2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ali Kızılay
 
Kürtleri din üzerinden vurmak neden kolaydır
2017-06-28 12:19
Ali Kızılay
Kerbela’da katledilen Hz.Hüseyin ve Ehl-i Beyt mensuplarının adını zikrederek Yezit’ten beter insan ketledenler,bir kez daha Kürtler üzerinde yoğunlaşmış bulunmaktalar.

Elastiki kibir ve şirki yaklaşımların,islam inancı ve motiflerin arkasına sığınmalarla Kürtlerin ulusal ve demokratik taleplerinin Yezidi bir anlayışla yağmalanmasına elbette karşı durulmalı.Ancak bu geleneksel-cahiliye döneminden kalma dayatmacı,dinin ret ettiği adetleri islam inancının önüne çıkarıcı şirki oyunlar ve istihbari çarkların Kürtleri recm etme faaliyetlerine karşı,ne inanç ne de siyaset termonolijisinde karşılığı olmayan küfürlü sözcüklerle islama saldırmaların Kürtlere hiç faydası yok.Sadece kurgulu provakatif kokular saçmaktadır.

Oysa haram ve ribadan beslenen din istismarcılığa ve bunlarla aynı kefeye giren sarayların kapı kulu cübbeli-cübbesiz,sakallı sakalsız arabesk dindarlığa karşı,siyasi realitede karşılığı olmayan,topluma başkalaşmayı çağrıştırıcı din karşıtlığıtla değil,erdem ve edeple karşılık vermek gerektiği Kürtlere yönelik kırımlar,katliamlar göstermiştir.

Kürtlerin vurgun yediği süreçlere bakıldığı zaman,güçlü propaganda ağlarını ellerinde bulundurup bu kırli süreçlerin,hayatın tartışılmasına izin vermeyen ironik inanç fetişizmi,önce islami motifleri ters-yüz ederek iblisi kibir ve ırki şiddeti referans almışlar.Böylece islam kaba ve ideolojik kalıplara sıkıştıkça Kürtlere yönelik en öldürücü silaha dönüştürmek kolaylaştırmış.Örneğin 20.yüzyılın son çeyreğinde Kürtlere yönelik en büyük soykırım olan Enfal katliamı Kur’an’a dayandırılırken hiçbir dinin,hiçbir inancın kabul etmediği bu insanlık suçunun din adına gözlemlenip yorumlanmamış olması,kuşkusuz islam uleması için hazin ve şirki bir kusurdur.

75 ayetle yazılı Enfal Suresi incelendiği zaman,ana temasının,Bedir ve Uhud harplerinde islamı yok etmeyi amaçlayan Mekke müşrikleriyle Hz.Peygamber güçleri arasında yaşanan savaşta,inanmış göründüğü halde Peygamber’e yüz çeviren münafık tabir edilenlere atıfta bulunarak müslümanlara öğüt niteliğindedir.

Örneğin bu surenin 47.ayeti şöyle başlıyor.’Çalım atarak ve halka gösteriş yaparak yurtlarından çıkanlar,Allah yoluna engel koyanlar gibi olmayın…’22.ayet:’Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü anlamayan ve düşünmeyen sağırlarla dilsizlerdir.’

Anlaşılacağı gibi islamın saf ve otantik yapısına her zaman sadık kalmış,diğer inanç gruplarına karşı samimi olan Kürtlere kirli ideolojiye,ırkçılığa dayandırılmış islam fetişizminin yaptığı zulüm sadece müşriklik ve münafıklıkla açıklanmaz.Kürtlere zulüm ve katliam dayatmaları islam uleması,Kur’an’ ayetlerine Hak Teala’nın vermediği manaları,hükümleri yükleyenleri sorgulamayı ve yargılamayı gerektirir boyuttadır.

İslamda radikalleşme ve fetişizm,güçlülerin dinin biçimlendirdiği hayata müdahale ederek kendi ibretliğine,ironisine göre meta haline dönüştürme ve islamın kendi içinde ayrışarak islama nefretin bulaşmasının zirve yapması hiç kuşkusuz Yezid’in kerbelada Hz.Hüseyin ve Ehl-i Beyt mensuplarına donanımlı kuvvetlerle dayattığı kırımla yaşam bulmuş.Peygamber soyunu kurutmayı amaçlayan bu vahşi katliamda cesetleri iki bin atlıya çiğneten Yezid,binlerce Arabı Şam meydanında toplayarak alaylı sözlerle ‘Biz haklıydık Allah bize yardım etti ve soylarını kuruttuk.Onlar haklı olsalardı Allah onlara yardım ederdi,’ sözleriyle vebalini Allah’ın eteklerine atarken,akıllara nasıl olur da soyunu kuruttuğu peygamber vekilliği makamı halife koltuğuna oturduğu gelecektir.

Halifelik rekabetinin Ehl-i Beyt mensuplarının mağlubiyetiyle sonuçlanıp Yezid ahlakı ve Büveyn oğullarının aşiretçi vampirliğini temsilen Ehl-i Rey tabir edilir Emeviler,sonrasında Abbasiler halifeliği merkeze taşıdıkça,sultanlar ve diktatörler kelle koltukta gezinir hale getirilen ulema aracılığıyla islam ahlakı ve peygamber sünnetleri inanç literatörünün derinlerine gömülmüş,üretilen sahte hadisler ve Kur’an’ın mecazi yorumlamaları sonucu islam fıkıhı (hukuku) yaratılmış.Böylece fıkıh ilmine dayanarak ulemadan alınan fetvalar sultanların,diktatörlerin ve zümrevi bileşenleri,zorbalığı kendilerine bahşedilen hak aracı sayılmış.

İslam ahlakı ve peygamber sünnetlerinin ters-yüz edilmelerle ulema fetvalarının sultanların,hükümdarların koruyucu kalkanına dönüştüğü bu dönemlerde,islam akaidine bağlı kalınarak sunni meshepler de yaşam bulmuş.Akaidin temel felsefesinin Kur’an ve sahih hadisler olması,fert ve toplumların ırki farklılıklarını,husumeti ret etmesi üzerine meshep önderleri muhalih ulemalar suikastle öldürülmüşler.Sonuç olarak sunni mesheplerin siyasal islama karşı sönükleşip sadece ibadet alanına çekilmesi,zamanla radikal islamın alanını daha da rahatlatmış.Bunun bir örneği de Peygamber ve Ehl-i Beyt düşmanlığını kendine hedef seçen Vehabiliğin yaşam bulmasıdır.Bu akım,1802’de Kebelayı basarak şii hacıları kılıçtan geçirmiş.Vehabiliğin Suudi kimliğiyle devletleşerek pramiter örgüt haline dönüşmesi,islamın inancın temel saydığı ihsan ve hidayeti gizleyen radikal islami gruplar,tarikatlar ve cihatçı birliklerin oluşmasını daha da kolaylaştırmış.

Günümüzde bunu fırsat bilen terör ideoloğları,dünyanın dört bir yanından geliştirilen internet ağıyla müslümanlar üzerinde yoğunlaşıp hedefi Kürtler ve Kürdistan olmak üzere Daiş,El Nusra ve ÖSO ve türevlerini yaratarak ortadoğu üzerinde belirleyici rol yükleyip islam dünyasını cehennemi enkaza çevirmişler.

Din anlayışları farklı kulvarlarda husumet halinde olsa bile,Kürt denilince islam inancının içi boşaltılarak etrafında birleşilir sosyolojik dokuya dönüşe bildiği,İran şialığında açık seçik görülüyor. Koyu bir Acem milliyetçisi ve şia ideoloğu olan Ali Şeriati,Kürdistan’da gelişen milliyetçiliğin törpülemesi ve güçlü Acem iktidarı istencine dayalı şia hukukunun sunni Kürt düşmanlığına dayalı virüse evrilmesinde şamanist gelenekçiliğin belirleyici olduğunu itiraf etmekten kaçınmamış.

Dikkat edilirse,günümüzde de demokrasi ve insan hakları kültürünün eksik olduğu,temel varsayımı eşitlik olan hukukun kodlarıyla rahatlıkla oynandığı monarşik istençlerde,misyoner gözüyle bakılan din cahilliği kontrollü olarak piyasaya sürülmekte.Böylece orta doğunun tarih akışına uygun olarak kapıkulu mollalığı ile sistem ilişkilerine ortaklık gözüyle bakılarak şirki hayat,alışkanlık haline dönüştürülmeye çalışıla bilmektedir.

İster monarşik ister oligarşik zümre idaresi istencini kırmanın tek yolu,her bireyin doğrudan veya temsilcileri aracılığıyla yer aldığı,siyasi,ekonomik ve dini-kültürel farklılıkları birbirine tahammüllü ve uzlaşır,iktidarın tekelini kıracak kuvvetler ayrılığı ilkesinin uygulandığı demokrasiyle mümkündür.

Bunu başarmanın yol güzergahı,demokrasi anlayışına uygun demokat düşüncede direnmek ve bu direnci demokratik yollarla toplumun her alanına taşımakta geçer.


Print