2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Kızılay
 
Seçim arifesinde zihin karartmalara ve öcüleşmelere karşı
2015-03-30 17:46
Ali Kızılay
Neden-sonuç ilişkilerinin düşünülmesine izin verilmeden, insanca yaşama hakkı ve hukukun çöktüğü algısı yaratılmış Kürt coğrafyasında, seçim arifelerinin en önemli yanı, insanın içindeki yaraların depreşip gücünün dirhem dirhem nasıl azaltıldığının yansımasıdır belki de. Hille ve desiselerin, hiçbir çekinceyle karşılaşmadan bedensel ve zihinsel saldırılarını gün ışığına çıkarıyor seçim arifeleri.

Öyle ki öcüleşmeler adeta insanın üstüne üstüne geliyor.

Seçim arifeleri nedense öncelikle, çaresizliğin dört yanı kurt kapanlarıyla, faklarla tuzaklanışını, 17 bin masum insan katlini araştırmanın korku bentleriyle kuşatılıp mazlumların nasıl mağlup edilişini canlandırıyor belleklerde. Sonra toprak talebinde bulunabilir telaşıyla marabalığa bile layık görülmeyen milyonlarca yoksul köylünün damlarının başlarına nasıl yıkılıp kent varoşlarına sürülüşünü hatırlatıyor.Yoksulluk ve çaresizliğin, ergenekon-feodalizm ortaklığının bekası adına derin bir düşünle rant zenginliğiyle arasındaki uçurumun hergün biraz daha nasıl derinleştiğini de düşündürüyor hiç kuşkusuz. Siyasetin güçlü kanatları kendi ve türevlerinin selameti için alt edilmiş hukukun umut olamayacağı algısı geliştirilmiş olmasına rağmen, yine de seçim bu. Ya Türkiye’de militarizmi besleyen Kürt ergenekonuna karşı hukuk olup bu daişi yapılanmanın kafasına inecek cınıh olsa? Her seçim arifesinde olduğu gibi umut ile umutsuzluk arasınada gidip gelen Kürt çoğunluğu da hakla, hukukla tanıştırılıp insanca yaşamın yapı taşlarını döşese…Umut, yoksulun ekmeği olmaya devam etsin de otuz yıllık yıkımdan ondurmaz darbeler yemiş, hayata tutunmakta zorlanan insanların sefası sürülürken, unutun tehditleriyle umutlarını yitirmesi istenen vurgun kurbanlarının, gözyaşlarını içlerine akıtarak temiz hava vaadiyle kendilerini alkışlamaları, desteklemeleri de isteniyor olabilir.

Ne de olsa herşey, Demokratik Cumhuriyet için.(Ne menem şeyse.)

Yoksa…

Reel objeleri tartışmak, sanki ruhanı güçlerce yasaklanmış. Genel ahlaka ve masum insanlara karşı işlenmiş cürümler hukukunun da faili meçhullerle çöküşünü tartışmanın, öcülerle dans etmeye dönüştüğü ortamda seçim arifeleri, seçmeni iki ara ile bir dere arasında sıkıştıra dursun, dedik ya seçim bu.Her hafta sayısal lotocu, günü birlik at yarışçı her ortamın alkışçısı çok bilen ara adamlar için kazanç kapısı olabilir mesela.

Talih kuşunun kimin kafasına cılklayıp kısmetini açacağı peşin olarak bilinmezki.

Yoksulluk ile rant zenginliği arasındaki farkın uçurumlara dönüştüğü, militarist denklemler ve yerli işbirlikçilerin, caydırıcı araçlarıyla öncelikli hedefinin aydın bakışla biçimlenmiş siyasi oluşumların alanlarını nasıl daraltıp işlevsiz bırakılışını, toplumun alt katmanlarınca ayrımına varılması hiç de kolay değil. Çünkü bu katmanın gençliği özellikle okumaktan, araştırmaktan öyle alıkonuluyor ki kültürel değerleri öğrenmek yerine, güçlü propaganda ağı ile tüketim çılgınlığının kucağına itiliyor. Bu çılgınlığa özenip yaşayamayan kesim ise ulaşılması kolay uyuşturucu, hırsızlık ve kapkaçla beslenir hale gelecek ve insani, ahlaki nuansların yitimine araç olacak elbette. Bu çılgınlığın adı bireysel özgürlük mü oluyor ekolojik denge mi her neyse de yıkımların acılarını yaşayan aileler kendi içinden parçalanma telaşı yaşıyor bu kez. Zaman zaman belirttiğimiz gibi bugün Diyarbakır’da uyuşturucu kullanım yaşının onbire düştüğünü istatistikler söylüyor.

Siyasetin boşluk kaldırmayacak kadar önemli olduğu bilinerek, otuz yıllık kırımdan da psikolojisi korku piramitlerince kuşatılmış ve alt edilmiş, adeta körleşme yaşatacak kadar kültürel imha dayatılmış olsa bile, Kürt çoğunluk faili belli cinayetlerin utancını yaşıyor yıllardır. Buna rağmen her seçim arifesinde siyasetin güçlü kanatlarının, insan onurunu toplumsal düzeyde rencide edildiğine bakılmadan, mutlaka sorgulanması gereken silahlı kabileliği partner olarak kabulü mağdurlardan, mazlumlarda adeta Stokolm Sendromunu yaşaması beklendiği artık görünüyor ve kaygılar yaşanıyor her seçim arifesinde. Önemlisi mazlumlar şeçim öncesi öne çıkarılan kirlilikleri, öcüleşmeleri görüp yaşadıkça, aynı denklemlerin istencine göre hareket etmeyen İHD veya benzeri hukuki alan bulabilir miyim düşleri kuruyor yokluk burgacında. Eminim bu süreçte ister iyiniyetle ister kerhen olsun, deklere edilen ‘Hakikatleri Araştırma Komisyonu’, çağ ötesi ergenekon-feodalizm ortaklığı ve suç bileşenleri olduğu düşünülen çeteleşmiş kimi korucu alanları, hukuksuzca edinilmiş geniş toprak sahipliğini, tapu kadastro kayıtlarını alt üst edebilir telaşıyla iskorpit çarpmışa döndermiş. Bu komisyon da kuşatılıp kılıktan kılığa girebilen ruhaniye dönüşmüş siyasi bileşkece işlevsiz hale getirilmese bari diyesi geliyor insanın, ancak işlevsiz hale gelecek.Ya Kürt ergenekonunun celladi boyutunu ortaya çıkarırsa endişesine karşı, ergenekon soruşturmasının tuzaklarla, paralelcilik hipnozuylu zavallıcılık senaryolarıyla sonlanması gibi.

Ama seçim bu…

Hani duyulursa şayet yaşananlar, silahların Kürtlerin vicdanından çıktığı, şiddetle desteklenip beklentilerin hayli yüksek olduğu sürecin, kirlilikleri örtme aracı olmak yerine hakkaniyetli bir işlev kazanması, kriminal kaygıların giderilmesiyle mümkün olduğunu bar bar bağırıyor zaten.

Buna rağmen siyasetin güçlü kanatları bu kaotik nizami kaygıları, tüccar mantıklı üç maymuncu propağanda ağını kullanarak bu nasıl Türkiye’nin demokratikleşmesi veya Demokratik Çumhuriyetçilik oyunudur dedirtircesine, kabile kimlikli siyaset mantığınca aralarında üleştirip seçmene karşı şiddetin sopası olarak kullanılırken, buna karşın negatif siyasetin kimi alanlarının sandıktan kaçınmasını anlamak çok zor. Kaldı ki bu oy bereketli orta çağ mantığına karşı güçlü propaganda kıskacında görünme ve anlaşılma zorluğu çeken siyaset anlayışlarının, Kürt çoğunlukla ne kadar iletişimsiz olduğunu göstermekten başka anlam ifade etmeyeceği bilinmesine rağmen. Sandıktan kaçınmayı, kimi alanların barajı aşıp aşmayacak olmasını Kürtlerin değil, gerçek solcuların, liberallerin, dindarların ret edip çukurun kenarına ittikleri kemalizmin sırça köşklerde yaşayan kart elitleri düşünsün anlayışına sığınmak da oy kullanmaktan kaçışa yeterli neden değil. Bu bakış açısı seçmen tarafından sadece yaşanan acıların, acıları yaşatanlar tarafından nasıl fırsata devşirildiğine paralel bir bakış olarak değerlendirilece ve seçim arifesi ise kaygılar yaşatmaya devam edecek.

Tarafsız bir bakışla önümüzdeki seçim değerlendirilecekse şayet, yeni, farklı ve kararlı bir duruşla ulusal, demokratik ve doğru politikalar sunan HAK-PAR seçime giriyor.Her oy, kemalist kumpasa karşı muhalefet şerhine konacak yapı taşı olacağı gibi, derinlerde yaşayan hattatların biçimlendirip şahane görüntüsü verilmiş aklın ne Kürt, ne de emekçi Türk aklı olmadığı, profili düzgün kınalı keklik bakışlılara aldanılmaması gerektiği sandıkta gösterilmeli.Bu da doğru yolda gidene destek olmayı görev saymakla mümkündür.

Haydi sandık başına.Üstelik ortak bir coşkuyla.

ALİ KIZILAY Emekli Öğretmen-YAZAR
Print