|
Sabiha Gökçen Dersimi bombaladı mı?
|
2012-12-24 23:22
|
Oral Çalışlar
|
|
Gökçen"in "Çarpışma meydanında canlı hedef üzerine bomba atmak insana hiç acımak hissi vermiyor" sözüne ne demeli?
Hrant Dink, kendisiyle ilgili asıl saldırı kararının Sabih Gökçen konusunda yaptığı haberin ardından alındığını düşünürdü. Sabiha Gökçen’in bir Ermeni ailenin kızı olduğu haberinin Agos’ta yayımlanması ortalığı birbirine katmış, sonunda Genelkurmay Başkanlığı bu iddiayı ortaya atanları tehdit eden bir bildiri yayımlamıştı.
Genel yayın yönetmenliğini akademisyen Mesut Yeğen’in yaptığı ‘Kürt Tarihi’ dergisinin aralık-ocak tarihli dördüncü sayısını okuyorum. Dünyanın dört bir yanında araştırma yapan akademisyen, tarihçi ve Kürt aydınlarının yayın kurulunu oluşturduğu dergi, yok sayılan ve yok edilen bir tarihe biraz olsun yaklaşabilmek için bir olanak.
‘Suriye Kürdistanı’ dosyası, bilmediğimiz bir tarihe götürüyor bizleri. Ağrı ayaklanması; ilk, etkili ve uzun soluklu Kürt radyosu ‘Radyoya Rewane’nin öyküsü; Sovyet Kürtlerinin 1937-1938 sürgünü; 1916 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Bediüzzaman Said-i Kürdi araştırması ve Kürt Çalışmaları Merkezi’nden Christine Allison’la Nazan Bedirhanoğlu’nun yaptığı söyleşi dikkat çekici.
Özkan Gökcan ve Sedat Acar’ın ‘Haberlerin Ağında Dersim’ başlıklı ve 1937-1938’de Dersim’de olanlara ilişkin önemli ipuçları içeren araştırması, dönemin gazetelerinin yazılarını, haberlerini, olaylara yaklaşım mantığını sergiliyor.
Kızılbaş Kürtleri ‘medenileştirerek Türkleştirmek’ isteyen Cumhuriyet yönetiminin dağları tepeleri bombalayışı, insanları katledişi, “Ne müthiş bir başarı sağladık” havasında, gazetelerde yer alabilmiş o dönemde... Cumhuriyet’in başyazarı Yunus Nadi’nin, katliamın ardından Dersimlilerin zorla yol ve inşaatlarda çalıştırılmalarını köşesinde şöyle rasyonalize edebildiğini görüyoruz: “hükümet(in), bu cahil dağlılara hayatı namuskârane çalışarak kazanmanın şerefli ve zevkli bir yaşayış olduğunu ispat edecek.”
Gazetenin birinde, bir grup Dersimli kadına ait fotoğrafa şu altyazı yerleştirilmiş: “Medeniyetin refahına kavuşmak üzere olan Tunceli köylüleri...”
Ulus gazetesinde, Hakkı Naşit Uluğ’un ‘Dersim Medeniyete Açılıyor’ başlıklı makalesinden: “Dersim işi bir temdin davası, bir imar davası. Dersim’de yaşayan ve haydutlar elinde esir kalmış olan on binlerin cumhuriyet vatandaşlığı şeref ve haklarına kavuşturulması davası olarak takip edildiği zamandan beri, hal yoluna girmiş demektir.” ... Dersim katliamını bugün savunanların bakış açısı, işte o yıllarda, ‘bir medeniyet projesi’ anlayışı etrafında şekillendi.
Pilot Sabiha
Dersim katliamının en tartışmalı isimlerinden biri, Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen... O dönem ‘Kahraman Türk kızı’, ‘Türk’ün kanatlı Amazonu’ diye anılan Sabiha Gökçen’le, Tan adına, dönemin ünlü gazetecisi Ahmet Emin Yalman görüşür. Kırmızı Ordu Tayyaregâhı’ndaki görüşmede Gökçen, harekât günlerini şöyle anlatır:
“Dersim’deki uçuşlarım daha heyecanlı olmuştur. Bir-iki defa pilot, fakat ekseriyetle rasıt olarak uçtum. Böyle vaziyetlerde insan harp heyacanını rasıt mevkiinden daha iyi duyuyor. İnsan evvala bombalarını atıyor, bunlar bittikten sonra canlı hedef görürse makineli tüfeğe müracaat ediyor. Dersim’de ilk bombardımanın heyecanını unutamam...
Muhasama (çarpışma) meydanında canlı hedef üzerine bomba atmak insana hiç acımak hissi vermiyor. İnsan yalnız vazifesini görmek için aramayı, vurmayı düşünüyor...”
İşte yakın tarihimizden güncelliğini koruyan bir kesit, bir zihniyet fotoğrafı...
Kürtlerin ‘Sabiha Gökçen Havaalanı’ ismine karşı çıkmalarının nedenlerini anlamak açısından belki bunlar da size bir ipucu sunar.
Radikal-22 Aralık
|
|
|
|