2024-05-20
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Hüseyin Kızılocak
 
Özerklik, federasyon ya da bağımsızlık
2015-12-29 21:54
Hüseyin Kızılocak
Uzun zamandır, yazmıyorum, yazmak da istemiyorum ama öyle şeyler oluyor ki, dönüp dolaşıp, yazmadan edemiyorum.

Aşağıda ki başlığı görüp, tümünü okuyunca, dayanamadım.

28 aralık 2015, Özgür Gündem:

“ TDK halkların özgürlük manifestosunu açıkladı: TARİHİ KARAR, ÖZERK KÜRDİSTAN”

Bu başlığı okuyunca, PKK ve çevresi en sonunda sloganları olan, Demokratik Özerkliğin içini doldurdu diye düşündüm ve her ne kadar inanmakta zorluk çeksem de, işte sonunda, demokratik özerklik demekle, Özerk Kürdistan’ı kastettiğini nihayet açıkladı ve böylece Kürtler için net olarak bir şey istiyor, diye sevindim. Pek inanmasam da, belki titreyip kendilerine mi dönüyorlar, diye düşündüm.

14 maddelik bir deklarasyonla, Kürtler ve Kürdistan için neler istediğini okumaya başladım. Her madde benim için yeni bir hayal kırıklığı oldu. 14 maddeyi okudum, gözlerime inanmadım. Bir kez daha okudum, bitirince bir kez daha okudum. Belki yanlış yazılmıştır diye diğer gazetelere bakıp, defalarca okudum. Türk gazetelerinde ”ÖZERK KÜRDİSTAN” başlığı yoktu ama, 14 madde kelime kelime aynıydı.

Üstelikte bu deklarasyonu 1000’ı aşkın delege onaylamış. Hem de Diyarbakır’da. Peki bu 1000’ı aşkın delege içinde acaba bir kişi bile, niye bu deklarasyonda Kürt kelimesi bile yok, diye sormamış mı? Yada bir Kürt kelimesi yazalım diye öneri getirmemiş. 1000 kişi! Hem de bu 1000 kişi, okumuş, aydın, milletvekili, komutan vs.

Elbette Diyarbakır’da toplanan bir kurultay/kongre veya toplantı, içinde KÜRT ve KÜRDİSTAN kelimesi geçmeyen bir deklarasyon yayınlayabilir ama peki nasıl oluyor da, Özgür Gündem böyle bir başlık atıyor. İçinde bir kelime dahi Kürt ve Kürdistan kelimesi geçmeyen bir deklarasyonu, Özerk Kürdistan deklarasyonu olarak kabul edebilir? Belki de bunu yazan gazeteci, bu deklarasyonun açıklandığı basın toplantısında, sormuş, kurultayın başları, bunun Özgür Kürdistan deklarasyonu olduğunu, söylemişlerdir, diye düşündüm ama açıklamalarda da öyle bir şeye rastlamadım.

Öte yandan, bu özerklik açıklamalarından dolayı soruşturma açılıyor, şamata koparılıyor. Niye, içinde bir kelime Kürt ve Kürdistan kelimesi geçmeyen ve sadece özerk Kürdistan isteniyor olarak yorumlanan “hakların özgürlük deklarasyonu” için.

Bu şamata gürültü içinde, bu deklarasyonun içeriğine bakan kimse yok mu? Bu şamata ve gürültü ye rağmen, hiç kimse oturup bunu okumadım mı?

20-30 yıl önce olsa belki anlardım. Kurultay, Kürt ve Kürdistan diye yazamamış, çünkü bu kelimeler yüzünden, bir sürü insan hakkında soruşturma açılabilir, diye düşünürdüm. Ama şimdi öyle bir şey de yok. Herkes açıkça, Kürt ve Kürdistan kelimelerini kullanıyor, aynı Özgür Politika gibi. Sadece özerk değil, federal veya bağımsız Kürdistan’da savunuluyor, yazılıp çiziliyor.

İşin ilginç yanı, PKK ve türevleri, yayınlanan, 14 maddelik deklarasyonda, bir kelime Kürt ve Kürdistan kelimesi yazmıyor ama bazıları hala bunları “Kürdistani” bir örgüt olarak kabul ediyor. Adamlar biz Türkiye partisiyiz diye bağırıp duruyorlar ama hala bunu anlamayanlar çok.

Neyse konumuza dönelim ve bu 14 maddelik deklarasyonun maddelerine bakalım ve bu gazetenin, bu deklarasyonda, neye bakarak, Özerk Kürdistan ilanını çıkardığını anlamaya çalışalım.

1. Ülke genelinde kültürel, ekonomik, coğrafi yakınlıkları dikkate alınarak bir veya birkaç komşu şehri kapsayacak biçimde demokratik özerk bölgelerin oluşturulması.

Bu madde Kürtlerin hakları İle ilgili hiçbir şey içermiyor. Kürtlerin yaşadığı şehirleri değil ama yeni bir bölge sisteminden bahsediliyor. Belki de yeni bir Güney Doğu Anadolu, Orta Doğu Anadolu veya Kuzey Doğu Anadolu ve buna benzer bölgelerde batıda olacak. Bundan Özerk Kürdistan anlamını çıkarmak mümkün değil. Hatta kimi Kürt şehirlerini, Türk şehirleri ile aynı bölgeye alırsanız, yeni bir Türkleştirmeden bahsetmek mümkün.

2. Tüm bu özerk bölgelerin ve kentlerin demokratik esaslarla seçilmiş meclisler ve meclisler içinden seçilmiş özyönetim organları tarafından Türkiye’nin yeni demokratik Anayasası’nın temel prensipleri çerçevesinde yönetilmesi. Özerk Bölgelerin halk iradesinin ayrıca TBMM ve merkezi yönetimde de demokratik esaslar temelinde temsil edilmesi.

Bu madde de, bu günde var olan belediyelerin yetkilerinin ötesinde, özel olarak Kürtler için bir şey istenmiyor.

3. Demokratik özerk bölgeler ve diğer idari birimlerde merkezi yönetimin seçilmişler üzerindeki her türlü vesayetine son verilmesi, seçilmişleri görevden alma yetkisinin kaldırılması. Merkezi yönetim organlarının, yeni demokratik anayasa ilkelerine uyulması doğrultusundaki denetimleri dışında bölgesel ve yerel yönetimler üzerindeki her türlü vesayetinin son bulması.

Bu madde, valilerin yetkilerinin kısıtlanmasına yönelik. Dikkat edilirse, merkezi yönetimin denetimini kaldırmıyor. Burada da Kürtler için istenen bir şey yok.

4. Özerk bölge ve kentlerde şehir, mahalle, köy, kadın ve gençlik meclislerinin, farklı halklar ve inanç toplulukları meclislerinin, sivil toplum örgütlerinin karar alma ve denetleme süreçlerine doğrudan katılımının sağlanması.

Burada, çeşitli toplum grup ve katmanlarının, yönetime katılmasını öneriyor ve oda muğlak. Nasıl olacak belli değil. Bir şeyin nasıl olacağını tarif etmezseniz, içi boş laf kalabalığından başka bir şey olmaz. Belki burada gizli kapaklı bir şekilde, “farklı haklar” sözü ile Kürtler de kastedilmiş olabilir.

5. Demokrasinin derinleşmesi, kapsamlılaşması, özgür ve demokratik yaşamın sağlanması açısından kadınların meclislerde, tüm karar mekanizmaları ve özyönetim kademelerinde eşit temsilinin tanınması. Kadınların ihtiyaçları doğrultusunda meclis, komün ve toplumsal kurumlar kurabilmesi; kadın kurumları ve kadınlarla ilgili kararların tamamen kadın meclislerinin onayından geçmesi. Kadının her alanda özgür ve özerk örgütlenmesinin tanınması.

Bu madde kadın hakları ile ilgili, Kürtler için bir şey yok.

6. Gençliğin karar mekanizmaları ve özyönetim organlarında yer alması. Bu açıdan gençliğin her alanda özgün örgütlenmesi ve karar mekanizmalarına özgün kimliğiyle katılmasının sağlanması.

Bu da gençlik hakları için, Kürtler için bir şey yok.

7. Her kademede eğitimin özyönetimlere bırakılması. Türkçe’nin yanı sıra bütün anadillerin de eğitim ve öğretim dili olması. Eğitim müfredatında genel müfredat dışında yeni demokratik anayasa, evrensel değerler ve insan hakları çerçevesinde yerelin tarihi, kültürel ve toplumsal özgünlükleri ve ihtiyaçları temelinde müfredata eklemeler yapılması. Türkçe’nin yanında yerel dillerin de resmi dil olarak kabul edilmesi.

Ha işte burada bir şey var. Gizli kapaklı da olsa, Kürtlerden bahsedilmesi de, anadilde eğitim ve ulusal dillerin değil ama yerel dillerin resmi dil olması isteniyor. Ama dikkat edin, Kürtler bir ulus olarak değil, yerel bir halk/grup olarak lanse ediliyor.

Bundan sonraki maddeler de şöyle:

8. Dil, tarih ve kültür alanında her türlü çalışma yapabilmek. Aynı zamanda İnanç ve ibadet hizmetleri sunan kurumların özerk kurumlar olarak örgütlendirilmesinin sağlanması.

9. Bütün düzeylerdeki sağlık ve tedavi hizmetlerinin özerk yönetimlerce sunulabilmesi.

10. Yargı Sistemi ve Adalet Hizmetlerinin Özerk Bölge Modeli’ne göre yeniden düzenlenmesi.

11. Toprak, Su ve Enerji kaynaklarının Ekolojik çerçevede toplum yararına işletilmesi, denetlenmesi ve üretimden pay alma yetkisinin Özerk Bölge Yönetimi’ne verilmesi. Özyönetimin tarım, hayvancılık, sanayi ve ticaret dahil her alanda genel demokratik anayasa ilkelerine ters düşmeden her türlü üretim ve işletme birimleri oluşturma, bu tür toplumsal ve bireysel girişimleri destekleme, teşfik etme, hibe desteği sunma yetkisine sahip olması.

12. Özerk Bölgenin yönetim alanında ve kent içinde, her türlü kara, hava, deniz ulaşım hizmetlerini sunması ve denetimini sağlaması. Trafik hizmetlerinin merkezi trafik kurumları ile uyumlu halde yerel yönetim organları denetimindeki birimlerce yürütülmesi.

13. Yukarıda belirtilen hizmetlerin sunulabilmesi için yerelde bütçelemenin Özerk Bölge Yönetimi’ne devredilmesi ve kadın odaklı bütçelemenin esas alınması; merkezle ve diğer yerellerle varılacak anlaşmalara ve hakkaniyet ilkelerine bağlı olarak bazı vergilerin özyönetim birimleri tarafından toplanması. Merkezin yerelden topladığı bütün vergi gelirlerinden yerele pay verilmesi. Merkezin bölgelerin gelişmişlik farkını giderecek şekilde gerekli tedbirleri alması.

14. Özerk Bölge Yönetimi’nin denetiminde, yereldeki asayişin tümünü sağlayacak resmi yerel güvenlik birimlerinin kurulması, bu birimlerin Anayasal kurallar çerçevesinde ihtiyaçlara bağlı olarak kurulmuş merkezi savunma ve güvenlik birimleriyle koordineli olarak çalışması.


Bu maddeler, kültür, sağlık, yargı, çevre, sanayi ve hayvancılık, taşıma ve trafik, vergi ve asayiş ile ilgili. Yani bu maddelerde de Kürt ve Kürtlerden bahsetmiyor, ulusal haklardan hiç bahsetmiyor ve sadece yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılmasını istiyor.

Bu maddelerde de Kürtlerle ilgili bir şey yok.

Bu maddeler her hangi bir Türk partisinin isteklerinden başka bir şey değil.

Bu, bazılarının deyimiyle, Kürdistan’i bir partinin istekleri değil, Kürdistan’ı yeniden bölgelere bölme planıdır.

Öyle görünüyor ki, bu maddeler, Kürt illerinde kazılan hendeklerin bir parçası. Yıllarca köylerde eylem yapıp, 5000 köyün boşaltılmasına ortam hazırladılar ve şimdi şehirlerin boşaltılması için hendek devri başlattılar. Şehirlerde boşaltıldıktan sonra, geri kalanları da bölerek, ulusal yapıyı tümden dağıtma planından başka bir şey değil.

Dünya’nın neresinde, mahalle mahalle ayaklanma başlatıldığını işittiniz. Bir mahalleden halk kaçınca, yeni bir mahallede hendek kazılıyor, orası da boşalınca, yeni bir mahalleye geçiliyor. Güya kurtarılmış mahalleler olacak. 5000 köyün boşaltılmasına sebebi olanlar demiyorum, bunun için ortam hazırlayanlar, hangi köyü kurtardınız?

Kaç mahallenin boşaltılmasına ortam hazırladınız? Acaba kurtardığınız bir mahalle var mı?

Peki diğer Kürdistan’i partiler. Bunu göremiyor musunuz? Bunu görüyorsanız, niye birlikte olamıyorsunuz? Hangi konuda anlaşamıyorsunuz? Eskiden olduğu gibi, silahlı mücadele isteyen de yok, demokratlık konusunda, hiç kimse kendine toz kondurmuyor. Size özerklik, federasyon yada bağımsızlık verildi de, hangisinin olacağı konusunda mı anlaşamıyorsunuz? O gün gelinceye kadar birlikte olamaz mısınız?

Ben şöyle dedim, sen şöyle yaptının ötesinde, başka büyük bir siyasal farklılığınız var mı? Demokratik kurallar içinde birlikte olmamak için gerekçeniz ne?

Hadi eskiden illegalite vardı. Kimin ne yaptığı belli değildi. Şimdi o da yok. O zaman, buyurun, demokratik seçimlerle hem politika belirlenir, hem de yöneticiler. Bunu yapmıyorsan, demokrat değilsin.

Vah zavallı halkım!

Senin temsilci diye oy verdiğin 1000 kişi (aklıma Ergenekon davalarında adı geçen bin kişi geliyor ama inanmakta zorluk çekiyorum) toplanıyor ve bir kere bile Kürt ve Kürdistan kelimesini yazmadan, seni özerk Kürdistan kuracağım diye kandırıyor. Şamata ve gürültüyle, seni peşine takmış, hendek kazdırıp, seni yerinden yurdundan çıkarmanın ortamını hazırlıyor.

Bunun dışındakiler de birer dükkancık kurup, ben şöyle dedim, sen şöyle yaptın diyor ve birbirleriyle uğraşmaktan veya birbirlerini ziyaretten başka bir şey yapmıyor. Sanki büyük politik farklılıklar varmış havasıyla, seni peşinde sürüklüyor ve böylece dükkancığını ayakta tutuyor. Bir kısmı da yuvarlanıp duruyor ve sonunda milletvekili veya general olma hevesi ile o 1000 kişinin saflarına katılıyor, katılamıyorsa da, milletvekili veya general olma rüyası görüyor.

Ey zavallı halkım. Daha ne diyeyim. Bizim yaşlılar, bir zorlukla karşılaşıp, bir şey yapamayınca, o işi Allah’a havale ederlerdi. Öyle görünüyor ki, bu durum böyle devam ederse, senin kaderin Allah’a kalmış.

Ama ben yine de umutluyum.


Print