz, tanıklıklarınızı Başbakan Demirel’e de anlatmış mıydınız?
YANIT: Tabii. (...) Fazla ilgilenmedi.
SORU: O dönemde Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal, Şırnak olaylarından sonra MGK’yı Diyarbakır’da yapma kararı alıyor ve toplantının bir gün öncesinde Şırnak’ı ziyaret ediyor. Geldiğinde sizinle de görüştü mü? Selim Sadak’ın aktarımına göre, olayda askerin rolünü sorgulayan HEP’li vekillerle görüşmesinde Özal, “Söylediklerinize inanıyorum. Terörist diye gösterilenler masum köylüler” diyor.
YANIT: Dediği doğru
SORU: Bu bilgiyi Özal’a siz mi verdiniz?
YANIT: Evet.
Ey muktedirler, vicdanınız hiç mi sızlamıyor?
Hazal Özvarış’ın 21 yıllık aradan sonra Şırnak’ta yaşanan acı gerçekleri gün ışığına çıkaran Vali Mustafa Malay söyleşisinin bir bölümü böyle.
Bu memlekette birinci sınıf demokrasi, birinci sınıf hukuk devleti istiyorsak, acı gerçeklerin üstüne yürümeliyiz.
Belki aynı şeyleri yazıp duruyoruz.
Başka ne yapabiliriz ki?
Bu gerçekleri aydınlatmaya çalışmaktan ve sorumlulardan hesap sormaktan başka çaremiz yok.
Bunun için de, örneğin, 1994’te Türk Hava Kuvvetleri’ne ait savaş uçaklarının iki köyü bombalamasıyla Şırnak’ta yaşanmış olan katliam için hesap verin, diye haykırabilmeliyiz.
38 can yitip gitti o katliamda.
Ama sadece bir tek kişi için otopsi yapıldı.
Yıllar boyu bir tek savcı adım bile atmadı, atamadı katliam mekânı köylere…
Yazık değil mi?
Ey muktedirler!
Vicdanınız hiç mi sızlamıyor?
Bakın, 11 yıldır iktidar koltuğunda oturan AK Parti Hükümeti dâhil 1994’ten itibaren tüm iktidarlar Şırnak Katliamı’nı inkâr etti.
Daha önceki hükümetlerin tavrını benimseyen bugünkü hükümet, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi"nde (AİHM) Türkiye adına yaptığı savunmayı ‘inkâr’a dayandırdı.
Sonunda tam 18,5 yıl sonra gelen bir Genelkurmay belgesi ile katliam aydınlandı.
İnkâr sona erdi.
Bunun üzerine geçen ay AİHM, Türkiye’yi mahkûm etti.
Medya, ne yazık ki, mahkûmiyetin sadece maddi boyutuyla ilgilendi, “Türkiye rekor tazminata mahkûm oldu!” demekle yetindi.
Hükümetten ses seda çıkmadı.
Kamuoyunda hâlâ tık yok.
Hesap sorulmayacak mı?
Katliamın üstünü örten sivil-asker savcılardan, devrin komutanlarından, Genelkurmay başkanlarından hesap sorulmayacak mı?
İlgili bakan ya da başbakanlardan hesap sorulmayacak mı?
“Masum insanlar neden öldürülüyor, katledilen adalet için verilen tazminat cezaları benim vergilerimle ödeniyor, hesap soruyorum” diye sesler duyamayacak mıyız?
Başbakan Erdoğan’a bir soru bile sorulmayacak mı?
Sorulamayacak mı?
Ne yazık!
---------------------------------------------------------
T24-17 Araalık
|
|
|
|
|
|
|