2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Bilinç karartan bir konu
2014-12-31 15:06
Yılmaz Çamlıbel
2015 genel seçimlerine az bir zaman kaldı. Bu nedenle, kafa karıştıran, bilinç karartan, hedef şaşırtması veren projeler birkez daha havalarda uçuşuyor. Bunlardan birisi de % 10 seçim barajıdır.

12 Eylül faşist askeri derbesinin Kürtler için yasalaştırdığı seçim barajı, Kürtlerin korkulu rüyası halin geldi. Bu durum hala devam ediyor. Bu konuda çeşitli yorumlar yapılıyor, projeler sunuluyor. Ben de bu konuda bir çok kez görüş ve düşüncelerimi kamuoyuna sunmuştum. Tekrar olmasına karşın, bu konuya bir kere daha değinme ihtiyacı duydum.

Her hangi bir konuda, gerçekçi bir belirlemede bulunmak için, olaya yansız, nesnel ve bilimsel bir açıdan bakmamız, istatistiki verilere göre düşünmemiz gerekiyor. Ben de bunu yapmaya çalışacağım.

YSK’nin tesbitlerine göre, 30 mart 2014 mahalli seçiminde toplam seçmen sayısı 48,727 241 milyon, kullanılan toplam oy sayısı ise 43,459938 milyondu. Partilerin aldığı oy oranı ise şöyledir. AKP 45.6 CHP 27,8 MHP 15,2 BDP 4,2 SP 2 HDP 1.9 BBP 1,1 dir. Bu duruma göre, BDP ile HDP’nin toplam oy yüzdesi 6,1 dir.

Genel kanaate göre, Türkiye’de 25-30 milyon Kürt var. Yani nüfusun her üç kişinden birisi Kürttür. Buna göre kullanılan 43 milyon oyun 14 milyonu Kürt seçmene aittir. Kürt partilerine (Bunun ne derece doğru olduğu ayrı bir konu) verilen toplam oyun oranı, % 6,1 dir. Bu da 2,580 milyon oy eder. Yani, seçime giren iki Kürt partisi, 14 milyon Kürdün sadece 2,5 milyonunun oyunu almış bulunuyor. Peki, 11,5 Kürdün oyu nerde?

Bunu bize söyleyecek istitastiki bilgilere sahip değiliz. Dolayısiyle ben ancak bir tahminde bulunabilirim. Bence bu oyun 6 milyonu AKP ye, 4 milyonu CHP ye, 1,5 milyonu da MHP ye verilmiştir. Yani, İktidar partisi, kendini Kürt halkının temsilcisi olarak ilan eden partiden üç kat faza, ana muhalefet partisi ise iki kat fazla Kürt oyu almıştır.

Şimdi, küllahlarımızı önümüze koyup düşünelim. Bu durumda Kürtlerin adına konuşanların ne yapması gerekir? Elbetteki, başkalarına giden Kürt seçmenlerini şemsiyesi altında toplaması gerekir. Peki hangi kümenin altındaki oyları kendi yanına çekebilir, bunun için onlara ne demesi gerekir?

Kürt sorununun ulusal bir sorun olduğunu, ulusal projelerle çözülebileceğini, bunun için tüm yurtsever Kürtlerin elele tutuşması gerektiğini, tüm ulusal değerlerin eşgüdüm halinde mücadele alanına sürülerek kaderini belirlemesi gerektiğini söylemesi gerekmez mi?

Kürt seçmenlerin elele tutuştuğu ana kümeleri yeniden hatırlayalım. AKP’nin 6, CHP’nin 4, MHP’nin 1,5 milyon Kürt oyu var. Yani 11,5 milyon Kürt, Kürt partisine (!) oy vermiyor. O zaman ne yapmak gerekiyor?

Bu tablo karşısında geri zekalı olmayan bir insanın yapması gereken şey bellidir. AKP içindeki dindar muhafazakar Kürtlerle, CHP içindeki sosyal demokrat Kürtlere seslenip, onları yanına alması gerekmez mi? Dile kolay, on milyon seçmenin oyu sözkonusu.

Hesap yapmaya devam edelim. Seçim barajını geçmek için, 4,3 milyon oya ihtiyaç var. Bu durumda Kürtlerin barajı geçmeleri için, 2 milyon civarında yeni oya ihtiyaç var.

Kürt seçmeninin nabzını tutan ulusal bir çalışma sonucunda, üç düzen partisinden 2 milyon oy alıp 50 civarında mebus çıkarmak işten bile değil. Üç düzen partisinin şemsiyesi altındaki Kürt oyların yarısının alınması durumunda ise, ana muhalefet partisi olma şansı bile vardır.

Peki Kürt halk önderiyle (!) onun peşinden gidenler ne yapıyorlar? Dindar, milliyetçi, muhafazakar, Êzîdî, Alevi Kürt seçmeniyle birlik olacağına, toplam oyu 500 bin civarında olan Türk sol parti ve bireyleriyle iş ve güç birliği yapıyorlar.

Bu durumu, bilgisizlik, donanımsızlık, beceriksizlik biçiminde yorumlamak doğru değildir. Bu, ihanet içindeki Kürt önder kadrolarıyla, anasının gözü olan düzen sahiplerinin eşgüdüm halinde Kürt ulusal mücadelesinin önüne koydukları tuzak projelerin sonucunda ortaya çıkmış bir durumdur.

Türk sol yöneticilerinin, Türk işçi sınıfıyla ciddi bağları yoktur. Adına konuştukları emekçilere sınıf bilinci taşıma, onları sömürü düzenini değiştirmeye teşvik etme ve sosyalizmi kurma diye bir dertleri yoktur. Onlar, Türk işçi sınıfı içindeki Kürt düşmanlığıyla bile mücadele etmiyorlar. Bunun yerine, Kürtlerin sırtına binip devrimcilik yapmaya çalışıyorlar. Hem kuyrukçuluk yapıyorlar, hem de akıl vermeye kalkıyorlar.

Bunların hepsinin tepesinde büyük bir akıl var. Kürtlerle ilgili stratejik proje burada hazırlanıyor. Büyük akıl, hazırladığı projeyi uygulanmak üzere, Türk egemen çevrelerine veriyor. Onlar da bu projeleri emirlerinde çalışan parti ve sivil toplum kurum yöneticilerine, akademisyenlere, basın-yayın kurumlarına servis ediyorlar.

Bu şer cephesinin büyük hedefi, Kürt ulusal bilincinin güçlenmesine, Kürt muhalefetinin ulusal kanala akmasına engel olmaktır. Kürt ulusal birliğinin kurulmasını önlemektir. Çünkü onlar Kürtlerin Ortadoğu’da sorun çözen en önemli aktörlerden biri haline geldiğini biliyorlar.

Bu nedenle Kürtlere hedef şaşırtması veriyorlar. Kürt dindarlarını din mücadelesine, Kürt solcularını sınıf mücadelesine, Kürt Alevilerini mezhep mücadelesine, Kürt kadınlarını feminist mücadelesine yönlendiriyorlar. Böylece Kürtlerin Kürt olmasını önlemeye çalışıyorlar. Kısacası, Kürtlere karşı hain bir cephe oluşturulmuş bulunuyor.

Bu nedenle, Kürt ulusal çıkarını her türlü çıkarın önüne koymak, bizlerin vazgeçilmez stratejik hedefi haline gelmiş bulunuyor. Bu hedef sadece Kürtleri değil, Ortadoğu’nun tüm ezilen halklarını ve toplumsal gruplarını da kurtuluşa götürecektir.

Bizim, başkanlara, seroklara, kahramanlara, keramet sahibi kutsal insanlara değil, Kürt ulusal çıkarını her türlü çıkarın önüne koyan ulusal birliğe ihtiyacımız var.

Bu vesileyle, Kürtlere karşı kurulmuş şer cephesinde saf tutanlar hariç, tüm insanların yeni yılını kutluyorum. Yeni yılın dünyanın tüm ezilenlerine, özgürlük, barış ve mutluluk getirmesini dilerim.


Print