2024-03-19
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Abdulmenaf Kıran
 
Barış bir temennidir
2017-09-03 10:13
Abdulmenaf Kıran
Dün yine dünya barış günüydü.

Her yıl 1 Eylül günü Dünya Barış Günü olarak kutlanıyor. Barış yanlısı Sivil Toplum Kuruluşları, siyasi partiler ve gönüllü aktivistler barışı temenni eden mesajlar yayımlar, barış için çeşitli aktivitelerde bulunurlar. Bu yıl da aynı mahiyette çeşitli açıklama ve etkinlikler yapıldı.

Amiyane bir söz var,” Mutlu aşk yoktur ” denilir; ama her insan aşk peşinde koşar. Mutlak barış da yoktur:

Anayasa Hukuku, anayasaların birer toplumsal sözleşme metni olduğunu yazar. Pek çok Toplum sözleşmesi teorisi vardır. Bunların en çok bilinenleri Thomas Hobbes, John Locke ve JJ.Rousseau tarafından yazılanlardır. Hobbes,” insan insanın kurdudur “ der ve “ toplum sözleşmesinden önce insanların anarşi içinde yaşadığını, güçlülerin güçsüzlere yaşam hakkı tanımadığını, güçlünün iradesini zayıfa dayattığını “ ….söyler.

Locke ise “ toplum sözleşmesinden önce insanların barış içinde yaşadığını …..” yazar.

Bir de Marksistler Köleci toplumdan önce İlkel Kominal Toplumun yaşandığını, insanların barış içinde bir arada yaşadıkları, özel mülkiyetin olmadığını ve insanların kollektif yaşadıklarını söylerler.

Hangi teorinin doğru olduğunu kestirmek zor. Fakat insan doğasına baktığımızda Hobbes’in görüşlerinin hiç de yabana atılamayacağı görülüyor.

Siyasal tarih bize şunu gösteriyor. Güçlülerin, zayıfları korkutarak, baskı ve, tahakküm altına aldığı, kendi iradelerini dayattığını. Kısacası zor, toplumsal ve siyasal yaşama damgasını vurmuştur. İnsanların amaçlarına zor kullanarak ulaşabildiği bir ortam da, ebedi barışa ulaşmak mümkün değildir.

Dünyada bir savaş sektörü vardır. Bu sektör şiddet ve savaştan besleniyor. Bunlar var oldukları sürece dünyada çatışma bitmeyecektir. Bu gün Silah sektörü çok büyük bir kar elde etmektedir. Gittikçe gelişmekte olan bu sektör çatışmaların bitmesine izin vermez.

İkinci büyük sektör ise iktidar tutkunlarıdır. Hükümetler kolay kolay iktidar koltuğunu bırakmak istemezler. Ta büyük İskender’den , Aristo’dan bu yana çok iyi bilinen bir şey var. Savaşlar vatandaşları hükümet etrafında toplar. Vatandaş hükümetin yanlış icraatını savaş hallerinde eleştirmezler. Önceliği toplumsal güvenlik alır. Dolayısıyla her kes ortak düşmanı bertaraf etmek için fedakarlık yarışına girer. Bu nedenle hükümetler genellikle toplumun dikkatini iç ve dış düşmanlara yönlendirir. Hatta savaş durumlarında, her türlü eleştiriyi “Vatana İhanet“ ile yaftalarlar.

Öte yandan tüm siyasi iktidarlar büyük devlet olmaya çalışır. Büyük devlet olmak için geniş topraklara ve büyük nüfusa sahip olmak gerektiriyor. Bu durum da siyasi iktidarlarda yayılma iştahını kabartıyor. Ordusunu modernize edip, ekonomik olarak güçlenen devletler genelde çevrelerinde işgal edebilecekleri toprakları kolaçan ederler. Saddam’ın 1980 yılında İran’a, saldırması, 1990 yılında Kuveyt’i işgal etmesi uluslararası ilişkilerin bu özelliğinden de kaynaklanıyor. Görüldüğü gibi savaşın güçlü taraftarları vardır.

Öte yandan Barışın da çok geniş bir toplumsal tabanı mevcuttur. Emekçiler, silah tacirleri hariç, ticaret yapanlar, köylüler ve meslek sahiplerinin savaşta çıkarları yoktur. Bu kesimlerin çıkarı barıştadır. Ne var ki, savaş yanlıları kadar örgütlü ve organize değiller. Bu nedenle evrensel barışı tesis etmek ancak bir temenni olarak kalıyor. Ama biz yine de bu temenninin gerçeğe dönüşmesi için mücadeleci olalım. Bazen ütopyalar bile insana yaşam sevinci ve mücadele azmi katmaktadır. Bir temenni olmaktan öteye geçmezse de barış için mücadele etmek gerekiyor.02.09.2017





Print