2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Haydar Cihaner
 
25 EYLÜL ÇELİĞE SUYUN VERİLECEĞİ GÜN
2017-08-16 00:27
Haydar Cihaner
Ortadoğu’da kısa bir gezinti

İnsanlığın yerleşik hayata geçtiği ilk alanlardan biri olan Ortadoğu etnik kültürel, sosyal ve dinsel çeşitliliğin yaratmış olduğu zenginliği ile özellikle sosyal bilimciler için cazip bir araştırma alanı gibidir.

Bölgenin en karakteristik özelliklerinden biri belli bir zaman diliminin toplumsal yaşam biçimi olan aşiretçi- feodal örgütlenmeyi zamanında terk etmeyip sırtında bir kambur olarak taşıması ve uluslaşma adı verilen siyasal örgütlenme biçimine geçememesi veya geç geçmesidir. Bu durumun en önemli sonuçlarından biri kul olma anlayışından özgür birey anlayışına evrilememek olmuştur. Hal böyle olunca Avrupa’da Rönesans ve reform hareketleri yaşanırken bilim ve teknolojide inanılmaz yenilikler ve siyasal dönüşümler olurken Ortadoğu halklarının bu değişimlerden bihaber olmasıdır. Doğrusunu isterseniz geriden ve ağır aksak takip etme günümüzde de devam ediyor. Ayrıca bölge halklarının bu yaşam tarzı farklı nedenlerden dolayı devlet yöneticilerinin de işine gelmiyor değil.

Sanayi devriminden sonra önem kazanmaya başlayan petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarının bol miktarda bulunması bölgenin ikinci önemli özelliğidir. Nitekim 1. Ve 2. Paylaşım savaşlarından sonra galip devletlerin bölgeye çöreklenmesi temel olarak bu zenginlik kaynaklarından dolayıdır. Özellikle İngiltere ve Fransa bu paylaşım sırasında uydu devletler yaratarak ve bu devletlerin sınırlarını da cetvelle çizer gibi belirlemekte sakınca görmemişlerdir. Aynı sömürgeciler bölgenin 5000 yıllık kadim halkı olan Kürtleri ve ülkeleri Kürdistanı dört devlet arasında paylaşarak tarihi bir hataya da imza atmışlardır.

Bu kısa gezintinin temel amacı bir ülkenin özlemini çekmenin yanında o ülkede insanca yaşamayı da temel amaç edinmektedir .

Irak Kürdistan’ında mücadele tarihi

Irak özelinde mücadele ana hatlarıyla Mahmut Berzenci ile başlamış Molla Mustafa Barzani ile devam etmiş ve başta Mesut Barzani olmak üzere günümüz aktörlerine devredilmiştir.

Körfez savaşlarıyla birlikte ırak Kürdistanı 1992 de tek taraflı olarak federe devlet kararını aldı 2005 de Baas rejiminin yıkılması ile Kürtler Araplarla birlikte ortak hazırlanan anayasaya göre resmi olarak federal devlet statüsü kazandı. Bu anayasaya göre 2007 de tartışmalı bölgeler için referandum yapılacak ve bu bölgelerin hangi federe devlete dahil edileceği netleşecekti. Ancak geçen on yılda Bağdat yönetiminin bilinçli olarak bu konuyu ertelemesi sonucu referandum gerçekleşemedi . bunun üzerine Mesut Barzani bir demecinde “Biz Irak’ın bütünlüğünü esas alan bütün yolları denedik , bunun için bedel ödedik ama olumlu bir sonuç alamadık. Bundan dolayı, “madem bu şekilde sonuç alamıyoruz bizde ırak ile yan yana iki komşu olmaya karar verdik “diyerek referandum kararının nedenini açıklamıştır. Umarım bu gerekçe ile verilen karar bağımsız Kürdistan şiarının gerçekleşmesi için ilk adım olacaktır.

Mesut Barzani başkanlığında federe Kürt devletinin tüm siyasi partilerinin 7 haziranda bir araya gelerek yaptıkları istişareler sonucu referandum tarihi 25 eylül olarak kabul edilmiştir. Referandum Kürdistan bölgesinde yapılacağı gibi tartışmalı bölgelerde de yapılacaktır. Bunun için Mesut Barzani başkanlığında bir üst komisyonun kurulmasına da karar verilmiştir. 6 kasım tarihinde ise meclis seçimlerinin yapılacağı açıklanmıştır ancak Goran hareketinin ve İslami partinin özelikle İran ile olan ilişkileri nedeni ile sıcak bakmadıkları bir gerçektir

Bölge ve Küresel Güçlerin Tepkileri

Şuan Rusya dışında küresel güçler sanki ağız birliği yapmışçasına “bağımsızlık sizin hakkınız

-İşid bahane edilerek – ancak zamansız ve acele alınmış bir karardır ve Irak’ın toprak bütünlüğünden yanayız” şeklindedir bu yuvarlak sözler diplomatik bir dil ile mevcut durumun devamı mesajını içermektedir. Ancak değil 25 Eylül 2017 on yıl sonranın 25 eylülü referandum için ilan edilen gün olsa bile sanırım söylenecekler aynı içerikte olacaktır. Nitekim Mesut Barzani france 24’e yaptığı bir söyleşide “neden zamanı değil , zamanıdır hatta geç kalınmıştır. Eğer Irak’ın bütün sorunlarının çözümünü beklersek bu hiç gerçekleşmeyecektir. Çünkü Baas rejiminin yıkıldığı 2003 yılından bu yana sorunlar arttı ve çözüm geliştirilemedi. Biz bu yüzden geri adım atmayacağız ve referandumu 25 Eylülde gerçekleştireceğiz.” Şeklindedir. Bu sözler her şeyden önce kararlılığın göstergesi ama aynı zamanda referandum ve ardından gelecek bağımsızlık gerçekleşmezse iki federe devlet arasında var olan kaosun daha da derinleşeceğini göstermektedir kaldı ki ırak diye bir devlet federe olarak bile fiilen yok durumundadır . Irak yeniden şekillenmek Kürtler de özlemlerine kavuşmak zorundadır . kaldı ki birleşmiş milletler yetkililerinin yapılacak referandum için gözlemci göndereceklerini ve bağımsızlık için onay çıkması durumunda konuyu yetkili organlarında değerlendireceklerini bildirmeleri konunun devletler nezdinde hukuksal bir boyut kazanmasını sağlamıştır . ayrıca Avrupa birliğinden de aynı anlama gelecek açıklamalar yapılmaktadır.

Tüm bu göstergeler küresel güçlerin bölgede yeni sorunlarla karşılaşmama adına sert tepkilerinin olamayacağına kanıttır.

Bölgesel güçlerden İsrail, Ürdün, hatta S. Arabistan’ın farklı gerekçelerle referanduma sıcak baktıkları bir gerçek. Türkiye’de ırkçı ve statükodan yana olanların fazlasıyla gürültü çıkarıp kitlelerini mobilize edecekleri belki daha da ileri giderek bazı provokasyonlara neden olabilecekleri düşünülmektedir. İktidarın ajandasında ise referandumu engelleme çabası bulunmakla birlikte Suriye’deki gelişmeler öncelikli sırada yer almaktadır. Kaldı ki Türkiye ile Kürt Federe Devleti arasında ekonomik ilişkilerin her iki tarafın faydasına olduğu ve bu durumun ileride de devam edebileceği tahmin edilmektedir. İran hem İsrail hem ABD İle olan olumsuz ilişkilerinden dolayı ağır, ağır sıranın kendisine gelmekte olduğu hissine kapıldığı için referandumdan en rahatsız bölge ülkesi konumundadır. Bu nedenle hem Türkiye hem Bağdat yönetimi hem Irak Kürdistan’ında yanına çekebileceği gruplar ile sıcak ilişkiler kurarak Suriye’de varlığını devam ettirerek ve Rusya’nın desteğini alarak sırasını savma gayreti içindedir. Kısacası İran duruma fiili müdahale yerine çıkar ilişkileri çerçevesinde konuyu sabote etme yoluna gidecektir. Ancak asıl sorun Haydar el Ebadi’nin başbakanlığını yaptığı Bağdat’taki mecliste düğümlenmektedir. Çünkü merkezi hükümet ve meclis onay vermeden –Katalanların örneğinde olduğu gibi – referandumun geçerliliği kabul görmemektedir. Bu da bağımsızlığa giden yolun oldukça zorlu geçeceğini göstermektedir. Ancak ne Irak İspanya’dır nede Irak Kürdistanı Katalanyadır.

Son söz

Orta doğudaki yönetim şekilleri kısa bir göz atıldığında aklı başında olan herkes mollaların kralların emirlerin ve diktatörlerin halklarını yönettiklerini kendileri şatafatlı bir hayat yaşarken sade vatandaşların ne kadar zor şartlar altında bulunduklarını görür ancak kurulacak bağımsız Kürdistan demokrasinin evrensel normları çerçevesinde insan hak ve özgürlüklerine saygılı bir devlet olursa hem çevresindeki ülkelere örnek olur dünya ülkelerinin saygınlığını kazanır hem de çöl ortasında bir demokrasi vahası oluşturmuş olur aksi halde çevremizdekilerden farkımız kalmaz.


Print