2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Kızılay
 
Kürtler 'akıl çelen' siyaset kıskacında iken...
2014-11-23 23:04
Ali Kızılay
Her sorunun elbette çözümü vardır. Yeterki sorunu çözmede yetersiz kalacak, sadece seküler darbeli objelerle çözüm arayışlarına gidilmesin

Günümüzde yakıcılığı yalnız Türkiye’yi değil, orta doğuyu da sarsan ve dünyanın gündemine oturmuş Kürt sorunu, son iki yıldır AKP’yle İmralı arasında gidip gelmelerle hiç de şeffaf olmayan bireylerin tercih sorunu haline getiriliyor ve Kürtleri temel insan haklarından yoksun bırakacak, geçmişin gelenekleriyle çözme arayışlarına gidiliyorsa, bu kısır döngülü arayışların toplumsal anlamda barışı getirmesi mümkün olmayacak.

Oysa dünyanın her kıtasında örnekleri yaşandığı gibi savaşsız ve gerilimsiz yaşamayı başarmış halklar, önce yaşamlarından kirlilikleri örtücü savaş ve gerilim çığırtkanlığını çıkarmışlar. Sonra geçmişin karanlığını aydınlatacak amaçla sorumluları hesap vermeye mecbur edici pozitif bakış açısıyla yargıyı ilgilendiren etkili, aydınlatıcı bir süreç başlatmışlar. Böylece kronik katilliğin karanlıkta kalarak her zaman kaos yaratabilir insiyatif olabilirliğine izin vermemişler.

Peki toplumun her kesimini ortak bir paydada birleştirici ve demokrasinin alt yapısını oluşturacak bu hukuki pozitif bakış mazlumların, mağdurların ihtiyaçlarına ve adli taleplerine yönelik olarak muhalif siyasetin, velevki akil insanların, iktidarın ayrıcalıksız müdahalesini gerektirirken hukukun işlemediği Kürt coğrafyasında ulusal ve demokratik hakları adeta aforoz edilmiş, insani, ahlaki, kültürel değerlerle tanışmasına bile izin verilmemiş, kendi dinamiklerince besleyip büyüttüğü siyaseti de dizginleri ele geçirir geçirmez halkının sosyolojik ve toplumsal yapısından kopmuş, buna karşın hem Kürtlerin hem Türklerin karabasanı ergenekon hayranı seküler fantazici siyaset mantığıyla kürt sorununun çözümüne katkı sunulur mu?

Dünyanın neresinde olursa olsun, matematiksel hesapların, siyasi hesapların önüne geçtiği, toplumu küçümseyici ve sosyolojik yapısından kopuk şiddet eksenli siyasi hareketlenmelerinde görülen dengesizlik, toplumun ruhi ve fiziki durumunu öyle etkiliyor ki kitleler savrulmaktan kurtulup siyasi olgunluğu yakalamak yerine tüketime dönük modelle sosyal sınıflar arasında hergün biraz daha açılacak uçurumun ruhi ve fiziki yapısında ahlaki çöküntü yaratılmış olmanın çaresizliği yaşamasına neden oluyor. Sorgulama yetisi köreltilmiş bu gibi toplumların alt katmanlarının eline hangi taraftan olursa olsun, şiddetin sopası verilmesi halinde bir işaretle yel değirmenlerine saldırtmak da çok kolay. Çünkü bu alt katmanın ayıkmasına izin verilmiyor. Her zaman sarhoştur. Orta doğunun Baas modeli militer demokrasilerde karlar eridikçe devreye sokulan sokak oligarşisinin alt yapısı bu.

Bugün Kürt coğrafyasında uyuşturucu kullanma yaşı on bir. Uyuşturucu ile boğuşan aileler perişan durumda.

Her şeye rağmen görüşme sürecinin ivme kazanıp barışa evrilme beklentilerinin özleme dönüştüğü günümüzde, görüşen tarafların siyasi kanatlarının hiçbir projelerinin olmamasına rağmen sadece akıl çelen bir mantıkla Kürtlerle top oynar gibi oynuyor olmalarının ilk nedeni iki tarafın da şiddetin sopasını kullanarak Kürtleri dizayn edici tali hedeflerini aşıp öncelikli hedeflerine ulaşmış olmalarıdır. Bu hedefte elbette ne mazlum, mağdur Kürtlerin ne de emekçi Türklerin yaşamlarını iyileştirici hedef yok. Otuz yıllık çatışmalı ortam, bir tarafın hedeflediği derinlikli unsurlar-feodalizm ortaklığı hedefine ulaşılmasını sağlamışken diğer taraf da siyaseti devletin gücüyle edindiği özel mülkiyet olarak görecek. Bugün Kürt siyaseti ve yerel yöneticiliği siyasal ve toplumsal önemi olmayan feodal kodlar içine hapsedilmiş hükümranlık alan istenciyle şeffaf olmayan ve denetlenemeyen muazzam servet düşleri üzerine kurgulu ise, bunda şekilde görüldüğü gibi yönetici yakınlarının yakınlarına şaibeli ilişkilerle rant sağlayıcılık serbestliği varsayımı ve hükümet çevresinin yargısal alana müdahalesiyle ilintilidir. Bu servet düşkünlüğü, üstüne çöktüğü siyaset sedirinin tahtalarını çadırdattkça, akıl çelen siyasetin alanı erozyona uğradıkça sanki danışıklı olarak ezber sözcüklerle bolca kullanılıp ancak sıfatlandırılmayan demokrasi sözcüğünün arkasına sığınmalarla, akıl çelen ustalıkla vandalizm zurnası ve karşılıklı efelenmeler sonucu sokaklar ısınacak ve bu siyaset mantığı alt katmanların, mazlumların çocuklarını yemeye devam edecek. Çünkü Kürt sorununun hukuk baz alınarak Kürt çoğunluğu rahatlatacak eşitlikçi temelde çözümü ergenekon-feodalizm ortaklığının kabusu olacak.

Buna karşın Kürt siyasetini kuşatıp besleyen feodal hegemonya göçertilen, talana uğrayan milyonlarca yoksulun barınmaya zorlandığı metropol varoşlarından köylerine dönüşün önünü tıkamak istenciyle, geleneksel irade gaspı olarak bilinen oy baronu varsaydığı türevi silahlı kabileliğe oynayarak, koruculuğun yarattığı travmanın korkuyu, şiddeki çağrıştırır algıya dönüşmesi için dalga dalga yayılan unutun tehditleriyle faili meçhullerin tekraralana bileceğini ima etmekle yalnız mazlum, yaralı Kürtlere şantaj kurmakla kalmıyor. Mirasından mahrum bıraktığı kendi içinde kadına karşı da özel bir savaş yürütüyor. AKP iktidarı da Kürt siyasetine öykünmek ve koruculuğu canlı tutmak yerine, yeri geldikçe ilahi varsaydığı ‘hukukun üstünlüğüne…’ ile başlayan yemine bağlı kalıp Kürt ergenekonunun celladi yüzünün hukukla yüzleşmesine yönelik irade ortaya koymalı iken siyasi rant amaçlı silahlı kabileliğe oynaması ikinci bir talihsizliktir.

Oysa Kürt sorunu esas itibariyle geçmişin geleneklerinden kaynaklıdır.

Demek ki her iki siyaset kanadı da arınmak için öncelikle toplumsal travmaya dönüşmüş korucu çetelerin kirliliklerinin temizlenmesi amacıyla yargının önünü açıcı siyasi irade ortaya koymalı ki ondan sonra barışın önemini ciddiyetle ele aldıklarına yönelik güven tazelemiş olsunlar. Yoksa kendilerine aş getireni Kürt ergenekonuna kurban vermiş binlerce yaralı aileden, mazlumlardan hafıza yitimini beklemenin, bunun için hiçbir vicdanın kabul etmediği şantajlarla baskılamanın, mazlumun hakkını zalime kar saymanın adı toplumsal barış olmaz.

Her sorun gibi Kürt sorununun da etbette çözümü vardır. Ancak sadece AKP-İmralı ekseninde değil, toplumsal konsept etrafında demokratik ve hukuki düzlemde ele alınırsa…

Kral çıplak ama önemli olan kralın çıplak olduğunu haykırmak.

ALİ KIZILAY
Emekli Öğretmen-YAZAR


Print