2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
Kıyamet Yakındır
2017-03-07 18:21
Yılmaz Çamlıbel
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla birlikte Türk yöneticileri, nevi şahsına münhasır -kendine özgü- bir insan tipi yaratma çabası içine girdiler.

Malum, Osmanlı toplumu yetmiş iki buçuk miletten oluşan dünyanın en renkli toplumlarından birisiydi. Türkiye Cumhuriyeti de bu renklilik üzerine kuruldu. Türk yöneticileri bu çok renkli toplumu, tek renkli bir topluma dönüştürmek istediler, bir üniter devlet ve toplum kurdular. Yaratıkları bu yeni toplumu, Türklük, Müslümanlık, Hanefi Mezhepçiliği ve kapitalizm kimlikleri üzerine oturttular. Buna da Atatürkçülük adını verdiler.

Bu durum gereği her yurttaş, Türk, Müslüman, Hanefi olmak, kapitalizmi savunmak ve bunun dışında kalan tüm kimliklere de karşı çıkmak zorundaydı. Bunu sağlamak için ülke genelinde akıl durduran bir terör politikası estirdiler.

Bu yeni siyaset eşyanın tabiatına, diğer bir deyişle, akla ve mantığa aykırıydı. Öyle ya! Ülkede bulunan Kürt, Arap, çerkez, Laz v.s. nasıl Türke dönüşecekti? Hiristiyan ve Museviler nasıl Müslümanlaşacaktı? Aleviler nasıl Sunnileşecekti? Kıçında donu olmayan işçiler, köylüler, emekçiler nasıl kapitalist olacaktı?

Kemalistler akla ve mantığa uygun olmayan bu anlayışı polisin jopu, askerin tüfeği, bürokrasinin sopasıyla insanların beynine kazdılar. Çoğulcu toplumu tekil hale getirmek için yapmadık zulüm bırakmadılar.

Çevrilen sistematik propagandalarla insanların beynini yıkadılar, bilincini kararttılar, hedef şaşırtması yaşatılar, kendine yabancılaştırdılar. Bu uygulamalar sonucunda Kürt Kürtlüğünden, köylü şalvarından, işçi nasırlı ellerinden, Alevi inancından utanır hale geldi. Kendi kimliklerinden uzaklaşıp egemen ideolojinin kimliğini savunmaya başladılar. Kimileri düzenin azılı militanı haline bile geldiler.

Bu ırkçı, şöven, faşist projeye karşı çıkanlara, kimliğini savunanlara karşı yasak, baskı ve şiddet uyguladılar. Zaman zaman kitlesel katliamlar yaptılar. Evler, köyler, ormanlar yakılıp yıkıldı. Ezilen kimliklerin itirazları, direnişleri ve savaşmaları sonucunda bazı kazanımlar elde edildi. Ama işin özü hala değişmiş değil.

Yine de meydana gelen her değişikliğin ciddi sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Bu arada, dindarların Kemalistlere karşı yaptığı son hamlenin beni çok etkilediğini itiraf etmeliyim.

Hepinizin bildiği gibi, türbanlı kadınların ordu evlerine girmesi yasaktı. Bir düğün, dernek, herhangi bir kutlama, bir ziyaret nedeniyle de olsa türbanlı kadınların bu mekanlara girmesi kıyamet alameti sayılıyordu.

Bir kaç ay önce, “Türk Derin Devleti makas değiştiriyor.” isimli bir yazı yazmıştım. Bu yazımda, Türk Derin Devletinin yüz yıldan beri Kemalist kadrolar eliyle yönetildiğini, AKP iktidarının bu kadroları atıp, yerine dindar insanları yerleştirmeye başladığını yazmıştım. Eğer mümkünse ve zamanınız varsa o yazıya bir göz atmanızı öneririm.

Hele bir düşünün, bundan böyle isteyen her subay ve assubay kadın, resmi ve sivil tüm mekanlarda türban takabilecek. Hiç kimse onları ikna odalarına götüremiyecek, aşağılamayacak, sorguya çekemiyecek, öteleştiremiyecek, yargılamıyacak ve cezalandıramıyacak.

Kim ne derse desin, bu gelişme de bir kıyamet alametidir. Kanımca ilerde bu tip alametler daha da artacaktır.

Örneğin ilerki günlerde, Kara Kuvvetleri Genel Komutanlığında Regaip Kandilinin kutlandığını, Deniz Kuvvetleri Genel Komutanlığnda hatim indirildiğini, Türk Genel Kurmay merkezinde ise mevlud-i şerif okunduğudu, burada türbanlı bir kurmay subayın elinde lokum tepsisiyle, diğer bir kurmay subayın de elinde limon kolonyasıyla dolaştığını bir düşünün. Korkmayın, korkmayın, bir şey söylemiyin ve yapmayın, sadece düşünün...

“Böyle şey olmaz mı?” diyorsunuz. Olur, hem de bal gibi olur. En iyisi gelin hep beraber bir fatiha okuyalım. “Kemalizmin ruhuna el fatiha. ” Allah kabul etsin. Amin.....
Print