|
CHP’yi pusuya mı yatırdınız...
|
2013-04-03 16:25
|
Oral Çalışlar
|
|
CHP, “çözüm sürecini beklemeye almış” gibi bir görüntü veriyor... “Nasıl olsa AK Parti bu işin içinden çıkamaz” psikolojisiyle “çözümsüzlük üzerinden büyümeyi” bir yöntem olarak benimseyen ulusalcı kanat, son dönemde, Kılıçdaroğlu üzerindeki ağırlığını da belirginleştiriyor.
Şu noktada, “En iyi CHP sessiz CHP’dir” şeklinde bir yorum yapmak da mümkün. Bazı CHP’li demokratlar, “Ulusalcılar da sustular. İyi değil mi işte?” diyerek bu pozisyona iyimser yaklaşıyor, bir anlamda durumu “rasyonalize ediyorlar”...
Daha “klasik” bir mantıkla (yani “olumsuz yönden”) bakmayı seçtiğimizde, “CHP’nin ulusalcı kanat tarafından ‘pusu siyaseti’ne ikna edilmiş olması” tesbiti ağırlık kazanıyor: “Bekle, hiç sesini çıkarma, AK Parti çuvallayınca, yol bize açılır.”
Bu siyasetin mimarlarının, 27 Nisan 2007 Muhtırası döneminde “367 oy zorunluluğuyla”Türkiye’yi ve siyaseti kilitleyenler olduğunu hatırlayalım... Son günlerde, “Gerginlik çıksın, hükümet köşeye sıkışsın, biz bundan rant elde edelim” anlayışının, CHP içinde yeniden“dirilik kazanmakta olması”nı bu arka planda değerlendirmekte yarar var.
Ulusalcı kanadın açmazı
“Ulusalcı kilitleme siyaseti”; “sonsuza doğru gidiyor” gibi görünebilse bile, onun da bazı“limitleri” var. Anketlere göre, CHP tabanının yüzde 40’ı çözüm sürecine destek veriyor. Bu anketler, CHP yöneticilerinin elinde. Desteğin artmakta olduğunu da gözönünde bulunduralım...
Çözümsüzlükten ve çatışmadan rant bekleyen “negatif siyaset tarzı”, Baykal döneminden günümüze uzanan geniş bir “kültür mirası”. Özellikle son 20 yıla damga vuran bu miras, CHP’yi o kadar küçülttü, betonlaştırdı ve “gün ışığından” uzaklaştırdı ki, bazı “dar ulusalcı sol gruplar”la ideolojik örtüşme kaçınılmazlaştı.
Kılıçdaroğlu, “CHP’nin İP’leşmesi” yönündeki siyasi eğilimi eleştiren konuşmalar yapmak gereğini bile duydu. Ancak şu an gelinen noktanın özü, “toplumun talep ve ihtiyaçlarını görmezlikten gelmek”ten, “çözümsüzlükten medet ummak”tan ibaret... Marjinal solun kapsama alanı içine giren bir siyasi akıldan ne beklenebilir...
Süreç ilerledikçe, CHP şu anki “sessizliğini” (ve dolayısıyla bütünlüğünü) sürdüremez hâle gelecek. MHP gibi tamamen katı çözüm karşıtı, milliyetçi bir yöne doğru evrilirlerse, bu kaçınılmaz olarak“çözüm isteyen taban”ın kopmasına yol açar ve parçalanma gelir...
Bir diğer seçenek ise, çözümün demokrasi temelinde gelişmesi için müdahalelerde bulunmayı tercih etmek... Geçen gün, CHP Genel Başkanı, bir “demokrasi programı” açıkladı. Ama işin garibi, bu programın içinde, “çözüm”e dair tek bir kelime bile yoktu.
“Kürt sorunu” gibi temel insani parametrelerde sessiz kalan bir partinin, bu ülkenin geleceğine dair bir iddiası olamaz. Demokrasi, bir “vitrin süsü” veya zaman zaman başvurulabilecek bir “şıklık”değildir. Demokrasi; ancak, somut bir zamanlaması olan somut çözümler üzerinden yaşamda karşılık bulabilir...
Her şeye rağmen, CHP’nin demokratlarından, özgürlükçülerinden daha net hamleler beklemek hakkına sahip olduğumuzu, hatta Türkiye’nin onlara ihtiyacının sürdüğünü düşünmekten yanayım.
Seslerini bugün çıkarmayacaklarsa ne zaman çıkaracaklar?
--------------------------------------------------
Taraf-3 Nisan
|
|
|
|