2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Mutluyum, gururluyum
2014-11-12 18:11
Yılmaz Çamlıbel
1993 yılının mayıs ayıydı, Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı (Kürt-Kav) heyeti olarak, Güney Kürdistan’a bir gezi düzenlemiştik. Irak devletine, 36. parelelin üstüne geçme yasağı, henüz yürürlüğe konulmuştu.

Baas yönetiminin Kürtlere uyguladığı katliamlar sonucunda, Güney Kürdistan yakılıp yıkılmıştı. Su kaynaklarının ağzı betonla kapatılmıştı. Halk, açlıkla yüzyüze gelmişti. KDP ve YNK yöneticileri, ellerindeki kıt olanaklarla yaralarını sarmaya, hayata tutunmaya çalışıyorlardı.

Her iki partinin yöneticileriyle halk, heyetimizi büyük bir ilgi ve sevecenlikle karşıladılar. Aramızda çok sıcak bir ilişki oluşmuştu. Uzun süre görüşmemiş bir kardeşin, öteki kardeşe misafir gitmesi gibi bir hava içindeydik.

15 gün süren gezimizde, Zaxo, Duhoq, Şaqlava, Hewlêr, Silêmanîye ve Halepçe’yi ziyaret ettik. Parti merkezlerini, sivil toplum örgütlerini, kanaat önderlerini ziyaret ettik.

Kürdistan Komünist Partisine de ziyaret etmiştik. Hiç unutmuyorum, genel merkez binasının üzerinde dalgalanan orak-çekiçli kızıl bayrağı gördüğümde, anlatılmaz derecede heyecanlanmıştım. Türk sosyalistlerinin “feodal gericiler” diye nitelendirdikleri Kürt yöneticilerinin ve halkının içinde bulunduğu politik ve kültürel seviye nedeniyle, çok mutlu olmuştum, gururlanmıştım.

Daha sonra, heyetimizdeki bir kaç arkadaşla beraber, Hewlêr’deki bir Türkmen ilk okulunu ziyarete gitmiştik. Okul müdürü bize Irakta toplam 1,5 milyon Türkmenin bulunduğunu, bunun 70-80 bininin Kürdistan içinde yaşadığını, 2 radyo, 3 televiyonun Türkmence yayın yaptığını, Türkmence yayın yapan bir çok gazete ve derginin olduğunu, Türkmen çocuklarının okulda ana dilleriyle eğitim gördüklerini söylemişti. Ben şahsen, okul müdürün, Türkmenler üzerlerine konulan baskı ve kontrol nedeniyle böyle konuştuğunu düşünmüştüm.

Daha sonra, çay içmek için müdür odasına gittik. Odanın duvarına, Atatürk’ün resmi asılmıştı. Bu tablo karşısında, müdürün Türkmenlerle ilgili verdiği bilgilerin korku nedeniyle söylenmediğine, verilen bilgilerin doğru olduğuna inandım. O zaman da çok mutlu olmuş, gurur duymuştum.

Geçen ay Güney Kürdistan Parlementosunda çok önemli bir yasa kabul edilip yürürlüğe konuldu. Bu yasaya göre, Türkmen nüfusunun % 20’yi geçtiği yerlerde Türkmence, resmi dil olarak kabul edildi. Böylece Arapça ve Kürtçe’den sonra, Türkmence de resmi dil statüsünü kazanmış oldu.

Türkmence, artık devlet dairelerinde, okullarda, mehkemelerde ve tüm kurumlarda, resmi dil olarak kullanılacak.

Henüz devletleşme sürecini tamamlamamasına karşın, Kürdistan’ın bir parçasında ulaşılan bu çağdaş uygarlık düzeyi nedeniyle mutluyum ve gururluyum. Mutluyum, çünkü baskı altında olan bir etnik azınlık, temel insan haklarından birisine kavuşmuş oldu. Gururluyum, çünkü onlara bu hakkı Güney Kürtistan parlementosu verdi.

Heyyyy! Üç kıtaya egemen olmuş bir imparatorluğun mirasçısı, Fatihlerin, Kanunilerin, Yavuzların turunları olmakla öğünen Türkler, henüz devletleşmemiş Güney Kürdistana bir göz atın da, biraz utanın. “Aşiret reisleri, feodal gericiler, Pêşmergeler” diye alay ettiğiniz Kürt ulusal önderlerinin ulaştıkları politik seviye önünde selama durun.

90 yıldan beridir sözüm ona ülkenizi cumhuriyet rejimiyle yönetiliyorsunuz. Ulu önderiniz Atatürk’ün emri gereği, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmaktan bahsediyorsunuz. Ama yanyana yaşadığınız 30 milyon Kürde, anadilde eğitim hakkı tanımıyorsunuz.

Daha düne kadar “Kürt diye bir halk, Kürtçe diye bir dil yoktur. Kürtçe medeniyet dili değildir. Kürt diliyle edebiyat yapılamaz.” deyip duruyordunuz. Hele şu sefil halinize bakın bir kere. Siz kim, çağdaş uygarlık üzeyine çıkmak kim?

Daha neo liberal, neo nazi olmayı bile başaramıyorsunuz, bu halinizle, nasıl çağdaş bir toplum ve devlet inşa edeceksiniz?

Bilmem hala devam ediyor mu, bizim zamanımızda okul duvarlarına 100 Türk büyüğü adı altında bir resim tablosu asılırdı. Bu tabloda yer alan insanların tümü, “Ali kesen baş kıran” denilen anlı şanlı Türk komutanlarıydı.

İçlerinde bir tane bile, ressam, şair, romancı, müzisyen, felsefeci, bilim adamı, tiyatrocu yoktu. Sadece bu durum bile, sizlerin çağdaş medeniyetin neresinde olduğunuzu göstermeye yetiyor. Başka bir şey yazmama gerek gerek var mı acaba?


Print