2024-03-19
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Hasan Cemal
 
Başbakan Erdoğan’la barış düşmanları!
2013-02-23 00:36
Hasan Cemal
Paris suikastı, Sinop provokasyonu derken barışa kastetmek isteyen tuzaklar çoğalabilir. Erdoğan da gayet iyi biliyor ki, Gladyo gibi derin yapılar bugün hâlâ barış sürecine zarar verebilecek bazı araçlara sahiptir. Sayın Başbakan, barış konusundaki ‘siyasal iradesi’ni devam ettirirken, kökleri hâlâ devletin içlerine kadar uzanabilen ‘barış düşmanları’na karşı da kararlılık içinde olmalı.

Kürt sorunu ve PKK Türkiye’nin her tarafında, Karadeniz’de de, İç Anadolu’da da, Ege’de de anlatılır.
Çünkü anlatılacak olan ‘barış’tır. Anlatılacak olan, kan ve gözyaşının durmasıdır, anaların daha fazla ağlamamasıdır.
Kim istemez ki bunu?
Barış reddedilir mi hiç?
Barıştan yanadır insan olan; dağda silahların susmasını ister. Aklı başında olan herkes, barış söylemine elbette kulak verir.
Eğer Kürt sorunu ve barış bugüne kadar örneğin Karadeniz’de, İç Anadolu’da, Ege’de anlatılamamışsa, devlet taş koyduğu için, devletçi zihniyet müsaade etmediği için anlatılamamıştır.
Bu engel şimdi kalkıyor.
Devlet taş koymuyor.
Adil ve kalıcı bir barışın, yani gerçek barışın artık bu toprakların kapısını da çalmasına dönük toplumsal mutabakat her geçen gün büyüyor.
Bir başka deyişle:
Barış olgunlaşıyor!
Barış umudu yeşermeye başlayınca ne yaparsanız yapın, yükselen dalganın önünde durmak gitgide zorlaşır.
Güçlükler elbette olacak.
Soru işaretleri devam edecek.
Ama Sinop’ta geçen gün yaşanana benzer ‘provokasyon’lar ‘barış süreci’ni durduramayacak.
Çünkü onlar bir avuç.
Çünkü Sinop halkı da, Sinop insanı da barıştan yana.
Yazın bir kenara:
Barıştan korkanların, barıştan nefret edenlerin başarı şansı artık yok.
Türkiye barış istiyor.
Türkü de, Kürdü de barıştan yana.
BDP’li milletvekili arkadaşlarıyla birlikte pazartesi akşamı zırhlı bir polis aracının içinde, Sinop’tan Samsun’a giderken polis telsizlerinin cızırtılarıyla sohbet ettiğim Sırrı Süreyya Önder şöyle dedi:
“Elli yılın oksitlenmesi öyle bir yılda kolayca temizlenemez. Herkes birbirini sevsin demekle olmuyor bu iş... Bir de dil meselesi var. Barış isteyen herkes diline dikkat etmek zorunda. Öfke uyandıracak dilden sakınmak durumundayız eğer gerçekten barış istiyorsak...”
Sırrı Süreyya, Sinop’ta yaşanan olayın organize olduğu kanısında. Pankartların havasından, sloganların niteliğinden yola çıkarak, olayın bir avuç işsiz güçsüz lümpen takımının eylemi olmadığını, önceden tasarlandığını belirtiyor.
Özetle diyor ki:
“Bu bir Gladyo operasyonudur.”
Sinop’ta yaşanan ve bir faciayla sonuçlanabilecek provokasyon girişimini tüm boyutlarıyla ortaya çıkarmak elbette iktidarın görev ve sorumluluğu altındadır.
Başbakan Erdoğan, partisinin Meclis grup toplantısında olayı kınarken, “Beğenirsin, beğenmezsin, Sinop’a gelenler bu ülkenin seçilmiş milletvekilleridir. Yapacakları toplantıyı izlemeye de mecbur değilsin. Yapacakları toplantıya yasalar içerisinde olduğu sürece saygı duymak zorundasın” derken, doğru olan tutumu sergilemiştir.
Şimdi Erdoğan’ın aynı duyarlığı, bu provokasyonun kaynaklarına inme konusunda da göstermesi gerekir.
Kendisi de gayet iyi biliyor ki, Gladyo ya da derin devlet gibi yapılar bugün hâlâ barış ya da çözüm sürecine zarar verebilecek araçlara sahiptir.
Sayın Başbakan, barış konusundaki ‘siyasal iradesi’ni devam ettirirken, kökleri hâlâ devletin içlerine kadar uzanan ‘barış düşmanları’na karşı da kararlılık içinde olmalı.
Paris suikastı, Sinop provokasyonu derken barışa kastetmek isteyen tuzaklar çoğalabilir çünkü...

----------------------------------------

Milliyet-20 Şubat
Print