2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Veli Yarar
 
AKP’de U Dönüşü ve Toplumdaki Davranış Uyumsuzluğu...
2015-02-23 10:23
Veli Yarar
Eskiden, televizyonun olmadığı dönemlerde her evde radyo’da yoktu. Günlük gazeteyi de bulmak oldukça zordu. Yani insanların haber alma olanakları kısıtlıydı. Hatta bir çok yerde imkansız olduğunu söylesem abartmış olmam. 40-50 yıl önce imkansızlıklardan dolayı olup-bitenlerden bihaber olanlar; olanaksızlıklardan ve bilgisizlikten utanırken, günümüzde olup-biteni anında öğrenme imkanına sahip olduğumuz halde, ama yapılan haberlere, atılan manşetlere utandığımızı belirtmek isterim.

Sabahleyin kalktığınızda hangi televizyon kanalını açarsanız açın, günlük haberleri ve gazete manşetlerine yansıyanları sunan bazı sipikerlerin sunum tarzına baktığımızda toplumsal psikolojinin ne olduğunu anlamamak mümkün değildir. Yaşananlar iğrenç olduğu kadar, haberlere ve gazete manşetlerine yansıyanlar ve bu yansıyanların sunum biçimi (bir kısmın) de o denli iğrenç olduğunu belirtmek zorundayım.

21. yüzyılın başlarında Türkiye nereye gidiyor? Toplumu sarmalayan davranış uyumsuzluğunun sebebi nedir? Kadınların tacize uğraması veya erkek şiddetine maruz kalmasının temel nedenleri nedir? Bu tür cinayetleri işleyenleri cesaretlendiren faktörler nelerdir? Bütün bu soruların yanıtı bilimsel araştırmalara muhtaç olduğunu düşünmekle birlikte, eğitimin önemini vurgulamak isterim.

Türkiye’yi yönetenler ileri demokrasi ile övünüyor, hak ve özgürlüklerin savunculuğunu her fırsatta dile getiriyorlar. Ama diğer yandan da bazı kesimleri hedef göstermekten, dinsel ve etnik ayrımcılığı yapmaktan kaçınmayan bir zihniyete sahiptirler. Murailik siyasetini güdenlerin sonu hüsranla biteceğinin altını çizmek isterim. Demokrasi, barış, insan hak ve özgürlükleri günübirlik politikalarla belirlenemez ve belli bir amaç için kullanılması asla kabul edilmesi mümkün değildir. Bugün Türkiye’de bir barış sürecinden bahsediliyor. Barış, savaş karşıtı olarak uzlaşma demektir, sorunların diyalogla çözülmesi anlamına gelir. Ama TBMM’ de yaşananlara bakıldığında, milleti temsil eden vekillerin barış’a ne kadar yabancı olduğunu görmek zor değil. Böyle bir Meclis ne ülkeye hizmet eder, ne de ülkeye barış getirir.

Yazılarımda birçok kez belirttiğim gibi, AKP’nin demokrasi veya ileri demokrasi, Kürt sorunun çözümü, insan hak ve özgürlükleri gibi bir derdi asla yoktur. Sadece iktidar ömrünü uzatmaya yönelik bilinçli beyhude çabaları söz konusudur. Bunu nereden anlıyoruz? Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarında başta olmasada son yıllarda, özellikle 2010 referandumundan sonra toplumsal kutuplaşmanın derinleştiğini görülmektedir. Bir yandan mağdur kesimlerin sorunlarını tartışma zeminine çekerek kendilerinin ne kadar demokrat olduklarını gösterme çabası var, diğer yandan da sorunların çözümü noktasında kendi dünya görüşü doğrultusunda bir yaşam tarzı dayattığını görüyoruz. Cemevleri, zorunlu din dersi ve ana dilde eğitim gibi konular bunun en bariz örnekleridir. Farklılıkları içine sindiremeyen bir anlayışın demokrasiyi savunması beklenemez.

Daha önce laiklik bahänesiyle nasıl ki bazı kesimler eğitim ve meslek hayatından mahrum edildiyse, şimdi ise, kadının giyiminden çocuk sayısına, nasıl doğum yapılacağına,

mesleğinden kariyerine kadar dizayn etmek isteyen bir siyasi anlayış var. İkisi de sakat, demokrasiyle, insan hak ve özgürlükleriyle bağdaşmayan iki yanlış zihniyet. Al birini vur ötekine! Kadının eteğiyle, saçıyla, başıyla uğraşırsanız; bırakın kadın cinayetlerini önlemeyi, tam tersi bu cinayetlere kapı aralarsınız. Bıyık altında sırıtan ve ceza indirimine giden yargı mevkiyinde oturanları ve cänileri cesaretlendirirsiniz.

Bundan dolayıdır ki AKP’ye destek veren tüm kesimler, özellikle Türk-Kürt aydınları ve Kürt siyasi partileri politikalarını gözden geçirmeleri gerektiğine inanıyorum. Bu bağlamda başta PKK-Abdullah Öcalan ve HDP olmak üzere; her fırsatta tekçi zihniyeti dile getiren, ‘her şeyi ben yaparım, ben bilirim’vurgusuyla hareket eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve onun hegemonyasındaki hükümete daha fazla destek vermemeleri ve bu hükümetin ömrününü uzatmamaları gerektiğini düşünüyorum. İki yıldan beridir seçim uzatmalarına oynayan bu hükümetin Kürt sorunun çözümüne dair da herhangi bir somut planı yoktur. AKP’de, gözle görülen bir U dönüşü vardır. Daha önce şu veya bu sebeple Ak Parti iktidarına destek verenlerin oturup politikalarını gözden geçirmeleri artık bir zorunluluktur.

Etnik ve inançlar arsındaki fay hattı derinleştikçe, bunun topluma yansıması daha ağır oluyor. Ondan sonra televizyon kanallarına çıkıyoruz, ‘toplum cinnet geçiriyor’ diyoruz. Peki; bu cinnetli toplumu meydana getiren söylem ve uygulamalar nelerdir? Herkes kendi diline ve davranışlarına dikkat etmeli. Bilhassa ülkeyi yöneten siyasiler, sorumluluk mevkisinde olan kamu görevlileri, öğretmenler ve okul müdürleri, üniversiteler ve öğretim üyeleri, sivil toplum örgütleri, basın yayın kuruluşları, herkes başını iki elin arasına almalı ve gelecekte, hakça, kardeşce, adaletli bir yaşam için iyi düşünmek zorundayıııııııııııııııız...

Bu sorumluluk duygularıyla Mahatma Gandhi’nin şu dizelerini hatırlatmakta yarar var.

Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür... Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...



Print