2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Neler Oluyor?
2014-10-21 19:51
Yılmaz Çamlıbel
Ortadoğu’da akla ve vicdana sığmayan, insanların kanını donduran bir vahşet yaşanıyor. Bölgenin üzerine çulanan kara perdenin altında, hedef şaşırtmanın, bilinç karartmanın, tuzak kurmanın, haddi var hesabı yok. Kim kimin için ölüyor, kim kimin için öldürüyor belli değil. Dünyayı soyan sömürgeci emperyalist odaklar, tuzak üstüne tuzak kuruyor. Onlarca gariban halklar, dinler ve mezhepler bir birinin gırtlağına sarılıyor.

Dünyanın neresinde olursa olsun, ne sebeple ortaya çıkarsa çıksın, meydana gelen tüm toplumsal olayların arkasında, dünyayı sömüren ve yöneten küresel güçler var.

Bu odaklar, 18. asırdan itibaren baskı, işgal ve savaşlarla Asya ve Afrika kıtalarını açık pazar haline getirdiler. Burdaki ülkelerin ham maddelerini talan ettiler. Bu ham maddeleri ülkelerine taşıdılar. Onları işleyerek mamul madde haline getirip, yine onlara sattılar. Yani çifte bir sömürü çarkı kurdular. Bu tezgaha itiraz edenleri yasak, baskı, şiddet ve savaşlarla susturdular. Üçüncü dünya ülkelerini kan gölüne çevirdiler.

Uygulanan tüm yasak, baskı ve katliamlara karşın, sömürülen halkların itirazları ve başkaldırıları devam etti. Bu acımasız sömürüyü sürdüremeyeceklerini gören sömürgeciler, eski projelerini çöpe atıp, yeni bir proje hazırladılar. Bu sefer mamul madde yapma işini, yerli halklara terk ettiler. Bunun yerine imalatta kulanılan tezgah ve makinaları kendilerine satmaya başladılar.

Belli bir süre sonra, kapitalist düzenin karekteri gereği, bu proje de çıkmaza girdi. Bu ekonomik dar boğazı aşmak için, yeni bir proje hazırlamak zorunda kaldılar. Bu proje gereği, mal, makina, alet ve edevat satma yerine, bu sefer para ihraç etmeye başladılar.

Buna rağmen, dünya kapitalist emperyalist sistemi, krizlerden kurtulamadı. Yeni bir proje devreye sokuldu. Bu projenin temeli, silah sanayini geliştirme, kimyasal, biyolojik ve nükler silahlar yapma üzerine oturtulmuştur. Bilindiği gibi silah sanayi, rantı en yüksek olan alandır.

Bu proje gereği, dünya kapitalist emperyalist sistemi, durmadan silah üretiyor. Kimyasal, biyolojik ve nükler silahlar satmak için depoluyor. Sistem, ekonomik bir dar boğaza girdiğinde, bu silahları pazara sürüyorlar ve ekonomisini dar boğazdan kurtarıyor.

Peki, bu silahları kimler, ne sebeple satın alıyorlar? Elbetteki bu iş reklamlarla, “Gel vatandaş gel!” diye bağırmakla olmuyor.

Bir düşünelim, eğer bir kapitalist, içki fabrikası kuruyorsa, tüm insanların içkici olmasını, her sokakta bir meyhanenin açılmasını ister. Eğer bir kapitalist silah sanayi kuruyorsa, o da eşyanın doğası gereği, dünyada savaş olmasını ister ki malı satılsın.

Elbetteki bu iş, istemekle olmaz. Ne edip edip, uygun bir yerde ve uygun bir zamanda, savaş çıkarmak için bahaneler yaratmak gerekir. Savaşın nerde ve ne zaman çıkacağına, elbette ki silah satıcıları karar verir ve uygulamaya koyar.

Savaş çıkarılacak yerin, onların ülkesinin olması beklenemez elbette. En uygun yer, adaletin olmadığı, gelir dağılımının bozuk olduğu, toplumsal sorunların çözülmediği, cehaletin, fanatizmin, sefaletin tavan yaptığı yerler olur.

Ortadoğu, bu tarife çuk oturan bir coğrafyadır. Burada, onlarca kavim, kültür, dil, din ve mezhep iç içe yaşıyor. Buradaki ülkeler, diktatörlüklerle yönetiliyor. Bu coğrafyanın yerüstü ve yeraltı zenginlikleri insafsızca sömürülüyor. İçinde bulunan etnik, dinsel ve mezhepsel zıtlıkların çözülememesi nedeniyle, toplum büyük bir gerilim içinde yaşıyor.

Kürtler, dört parçaya bölünmüş ülkesini birleşterip devletleşmek istiyor. Keza, Filistinliler de devlet olmak istiyor. Ortadoğu’da yaşayan halklar, yerüstü ve yeraltı zenginliklerinin sahibi olmak istiyorlar. Sunni Alevinin, Alevi ise Sunninin baskısından kurtulmak istiyor. Yörede yaşayan halklar, diktatör rejimlerin zülmünden kurtulmak ve özgür olmak istiyorlar.

Kısacası bu coğrafya, patlamaya hazır bir dinamit fıçısına benziyor. Patlaması için bir kibritin yakılması yeterlidir. Küresel güçler işte bu nedenle, burayı kısa bir süre içinde, savaş alanı haline getirdiler. Buradaki, halklar, dinler ve mezhepler bir birleriyle savaşırken, küresel güçler de savaşanlara, silah yetiştirmeye çalışıyor. Emperyalist sömürü çarkı da dönmeye devam ediyor.

Yazımı iki öneriyle bitirmek istiyorum. Büyük Ortadoğu Projesi’ni unutmuşsanız eğer, o konuyu yeniden hatırlayıp üzerinde düşünmenizi öneririm. Hatırlıyor musunuz, Dünyamızın baş ağası, bu projeyle ne yapmak istiyordu? İslam coğrafyasını günün koşullarına göre, yeniden düzenlemek istiyordu, değil mi? Onlar da bunu yapıyor.

İşte bu nedenle, ikinci önerim Kürtlere olacak. Kürtler, bu projenin başat aktörlerinden birisi durumuna gelmiş bulunuyor. Siz bakmayın “Biz devlet olmak istemiyoruz. Ulusal devlet gericiliktir.” diyen o korkak, pasifist, edilgen, üçkağıtçı, kıblesiz yalakalara. Aksine Kürtler için, devlet olmanın tam zamanıdır.

Print