2024-10-14
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Gürbüz Özaltınlı
 
Seçkinci ırkçılığın ‘derin korkusu!’
2013-01-31 21:09
Gürbüz Özaltınlı
Dört gündür İzmir’deyim. Bildiğiniz İzmir.

İnsanların; sizin kılığınıza, rakınıza bakıp tereddütsüz teklifsiz “kendilerinden” saydığı, en uzak konulardan tek sözcükte AKP nefretine sıçrandığı; arabalarda imzalar, kollarda dövmeler, dillerde “Onuncu Yıllar”la ulusalcılığın teyakkuza geçmiş başkenti...

Mebus Hanım’ın şehri.

“Türk Sorunu!”nun kalbi.

Nedir bu İzmir’in sırrı?

Masanın gizli filozofu Ömer, yıllar önce, “Cumhuriyet’in ideolojisi dediğimiz şey, aslında göçmenlerin varlık korkusundan başka bir şey değildir” dediğinde, bu tezi biraz fantastik bulduğumu hatırlıyorum. Koca bir tarihi “ontoloji”ye bu kadar abanarak açıklamak bizim masanın “yaratıcılığı” gibi gelmişti bana. Mebus Hanım dün kendisinin “Boşnak kökenli bir aileden geldiğini” söylediğinde Ömer’i düşündüm.

Türk ulusçuluğu aslında Anadolu’da doğmadı. Rumeli fikridir bu. İttihatçılığın kalbi Selanik’tir, Manastır’dır, Balkanlar’dır. Kurucu çekirdek oralarda doğdu, Balkan halklarının ayaklanmasıyla Anadolu’ya sığındı. Bu göçler Kafkaslar’dan gelenlerle buluştu.

Göçmen kurucular İslam kimliği aşılmadan bir ulus inşa etmenin olanaksızlığına inanıyorlardı. İçinden geldikleri Balkan tecrübesi ve Osmanlı’yı çökerten Batı dünyası, bu çekirdeği, etnisiteye dayalı modern “ulus-devlet” modeliyle tanıştırdı. Anadolu’da siyasal iktidarın yolu “Türk kimliği” oluşturmaktan geçiyordu. İşte bunu tasarlayanlar Balkan kırımını yaşamış elitlerdi. “Yurdundan kovulmuş bir azınlık”... Gidecek yeri kalmamış olmak... “Büyük korku”nun adı budur.

Korkunun bedeli

“Türklük bilinci” zayıf, Sultan’ın tebaa’sı Müslüman köylü nüfus. Ve birlikte yaşadığımız Anadolu’nun kadim halkları; Ermeniler, Rumlar, Kürtler, Lazlar, Çerkesler, Süryaniler... İşte, tehcir, mübadele, asimilasyon ve geleneği ezen otoriter laiklik bu tablonun trajik enstrümanları oldu. Birkaç yıl öncesine kadar her zaman devletin malı olan Milli Savunma Bakanlığı’nda oturan (hem de AKP hükümetinin üyesi) Vecdi Gönül’ün 10 Kasım 2008’de Atatürk’ü anarken söylediklerini hatırlayın: “Eğer Ege’de Rumlar devam etseydi ve Türkiye’nin pek çok yerinde Ermeniler devam etseydi, bugün acaba aynı milli devlet olabilir miydi?”

Kurucu kadro kendi ontolojik korkusunu devlet ideolojisine dönüştürdü. Çok etnisiteli, çok kültürlü, uzlaşmacı, barışçı bir uluslaşmanın olamayacağına inandı ve bizi buna inandırdı.

İzmir, büyük göçmen akıntısının merkezi olarak bu inancın en derin yerleştiği şehirdir.

Boşnak kökenli bu hanım “Biz Türkler meşru savunmadayız. Bunu siz yarattınız. Artık saldıracağız” diye bağırıyor. Ey tarih, bu kadar mı içimizdesin? Bu toprakların korkularına ödediği bedel yetmedi mi?

Korku sahte ırkçılık gerçek

Fakat benim görüşüm şudur: Bu gün “Türk kimliği”nin tehlikede olduğunu ilan edenler gerçek bir korkuyla bağırmıyorlar. Bu korku tarih dışıdır. Bugün bu ırkçılığın sözcüleri, alıştıkları iktidarı, haksızlık ve zulüm üstüne kurulan statüyü kaybettikleri için dikiliyorlar karşımıza. İşte asıl ahlaksızlık burada. Aynı hanım “Ülkemin Yugoslavya olmasını istemiyorum” diyor. Nasıl masum bir maske! Irkçılığın “hümanist” versiyonu! Namık Çınar televizyonda, “Sırp olmaya özeniyor” diyordu. Yanlış mı? Sırplar, kendileri dışındaki kimlikleri tanımadıkları için yaşanmadı mı o trajedi? Yugoslavya örneğine giden yol, Kürtlerin temel haklarını tanımaktan geçmiyor. Tam tersine, kendi etnik kimliğini üstün gören Sırp ırkçılığının bu coğrafyadaki versiyonundan geçiyor.

Kürtlere verilen ve verilecek haklar Türklerden alınıp da verilecek değil. Bunu hepimiz biliyoruz. Konuştuğumuz şey eşitliktir. Yok sayılan bir kimliğin tanınması ve barış içinde ortak bir yaşam oluşturmaktır. Türk çocukları da, Kürt çocukları da akıl dışı bir iktidar tutkusu için ölüyorlar. Osmanlı’nın çöküş korkularını, kendi iktidar aşkları yüzünden bugüne ithal etmeye kalkanlar bize bilerek ya da bilmeyerek daha çok kan vaat ediyorlar. Türkiye’de “Türk sorunu” yok, ırkçılık sorunu var.

Bu hanım ve onun yolunda yürüyenlere seslenmeliyiz: Balkanlar tarih oldu. Burası hepimizin ülkesi. Kılıçla ulus yaratılamayacağını öğrenmekten başka çaremiz yok. Kılıç; kan, yıkım ve ayrışma demektir.

CHP’ye gelince...

Bu parti; korkuların sırtına yüklediği tarih dışı ideolojilerin ırkçılığıyla yüzleşmek zorunda.

İzmir’in Diyarbakır’ı kucaklamasının önünde, aklın ve ahlakın kabul edebileceği bir tek engel yok.

Küçük seçim hesaplarını “akıl” ve “ahlak” saymıyorsak eğer.

30 Ocak, Taraf



Print