|
Kemal Burkay'a açık mektup
|
2012-02-27 14:54
|
Hilal Kaplan
|
|
Muhterem Kemal Bey, Türkiye"nin yakından tanıdığı iki Dersimli siyasetçi var. Birisi siz, diğeri Kemal Kılıçdaroğlu. Ve bu iki Dersimlinin de isminin "Kemâl" olmasından başlayarak, binlerce Dersimli gibi ailelerinizin neden bu ismi seçtiğinin üzerinde durarak Kürt meselesini okumaya başlayabiliriz. Yani Kürtlerin yaşamına bu kadar mündemiç bir "hayat-memat" meselesidir bahsettiğimiz...
Ömrünüzün tam 33 yılını zorunlu sürgünde geçirmiş bir dava adamı olarak, ait olduğunuz topraklara dönüşünüzü "hûn bi xêr hat in/ hoş geldiniz" diyerek karşılayanlardanım. Barışın uzağında olsak bile gelişinizin, iklimin Akdeniz olmasına katkıda bulunacağını umanlardanım.
Örneğin İstanbul Valisi"nin sizi Kürtçe "hoş geldin" diyerek karşılaması ve Devlet Bakanı Ertuğrul Günay"ın sizinle beraber basına açık resmî bir karşılamayı uygun görmesi ne kadar önemli mesajlardı. Çünkü sonuç itibariyle çözüm yolunun olmazsa olmazı olarak anadilde eğitimi ve federatif yapıyı öngören, bugün BDP"nin bazı çözüm önerilerine göre "daha maksimalist" görünen bir yolu öneriyorsunuz.
Türkiye halkının büyük çoğunluğu "Kürdistan" kelimesine sadece Kanunî"nin Fransa Kralı"na yazdığı mektupta tahammül edebiliyorken, anadilde eğitim bölücülüğün bir veçhesi olarak algılanıyorken, Osman Baydemir"in haykırışında olduğu gibi ebeveynler çocuklarıyla anadillerinde iletişim kurmaktan yoksunken sizi bu hususlardaki "radikal" görüşlerinize rağmen baş üstünde ağırlayan bir medya ve devlet var. Ancak üzülerek seyrediyorum ki siz bu imkânın büyük kısmını "PKK"yı devlet kurdu" tezini on farklı biçimde anlatmakta kullanıyorsunuz.
Haksız olduğunuz için demiyorum. Özellikle 1980 öncesi diğer barışçıl Kürt grupları sindirilirken devletin PKK"ya destek verdiğine ben de inanıyorum. PKK"nın sadece yoksul Anadolu çocuklarının değil, hem örgüt içindeki hem de farklı Kürt gruplarındaki kişilerin de canına kıymış bir oluşum olduğunu biliyorum. Sayın Şerafettin Elçi"nin de bu mevzu bağlamında siyaset yaşamının en kötücül açıklamasını yaptığını düşünüyorum. Ancak muhterem Burkay, "konu bu değil".
Bölgenin sosyolojisine benden daha vâkıf birisi olarak siz de bilirsiniz ki bugün isterseniz Öcalan"ın devletten aldığı maaş bordrosunu gösterin, yine de ona bağlı kalmaya devam edecek, bunun bir tür komplo olduğuna inanacak milyonlar var bu ülkede. Bu sosyolojik realitenin farkında olmasanız 1993 yılında Şam"a gidip Öcalan"la protokol imzalar mıydınız? O zaman Öcalan"a ve PKK"ya dair bu tezlerden bîhaber miydiniz? Hayır. Lâkin siyaset, kafamızdaki ideal toplum tasavvurundan ziyade mevcut toplumsallık üzerinden hareket etmeyi gerektirdiğinden bunu yapmıştınız. Bugünü 1993"ten farklı kılanın ne olduğunu anlamakta zorlanıyorum. Eğer dün barışın ve çözümün inşası için fedakârlıklar yapılıp baltalar gömülebildiyse bugün de olması gereken bu değil midir?
Kaldı ki haddimi aşarak size BDP veya PKK ile nasıl ilişkileneceğinizi söylüyor değilim. Sadece PKK ve Öcalan"ı yeterince şeytanlaştıran, bunun için de fazlasıyla sebebi olan bu topluma anlatabileceğiniz başka şeyler olduğunu biliyorum. Bize anadilde eğitimi anlatın, muhterem Burkay; federasyon düşüncenizi anlatın, çözümün yollarını anlatın. Katılmasak da dinleyelim sizi, farklı fikirleri duymaya alışalım. Bunu en iyi başaracak olan siyasetçilerden birisiniz. Zira davanız ne olursa olsun, bu yolda arkadaşlarınızı PKK"ya kurban vermiş olsanız bile kan dökmediniz, silaha elinizi sürmediniz. Tüm bunlar sizin sesinizin BDP"li vekillerden bile daha etkin duyulmasını sağlayacak sebeplerdir. Lütfen bu "akil adam" pozisyonunuzu yıllardır köpürtülen, anlamını çoktan yitirmiş kuru tartışmalarla harcamayın.
Yakında genel başkanı olacağınız öngörülen HAKPAR vesilesiyle barış özleminin sesi olun, kardeş kavgasına "dur" deyin. Çünkü PKK"nın ne olduğunu şiddet sarmalı bittikten sonra da çözebiliriz ama bu süreçte kaybedeceğimiz bir gencimizin bile yaşamını geri getiremeyiz.
Selam ve saygılarımla.
-----------------------------------
Yeni Şafak-2012
Kemal Burkay"ın verdiği cevap için tıklayınız.
|
|
|
|