2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Melih Altınok
 
Bırak dağınık kalsın mazimi, cumhuriyetimi
2012-12-06 10:18
Melih Altınok
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sivas Katliamı’nı araştırmak için Devlet Denetleme Kurulu’nu (DDK) görevlendirdi.

Yıllarca, 12 Eylül darbecilerinin yasal zırhı Geçici 15. Madde kaldırılsın diyen, ancak Evren ve arkadaşları yargılanınca adeta mutsuz olanların şimdi ne gibi bir bahane bulacaklarını merak ediyordum.

Zira bugüne değin devletin Sivas Katliamı’nın üzerine yeterince gitmediği yönündeki haklı eleştirilerine hiç ara vermediler.

Sağ olsunlar merakımı, Didem Arslan’ın Habertürk’teki Türkiye’nin Nabzı isimli programına beraber katıldığımız Turgut Kazan ve Can Ataklı beraberce giderdiler.

Turgut Bey bu adımın davanın üzerini “bir kez daha” örtme girişiminden başka bir şey olmadığını söyleyince kanaatinin gerekçesini sordum.

Birincisi, Cumhurbaşkanı Gül’ün bu görevlendirmesi Anayasa’nın 108. maddesine aykırıydı. İkincisi Turgut Bey, Gül’ün bu kararı almasında, olayın araştırılmasını isteyen “İslamcı” STK’ların talebinin etkili olduğunu söyledi.

Can Ataklı da Gül’ün bu girişiminin olumsuz sonuçlanacağının “göstergesi” olarak, AK Parti’nin bugüne kadarki “icraatlarını” görüyordu.

Yani “Sivas’ın ‘şeriatçı’ STK’ları istemiş, Gül de Anayasa’yı çiğnemek pahasına, İslamcıları aklamak maksadıyla DDK’yı devreye sokmuştu. Zaten AKP bunu hep yapıyordu”.

Sivas Katliamı’nın aydınlatılması talebini her platformda dillendiren birisi olarak Gül’ün bu girişimden umutlandım. Bu da “garip bir tavır” olmasa gerek.

İkincisi, azmettiriciler ve planlayanlar değil tetikçilerin “mahkûm olduğu” konusunda hemen herkesin hemfikir olduğu bir davada, “su durulmuşken”, birisi çıkıp “yeniden araştırın” diyorsa, bu talebin sahiplerinden mi yoksa karşı çıkandan mı şüphelenirsiniz?

Dolayısıyla Gül’ün bu adımını duyunca aklıma “neye” aykırıdır sorusu düşmedi. Zira bu bahane bulma, kusur arama motivasyonu, olsa olsa katliamın faillerine ait olabilirdi.

Can Hoca’nın “AKP’yi biliyoruz” şeklindeki özcü yaklaşımlarına gelince.

Solcular, İslamcılar, dindarlar her edimleri öngörülebilir homojen gruplar mı?

Yakın tarihine dair darbelerin, girişimlerin, muhtıraların üzerine bu kadar kararlılıkla giden, dokunulmaz generallerin “bile” yargılandığı davalarda siyasi iradesini açıkça ortaya koyan o “İslamcılar,” AK Parti değil mi? O hâlde şimdi niçin aksi bir sonuç bekleyelim?

Peki, bunları Kazan, Ataklı ve onlar gibi düşünenler görmüyorlar mı? Durumu yalnızca AK Parti’ye karşı siyasi husumetleriyle açıklamak mümkün mü?

Sanmıyorum, daha önemli bir “ek” motivasyonları olduğu kanısındayım.

Yanıt da, Turgut Hocam ve onun gibi düşünenlerin, sözkonusu eleştirilerimiz karşısında öne sürdükleri, takdir ettiğimiz muhalif “mazilerinde” gizli.

Yıllarca yanında saf tuttuklarının cellâtları, cellâtlarımız olduğunu fark etmenin telaşıyla, makul umacıların bekasının derdine düştüler.

Çünkü “katil tabii ki ‘gerici’ uşak” demenin konforunun hafifliği dayanılmaz. Aksinin ortaya çıkması ise ağır bedelleri olacak bir özeleştiriyi zorunlu kılıyor.

Analar için bir anayasa ihlali ricası daha

Hafta sonu çocuklarının cesedini arayan anneler, Çerkezköy’deki bir araziyi, yağmura aldırmadan elleriyle kazdılar. 1992’de polis tarafından öldürülüp buraya gömülen Ayhan Efeoğlu’na ait olduğu sanılan kemik parçaları buldular. Onca ihbara ve ifadeye rağmen bugüne değin kılını kıpırdatmayan polis ve savcılar ise gelip bu delillere el koydular. Tek kelimeyle rezalet.


Sayın Gül, memleketin her köşesinde gün yüzü bekleyen faili meçhuller için de, Sivas Katliamı için yaptığınız gibi, Anayasa’yı “ihlal edip” DDK’yı görevlendiremez misiniz?

---------------------------------------------

Taraf-4 Aralık
Print