2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Bayramoğlu
 
Bu insanlar mı direnen halk?
2015-12-15 12:07
Ali Bayramoğlu
Kandil Güneydoğu"da, bir “kaos politikası” izliyor. Diyarbakır buna açık örnek oluşturuyor. Dar sokakları, sokak kavgasına yatkın yapısıyla Sur"u üs edinip, gençleri hendeklere sürdüler. Şimdi olayları Sur ilçesinin dışına yaymaya çalışıyorlar.

Dün Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasağını protesto etmek için yürüyen gruplarla polis arasındaki çıkan çatışmada şehir savaş alanına döndü. Esnaf dükkanlarını açamadı, çocuklar okula gidemedi. 2 kişi hayatını kaybetti.

Bu tablo kendiliğinden bir tepki dalgasıyla değil, hesaplı bir arayış sonucunda oluşmuş durumda.
Kaos politikası adını verdiğimiz de budur.
Gündelik hayatın akışını bozmak, şiddeti çok yönlü bir baskı olarak kullanmak.
- Sivillerin kalkan olarak kullanıldığı bu şiddet tipinin ürettiği, her tahribatı, her ölümü devletin planlı bir eylemi ilan etmek ve sahte yeni bir mağduriyet iddiası üretmek...
- Fiili bir siyasi egemenlik alanı peşinde koşmak, bu gerçekleşmediği ölçüde toplumsal düzeni çalışmaz hale getirerek bölgeyi Suriyeleştirmek...
- Rehin alınan sivilleri direnen halk olarak tanımlayıp, eylemleri siyasete geri dönme arayışı (!) olarak lanse ederken, aslında diyalogdan iyice uzaklaşmaya soyunmak...
Örgüt tarafından sivil halkın, gündelik hayatın, tarihin, kentlerin, mekanların kalkan haline getirilmesinde, tahrip edilmesinde, gözden çıkarılmasında seviye hiç bu kadar yüksek olmamıştı.
Suriyeleştirmek nasıl bir şeydir?
Diyarbakır Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı, “7 Haziran"daki seçimden bu yana Diyarbakır"da 500 iş yerinin kapandığını, sadece merkez Sur ilçesinde kapanan iş yeri sayının 200 olduğunu, bu ilçede işten çıkarılanların sayısının bine ulaştığını” söylüyordu geçenlerde.
“Yaşanan olaylar nedeniyle esnafın yanında çalışan 5 bini aşkın kişi işini kaybettiğini, bölgedeki emlak değerinde yüzde 20"lik bir düşüş yaşandığını, birçok girişimcinin evini, işyerini satıp gittiğini” hatırlatıyordu
İnsansızlaştırmak, çorak hale getirmek, endişeye sürüklemek, kaçırtmak…

Başka anlamı var mı?
Vahap Çoşkun bir süre önce yayınlanan “Hendeğin hedefi” başlıklı etkileyici yazısında şunları söylüyordu:
“7 Haziran"dan sonra başlayan çatışma sürecinde Sur"da 361 esnaf resmi kapanış dilekçesi vermiş ve kepenklerini indirmiş. 56 esnaf ise dükkânını Diyarbekir "in başka bir yere taşımış. Yani Sur, beş ayda 400"ün üzerinde işyerini kaybetmiş (...)

Sur"da ikamet edenlerin yarısı göç etmiş. Çatışmaların yoğun olduğu ve sokağa çıkma yasağının uygulandığı mahallelerde ise göç oranı yüzde 80"i bulmuş. Evlerini terk edenler can havliyle başlarını sokacak bir dam arıyorlar. Çoğunlukla Diyarbekir"in başka mahallelerine gidiyorlar, akrabalarının evlerine sığınıyorlar. Sur, halkın en yoksul kesiminin, ekonomik olarak en dezavantajlı grupların yaşadığı bir yer. Bombaların ve silahların ortasında kalanların bir kısmını Suriye"den kaçmak zorunda kalan aileler oluşturuyor, bir kısmını da başka yere gitmeye mecali olmayanlar...”

Bu insanlar mı hendekleri kazanlar?
Bir ajans haberi: “Cizre ve Şilopi"de sokağa çıkma yasağı öncesi mahallelerinde hendek bulunan ailelerin bir kısmı evlerini terk etti. Vatandaşların bir bölümü yanlarına aldıkları eşyaları yükledikleri araçlarla çevre köyler başta olmak üzere Şırnak, Batman ve Mardin"e gitti…”
Bu mu direnen halk?
Vahap"ın bir avukat arkadaşına referansla yazdığı şu satırların altını özellikle çizmek gerek.
“1990"larda devlet köyleri boşalttığında, insanları zorunlu göçe mahkûm ettiğinde daha sonra neyle karşılaşacağını düşünmüyordu. "Çıksınlar da nereye giderlerse gitsinler, ne yaparlarsa yapsınlar" havasındaydı. Şimdi PKK de aynı tavrı gösteriyor…”
Tüm bunların arkasında örgütün, siyasetten şiddete çark eden bölge politikası var.
Ve elbet madalyonun diğer yüzü...

Siyasi iktidar her geç kalışında, her ayak sürüyüşünde, ölçüyü her kaçırışında, bu tabloya dolaylı katkıda bulunuyor. Ve çözmek zorunda olduğu, çözme sorumluluğunu taşıdığı bir sorun iyice içinden çıkılmaz hale geliyor.

---------------------------------------------------

Yeni Şafak; 15 Aralık 2015
Print