2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Kızılay
 
Başkanlık sistemine evet mi, hayır mı? Tercih sizin
2017-03-03 15:40
Ali Kızılay



Önümüzdeki Nisan’da yapılması düşünülen referandüm nedeniyle siyaset arenasında yaşanan karmaşık ilişkiler EVET, HAYIR ve mahcup bir tonla olsa bile duyulan BOYKOT söylenceleriyle ortaya saçılmış bulunuyor.
Bu karmaşa içinde en belirgin hareketlilik, iktidar olma avantajıyla toplumu yönetmeyi illede kendine hak sayan, bu amaçla dini ve keskin ülkücülüğü aynı potada şekillendirip röfleleyerek kitleyi manipüle etmede önemli saydığı propaganda aracı haline getirmiş MHP/AKP bileşkesinin EVET cephesinde görülmektedir.

Akılcı ve düşündürücü bir güzergahta tartışılmasına izin verilmemiş, getirisi-götürüsü muğlak Başkanlığa giden yolda AKP ve CHP arasında, dayatılmak istenen sistemin ülke için sosyolojik bir ihtiyaç olup olmadığı bilgisinden yoksun yaşanan kabalaşma ise, iki tarafın da toplumsal kesimleri temsil edip etmedikleri noktasında olgunlaşıp olgunlaşmadıkları artık sorgulanır hale gelmiş. Dolayısıyla ne MHP/AKP bileşkesinin evet demesi, ne CHP ve dışındaki kalite kontrol ustalığıyla HDP’yi kuşatıp paslaşma ve şutlamaların hedefi haline getiren mükemmel solun hayırı Kürtleri, emekçi yoksul Türkleri ve iflasın eşiğindeki esnafı ilgilendirmemeli.

Bu kesimler, geleceklerini doğrudan etkileyecek anayasal değişiklikleri ve düşünülen sistemi tanıyarak kendi gerçeklerine göre müşterek bir karşıtlık ortaya koymalıdır. Karşıtlık, bir yerlere koltuk değneği olmaktan başka anlam ifade etmeyecek, etkisiz pozisyon tabir edilir boykot olmamalı. (Hoşgörünüze sığınarak tavsiyem olsun. )

Öncelikle Başkanlık denilen yönetimlerde, devlet yönetiminin tek bir kişinin başkanlığında hükümet etme sistemi olduğu unutulmamalı. Sistemin başına BAŞKAN denir. Devlet Başkanının kabine üyeleri, ordu ve tüm yürütme erkinin başı olduğu, demokratik denge unsurlarının otoriterlik atmosferi içine sıkıştırılmış, çoğunluk karşıtı uygulamalara karşı duruşların da fenomence saldırılarla karşılık bulduğu toplumlarda uygulanması sadece ırkçılığı körüklemekle kalmıyor. Araç olarak kullanılabilir hale getirilen din de laiklik de önemsiz hale geliyor.

Devlet yönetiminin toplumsal ihtiyaçlara göre şekillendiği medeni ülkelerde, toplumsal mutabakat metni olarak hazırlanan anayasa, toplumun bütün katmanlarının ihtiyacına göre devletin yönetim biçimine dönüştürülüyor. Bu bakışla değerlendirilecekse şayet, demokrasi kültürünün yaşam bulma isteği her zaman tırpanlamış bir ülke için başkanlık sistemi mi toplumsal ihtiyaçtır, yoksa toplumun her kesiminin adalet, eşitlik ve özgürlük taleplerini içinde barındıran çağdaş, eşitlikçi, adil bir anayasaya mı toplumsal ihtiyaçtır sorusu karşımıza çıkıyor.

Yolsuzluk atmosferi içinde kontrol edilmekten ürken, demokratik her hareketliliğe öcü gibi bakan bireylerin bireysel saplantılarının patalojik sendroma dönüştüğü toplumlarda, demokratik denge unsurlarından, demokrasi anlayışı ve insan haklarından söz etmek olanaklı olmuyor. Dolayısıyla demokratik siyasetten uzaklaşmalar kolay olacağı için demokrasinin mihenk taşı akademisyenlere, aydınlara, muhalif siyasi kanatlara kırım dayatmak olağanlaşabiliyor. Bu anlamda dayatmacı hakim siyasetin kültürel yapısı, zaten siyasetle alakalı olsun olmasın düşünen her bireyde başkanlık sisteminin mutlak bir diktatörlüğe dönüşebileceği endişesi kendini gösterebiliyor. Hele bireysel ve toplumsal dengeyi sağlama organı adaletin topuzu siyasallaşıyor, buna bağlı olarak demokrasi ve diktatörlük kavramları düşünme yetisinde bir alt-üst oluş yaşatıyorsa, demokratik değerler ve insan hakları yıkımın eşiğine gelmiş demektir.
Düşünülen anayasal değişikliklerle varlığı ve siyaseti etkisiz bir pozisyona savrulmuş Kürtlerin değişiklikler karşısında kayıtsız kalma lüksü yok. Çünkü Kürtlerin öncelikli sorunu, anayasa güvencesi altında varlık sorunudur. Kaldı ki dayatılmak istenen anayasal değişikliklerden orta vadede Türklerin geleceğini de etkileyebileceği okunabiliyor.

Başkanlık sistemin, kendine özgü şartları olan, insan hakları ve demokratik değerlerden toplumun her kesiminin yararlandığı ABD’de istikrarlı bir demokrasi yaratmış olduğu doğrudur. Örneğin kiminin USA marka Herkül, kiminin de Amerikan delisi diye adlandırdığı Başkan Trump’un aldığı kararları yerel mahkemeler bile ret edebiliyor ve kendini dünyanın ağası sanan Trump, ensesini kaşımakla kalıyor.

‘Peki, sizin ilkel ırkçılığı baskılayıp kontrol edecek bir ilacınız var mı?’
‘HAYIR. ’

Yazımızı, Hz. Peygamber efendimizin (s. a. s) şu hadisiyle noktalayalım. ’Kim öfkesini yenerse Allahu Teala azabını ondan kaldırır. Kim de dilini çirkin sözlerden muhafaza ederse Allahu Teala onun ayıbını örter. ’
Print