|
Evren öldü. 12 Eylül yaşıyor
|
2015-05-15 21:42
|
Ali Bayramoğlu
|
|
Kenan Evren öldü. Türk siyasi hayatında, “işkence, darbe, tahkir” gibi vasıflarla anılan, siyasi açıdan “hayırla yad edilmeyen” nadir isimlerinden birisiydi Evren.
Darbeden sonra “kerhen” devlet başkanı ve cumhurbaşkanı olması nedeniyle cenazesi devlet töreniyle kaldırılacak. Bu bile haklı olarak ciddi bir tepki konusu olacaktır. 12 Eylül cuntasının Türkiye"ye çıkardığı fatura günlerdir gazetelerde yer alıyor. Bunlar arasında işkenceler, idamlar, kitlesel hapisler, inanılmaz yasaklar ve mağduriyetler var. Sistematik işkencelerden yargısız infazlara, kayıplara uzanan insanlık suçları ve bu dönemde yaşanan ağır hukuk ihlalleri 12 Eylül"ün ilk boyutudur. 12 Eylül"ün insanlık suçları faturası kadar on yıllarca süren, hala devam eden ağır siyasi faturası da bulunuyor. Evren vesilesiyle bir kez daha hatırlamak gerek.
Bu faturanın hülasası şudur: 12 Eylül, Güney Amerika ülkelerinde bile sona erdiği dönemde ünlü milli güvenlik rejimini Türkiye"de bir nakış gibi işleyecek, yasal ve anayasal düzeyde tümüyle tesis edecektir. Nitekim 12 Eylül cuntası, yani Millî Güvenlik Konseyi üç yıl boyunca ülkenin hukuki mevzuatını adeta baştan aşağıya değiştirmiş, memleketi temel hak ve özgürlükleri iyice kısıtlayan, yargı denetimini daraltan, yürütmeye, idareye ve kolluk güçlerine hak sınırlamak da dahil olmak üzere aşırı yetkiler veren yasalarla donatmıştı.
Ardından bu yasaları anayasanın kaynağı kılmış ve bir anayasa hükmüne dönüştürmüştü. Devlet Denetleme Kurulu (DDK), Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Hakimler ve Savcılar Kanunu, Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdari Yargılama Usûlü Kanunları, Sıkıyönetim Kanunu, Devlet Başkanı"nın atama ve denetleme yetkilerine ilişkin kanunlar bunlar arasındadır. Bugün hâlâ cumhurbaşkanı yetkilerinin, Partiler Kanunu"nun, DDK"nin, Yüksek Askeri İdare Mahkemesi"nin, esas olarak varlıkları koruduklarını hatırlatmak 12 Eylül rejiminin etkileri ve tortuları hakkında sınırız yeterli bir fikir verir. Milli güvenlik rejimi, söz konusu yasalarda ve anayasada da izinin sürülebileceği gibi bireyin ve toplumun, zihni, kültürel, siyasî faaliyetlerini kodlanmaya soyunan, devleti kutsal sayan, düşünce suçlarını meşrû kılan, bilim ve sanat özgürlüğünü kurallara, koşullara tâbi kılan bir mantığın eseriydi.
Milli güvenlik ideolojisine ilişkin en kritik düzenleme 1983"te çıkarılan Millî Güvenlik Kurulu Kanunu"ydu. Bu yasanın bir gerekçesi şöyleydi: “12 Eylül 1980 öncesi devlete müteveccih iç tehditlerin ulaştığı boyutlar ve tehditler karşısında Millî Güvenlik Kurulu"nun tetkik, araştırma ve incelemeleri sonucu tespit ettiği ve büyük çoğunlukla 12 Eylül"den sonra uygulanan tedbirlerin, zamanın yürütme, yasama ve yargı organlarınca yerine getirilmemesi veya istenen şekil veya düzeyde uygulamaya konmaması sonucunda hasıl olan durumlarla tekrar karşılaşmayı önlemek için…” Bu yasa hala yürürlüktedir…
Türkiye yaptığı onca yasal değişikliğe rağmen hala Evren"in anayasasıyla yönetilmektedir ve bu anayasanın döküntüsü yasalar orta yerde durmaktadır. Evren"in ölümü en azından bize yeni bir anayasaya neden ihtiyaç duyduğumuzu hatırlatmalı… Bir anayasanın sadece başkanlık sistemi ya da parlamenter sistem gibi vurgularla devlet içi iktidarı değil, devlet-toplum ilişkilerini düzenlediğini hatırlatmalı…
----------------------------------------
Yeni Şafak-12 Mayıs
|
|
|
|