2024-05-20
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Hüseyin Kızılocak
 
Politik partiler niçin kurulur?
2016-01-02 23:19
Hüseyin Kızılocak
Politik partiler ülke özgürse, ülkeyi kendi politikaları doğrultusunda, ülke özgür değilse, ülkeyi özgürleştirmek için kurulurlar. Ülkeyi özgürleştirmenin yol ve yöntemleri ve yönetim biçimleri konusunda farklı düşünceler olabilir ve bu yüzden de farklı politik partiler vardır.

Eskiden ve hala geri kalmış ülkelerde, tek parti yönetimi vardı ve ne yazık ki hala da var. İktidarı silah zoruyla alan parti diğerlerini ya yasaklar, ya da zindanlara doldurur. Modern toplumlarda ise demokrasi ve hoşgörü vardır. Farklı politik-ideolojik görüşlere sahip kesimler kendi partilerini kurarlar.

Kürtler gibi, ülkeleri özgür olmayan ülkelerde ise, ideolojik farklılıkların yanı sıra, mücadele yöntem farklılıkları nedeni ile farklı politik partiler kuruluyor. Ama doğru olan, bu partilerin ideolojik farklılıklarını ülke özgürleşinceye kadar öne çıkarmadan, ya birlikte aynı parti İçinde veya aynı cephe içinde birlikte, özgürlük için mücadele etmeleridir.

Çok eskilere gitmeden, 1970’ lerden bu yana, Kürt partilerine bir bakalım. Kürt politik partileri arasında ki görüş farklılıklarını üç belirleyici kategoriye ayırmak mümkün. Birincisi, otonomi, federasyon, bağımsızlık talepleriydi. İkincisi, Sovyet, Çin veya başka ülkelerin tarafında olmak ve üçüncüsü ise, siyasal mücadelenin mi, yoksa silahlı mücadelenin mi temel alınmasına yönelik görüş farklılıklarıydı.

Bütün partilerin temel hedefi ülkenin özgürlüğü olmasına rağmen, bu konuda kimi çabalar da olmasına rağmen, kalıcı bir birlik kurulamadı. Niye kurulamadı, kim engelledi hala da anlamak güç.

Tabi sonra, silahlı mücadeleyi, şiddeti temel alan, bağımsız, birleşik Kürdistan’ı kurmak istediklerini söyleyen, PKK ortaya çıktı/çıkarıldı.

Şüphesiz az da olsa, bazılarımız, bu keskin örgütün ilk eylemlerini , sömürgecilere karşı değil, diğer Kürt örgütlerine karşı yaptıklarını hatırlar. Bu örgütün ilk işi Kürt yurtseverlerini öldürmek oldu.

Daha sonra, silahlı mücadeleye başlayınca da, yurtsever örgütlere saldırma görevine devam etti. Sadece Kuzey Kürdistan’lı örgütlere değil, Güney, Batı ve Doğu Kürdistan da aynı görevini sürdürdü.

Acaba PKK’nın saldırmadığı bir Kürt örgütü var mıdır?

Bu görevini zaman zaman gizli, çoğu zamanda açıkça Suriye, İran ve Irak devletleri ile birlikte yaptı. Apo yakalandıktan sonra da, yine Türkleştirme, Türkiyelileştirme görevine açıktan devam etti. Bir yandan silahlı mücadele yapıyorum, kurtarılmış bölgeler oluşturacağım diyerek 5000 köyün boşaltılmasına ortam hazırladı. Diğer yandan, legal planda kurulan partileri hainlikle suçladı, bu sonuç vermeyince, birlikte çalışmak istiyor gibi görünerek, bu partileri ele geçirdi ve bu partiler biraz güçlerince de onları, Türkiyelileştirme adına Türk partilerine yamadı.

Bu günde aynı şeyi yapıyor. Batı Kürdistan’da Kürt görünüp, Esad’la birlikte çalışıyorlar. Aynı egemen güçlerin yaptığı gibi, diğer Kürt örgütlerinin çalışmalarını yasaklıyor, tutukluyor ve hatta öldürüyorlar. Demokratik gösterilere, hatta bayrak gününün kutlanmasına bile tahammül edemiyorlar. Yakında, bir zamanlar Türk devletinin trafik ışıklarını, Kürt rengi diye yasakladığı gibi, Kürt renklerini de yasaklarlarsa, şaşırmayın.

Kuzeyde keskin Kürt görünüyorlar ama 14 maddelik bir deklarasyon yayınladıkların da, bir kere bile Kürt veya Kürdistan kelimesini kullanmıyorlar. Bu maddelerde Kürtler için talepler olsa, yine de iyidir diyeceğim ama bir madde bile Kürtlerin ulusal hakları ile ilgili değil. Yani tam marş, Türkiyelileştirme yolunda ilerliyorlar. Bu güne kadar kaç kere demokratik özerklik, özgür bölgeler vs. ilan ettiniz. Hani nerde o özgür, kurtarılmış bölgeler? Hatırlar mısınız, bir arada bir Zap Cumhuriyeti kurdular. Ne oldu o cumhuriyete? Nerede?

Hendek kazıp, savaştıklarını söylüyorlar ama bunu, Kürdistan’ın her yerinde, toptan değil, bütün şehirde bile değil ama mahalle mahalle yapıyorlar. 5000 köyde de aynısını yaptınız, köy köy dolaştınız ve milyonlarca insanımızın yerinden, yurdundan sürülmesine ortam hazırladınız. Eğer o 5000 köyden bir veya bir kaçını kurtarmış olsaydınız, belki mahalle de ki hendekleri de özgürlük mücadelesi olarak inandırabilirdiniz. Yok, siz verilen görevi yerine getirip, bu sefer şehirlerin boşaltılmasına ortam hazırlıyorsunuz.

Bu günlerde yine Güneyde bazılarının maşası olma çabalarınız var.

Bazı Kürtler, asıl olarak Kürt olsalar da, kendilerini Kürt hissetmiyorlar ve bir Türk gibi yaşamak istiyorlar. Ecevit gibi, İnönü gibi veya Nobel ödülünü alan zat gibi. Bana göre o insanlarda kendi yollarını, yaşamlarını seçmekte özgür olmalıdırlar. PKK böyle yapsa, diyecek bir şey kalmaz. O Kürt örgütü gibi görünüp, Kürtleri Türkleştirme ya da kendi deyimleri ile Türkiyelileştirmek için çalışıyor. Yanlış olan bu.

İşin ilginç yanı, PKK’nin bir Kürt örgütü olduğuna inanan, sadece sıradan insanlar değil, kendisine Kürt, Kürdistan örgütü veya aydını, parti lideri ya da kanaat önderi diyenler de inanıyor. Sorun Kürtlerden oy almak, MHP’de dahil, Türk partileri Kürtlerden oy alıyor. Önemli olan Kürt halkı, ulusu için ne istedikleri, ne yaptıklarıdır.

Bazıları, başka bir alternatif yok diyor, bazıları, biz biliyoruz diyor ama yine de desteklemeye devam ediyor. Bazıları korkuyor. Bazılarının Kürt halkı umurunda değil, milletvekili, belediye başkanı, komutan vs. olmak istiyor. Bazıları, kapalı kapılar arkasında, utangaç bir şekilde, PKK’yı eleştiriyor. PKK’nın Kürt örgütü olmadığını, başkaları tarafından kurulup yönetildiğini ise çok az sayıda kişi açıkça dile getiriyor.

Asıl konumuz Kürt partilerinin arasındaki farklılıklar olmasına rağmen, ona gelmeden, kendisini hala Kürt partisi diye yutturmaya çalışan, PKK ve türevlerinin durumuna da değinmek zorunda kaldık.

Diğer partiler ne istiyor?

Hemen hemen hepsi, bağımsızlık, federasyon yada otonomi istese de, aynen Güneyde ki gibi bir federasyonun ilk etapta iyi bir şey olduğuna inanıyor. Hiç birisi, bugünkü şartlar da otonominin yolu açılsa, ilk etapta karşı çıkmaz.

Hepsi, bir referandumla, Kürt halkının kendi kaderine şu ya da bu şekilde karar vermesine karşı değil.

Bazıları yeni karar verse de, hemen hemen hepsi legal çalışmaktan yana.

Bazılarının, kafasında silahlı mücadele ve komutan olma hevesi olsa da, hepsi silahsız, şiddette başvurmadan, siyasi mücadele verilmesinden yana görünüyor.

Kimi kendini sosyalist ya da liberal kabul etse de, ilk etabın ülkeyi özgürleştirmek olduğunu kabul ediyor.

Yani genel olarak, hepsinin, ülke özgürleşinceye kadar, bir parti içinde birlikte çalışmasına engel olacak bir politik farklılıkları yok. Peki niye bir araya gelmiyorlar?

Bence bunun iki nedeni var. Ya birileri bu örgütlerde kendi koltuklarını korumak istiyor ya da PKK’nın gizli hayranları. Ne yazık ki bir sürü insan bunların peşinde sürüklenip gidiyor. Hatta zaman zaman milletvekili teklifi alanlar, 180 derecelik bir dönüş yaparak, kuyrukçu oluyorlar.

Bu hali gören bir sürü insan da uzak durmanın daha iyi olduğuna inanıyor.

Peki diyelim ki, bu partiler aynı partinin çatısı altında olamıyor, o zaman bu partilerin, bir cephe oluşturmasının önündeki engel ne? Şimdiye kadar niye bir birlik/cephe bile oluşturulamadı?

Aynı partinin çatısı altında çalışma imkanı HAK-PAR kurulduğunda belli oranda oluştu görünüyordu. Belli oranda bir birlik de oluştu. Bu guruplar birbirlerine güven verebilseydiler, bu devam edebilir ve belki başka gruplarda gelip katılabilirlerdi. Ama ne yazık ki bu güven oluşmadı, bir kaçı da Burkay ülkeye döndüğünde kaçıp gittiler. Her halde planlı gelmişlerdi, Burkay gelince, PKK’nın kuyruğuna takılma planları alt üst olur diye bırakıp gittiler. Burkay gelip, partinin işlerine karışır dediler. Peki Burkay’ın her Kürt gibi, görüşünü söylemeye hakkı yok mu? Bir partiye üye olmaya hakkı yok mu?

Oysa Burkay daha partinin kuruluşunda arkadaşlarını uyarıyor ve ortak, legal parti içinde grup olarak davranılmamasını, her kesin kendi kendisini temsil etmesini ve böylece bir kaynaşmanın olacağını o zaman da söylüyor ama o zaman buna itiraz etmeyenler, daha sonra, Burkay liderlikten çekilince, legal partiyi dışardan idare etmek sevdasından vazgeçmediler.

Hatta Sertac kendi inisiyatifi ile başkanlığa aday olup seçildiğinde, bu baylara sorulmadan aday olduğu için Sertaç’ı aforoz ettiler. Peki, PKK legal partilere, onun milletvekillerine dışardan müdahale ediyor, onlara inisiyatif vermiyor, diyen siz değil miydiniz? Niye dışardan müdahale hakkını kendinizde buluyorsunuz? Hani HAK-PAR herkesin içinde olduğu bir parti olacaktı?

Şimdi bir de, bazılarının deyimiyle PSK’nın legale çıkma hikayesine bir bakalım.

PSK’nin legale çıkma tartışması yeni bir şey değil. Bunun tarihini sayın Burkay defalarca yazdı, burada yeniden tekrara gerek yok. Ben kendim bu tartışmaların başından beri, kimsenin illagelitenin arkasına sığınmadan çalışmasını, illagelitenin gereksiz olduğunu, zaten herkesin birbirini bildiğini, bu nedenle her şeyin legal olmasını savundum. Hatta PSK’nın miyadını doldurduğunu, aynı şeyleri savunan legal bir parti varken, illegal bir partiye ihtiyaç olmadığını savundum ama sesimi sadece ben kendim işittim.

Hatırlıyor musunuz? Yine bir kongre kararı çıkarıp, herkesin parti üyeliğini sıfırladınız. Yani bütün üyeleri üyelikten sildiniz. Resmi gerekçeniz, güya partiyi çalışmayanlardan temizlemekti ama resmi açıklamayı yaptıktan ve sırtınızı döndükten sonra, böylelikle partiyi legalcilerden temizledik dediniz. Dünya’nın neresinde görülmüş böyle bir karar. Partinin çalışmayanlarını atmak için, çalışanları da dahil, herkesi üyelikten atacaksınız. Haksızlık etmeyelim, belki yüz yıl önce, dünyanın bir yerinde böyle bir karar alınmıştır. Ama öyle zannediyorum ki onlarında resmi ve resmi olmayan açıklamaları da sizinki gibi farklıydı.

O legalcılardan biri de bendim. Beni çalışmıyor diye partiden atamadınız ama böyle bir manevra ile benden ve benim gibilerden kurtuldunuz.

Ne yazık ki “çoğunluk” sizden yanaydı. Bu “çoğunluk” da, niye bu çalışan insanları üyelikten atıyorsunuz diye sormadı. “Üsttekiler karar verince hep doğrudur” diye kabul ettiler.

Ama bugün PSK’yi legale çıkarmaya karar verenler, niye bunca yıl legaliteye çıkmaya karşı çıktılar ve karar verdikten sonra da, bunu gerçekleştirmek için niye bu kadar acele ediyorlar, dersiniz? Oysa her kesinde bildiği gibi, bu yeni bir tartışma değil. Önce legaliteyi savunuyor diye insanları üyelikten atacak, 20 yıl sonra tam tersini yapıp örgütü böleceksiniz. Nedir bu, ne istiyorsunuz?

Bana göre, buna karar vermezlerse, koltuklarının altlarından kayacaklarından korktular. Onun için alelacele lageliteci oldular. Yoksa 20 yıl buna niye karşı çıktılar?

Yukarda da bahsettiğim gibi, farklı partiler, farklı politikalar yüzünden kurulur. Yoksa, sen şöyle dedin, ben böyle dedim, sen söyle oturdun, ben böyle kalktım gerekçesiyle, bölünüp yeni bir parti kurulmaz. Kurulursa, bunun adı politika olmaz, sadece ben kendime yöneteceğim bir dükkan açıyorum, olur.

Kongre karar aldı, onun için yapıyoruz diyorlar. Peki aynı kongre bu işin legal partiye zarar verilmeden yapılmasını kararlaştırmıyor mu? O karara niye uymuyorsun?

Bir de ad meselesi var tabii. Peki sen de HAK-PAR’ın üyesiydin, niye kongreye böyle bir öneri ile gelmedin? Belki kabul edilebilir diye mi korktun? Ya da senin adayın seçilince, ad senin için önemini yitirecek miydi? O sadece bir bahane miydi?

Peki HAKPAR bir parti değil mi, demokrat değil misin? Aday oldun, kaybettin, neden kabul etmiyorsun? Yazık, bunca yıl Avrupa’da kaldınız. Neden o arkasına sığındığın kongre kararına, HAKPAR kongresi karar verince uymuyorsun? Belki bir iki kişi HAKPAR üyesi değildi, geriye kalan herkes, senin mantığına göre, kongre kararına uymak zorunda değil mi? Demek ki kafana koymuşsun, ya sen yöneteceksin, yada kendine yeni bir dükkan kuracaktın, gerisi bahane.

Peki HAKPAR Kürdistan’i bir parti değil miydi? Gelecek kongreye kadar bekler, önerini yeniden yapardın. Niye yapmadın da, yeni bir parti kurmaya karar verdin?

Partiler politikalarından dolayı vardırlar. Senin farklı politikan, görüşün var mı? Yok. PSK’nın kurucusu ve politika belirleyicisi Kemal Burkay’dır. O liderlikten ayrıldıktan sonra da yeni bir politika üretmedin. Onun mirasına konup devam ettin. Yeni bir şey katmadın.

Burkay liderlikten çekilince varolan güçlü mirası yedin bitirdin. O mirasa bir şey katmadın. 20 yıl uyudun ve Burkay’ın yıllar önce savunduğu ve senin karşı çıktığın, legaliteyi bahane edip, koltuk altından kaçınca, hem de tam Burkay o yaşıyla koşturup, örgüte biraz canlanma gelince, örgütü böldün.

Sayın Burkay’a karşı politik bir eleştiri de getirmedin ama kapalı kapılar arkasında dedikodu yaptın.

Senin ayrı bir parti kurmak için, ayrı bir politikan yok, sadece koltuğunu korumaya çalışıyorsun. Yazık, bir sürü insanımız da bu dedikodulara kanıyor ve peşinden geliyorlar. Ama sen fazla sevinme, kısa sürede ipliğin pazara çıkar ve arkanda birkaç kişiden başka kimse kalmaz. Şimdi illagelitenin arkasına da sığınamazsın. Belki de o zamana kadar, kendine başka bir koltuk bulursun, diye düşünüyorsundur.

Haksızlık etmeyelim. Bunca yıl, ilk kez Burkay’ın belirlediği politikanın dışında, bir politika belirledin. O da Kandil’in peşine takılmak. Tabii hemen Burkay da görüştü diyorsun. Evet insan herkesle, dostuyla, düşmanıyla, akraba ve komşusu ile görüşür ama sonuç önemli. Burkay’ın yaptığı protokolü herkes madde madde biliyor, ya senin ki?

Maşallah, bol bol ziyaret gerçekleştiriyorsunuz, her ziyaret manşetten ve boy boy fotoğraflarla birlikte veriliyor. Peki bu Kandil görüşmesi niye gizli kaldı. Daha sonradan bunu dedikodu şeklinde işittik ama fotoğraflara ve varılan antlaşmaya hasret kaldık. Şıvan’ın durumu için gittik diyorsun, inanalım mı? Şıvan’ın durumu ise, niye o zaman açıklamadın? Ama seçimlerdeki tavrın bu görüşmelerden sonra 180 derece değişti. Buna ne diyeceksin?

Sevgili dostlar, yazık. Bunca sene verilen emeğe yazık. Hatası ve sevabıyla, genel olarak doğru tespitler yapan bir örgüt var diyorduk. Yeni bir şey olmasa da, Burkay’ın koyduğu doğru çizgide devam ediyor, diyorduk. Bizi parti üyeliğinden atsalar da, başka bir doğru görüş yok diye, uzaktan desteklemeye devam ediyorduk. Onu da bölüp parçalamayı başardılar. Umarım aklı başında, sağduyulu arkadaşlar, bu yanlışı geç olmadan görürler.

Yine de herkesin parti kurmaya hakkı var diyelim. Yeni bir politikası olmasa da. 20 yıl önce önerilen legal çalışmaya, ancak bu gün gelebilseler de . İnşallah bu hatayı görmek için de yeni bir 20 yıl gerekmez.


Print