2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Mehmet Ali Sönmez
 
Referandum ve Türkiye
2017-10-04 18:00
Mehmet Ali Sönmez
Çocukken doğup büyüdüğüm Ağrı"da Kürtçenin yasak olduğu dönemde adliye koridorlarında Türkçe bilmediği için ifade veremeyen, mübaşirler tarafından azarlanan, jandarma tarafından tartaklanıp dövülen insanları gördüğümde çok zoruma gitmiş, canım yanmıştı.

Kendi kendime dedim ki “bu insanların Kürt doğmaları kendi tercihleri deği, neden bunlara eziyet ediyorlar?!”

Gençlik yıllarımda cevabını bulduğum bu soruyu sorduğum yıllardan bu yana 50 yıl geçmiş.

Şimdi anlıyorum ki Kürtçe konuşma yasağının kaldırılması, Kürdçe televizyon yayını dışında Kürdlere karşı önyargıda hiçbir şey değişmemiş.

Bu konunun muhalifi hemen herkes “Kardeşim dilinizi konuşuyorsunuz, televizyonunuz da var daha ne istiyorsunuz?” Diye başlayan cümlelerle yapılan şeylerin yeterli olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.

Hatta “oturun oturduğunuz yerde” diyen de var.

Kimsenin aklına Kürtlerin bir millet olduğu, bir dili, kültürü ve tarihi olduğu gerçeği gelmiyor.

Dünyada yaşayan yetmiş iki milletin hepsinin hakları var, Kürdlerin yok. Var olan bütün ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı var, Kürdlerin yok. Bu yaman çelişki ile mücadele uzun süreceğe benzer.

Güney Kürdistan"da yapılan referandumun bölgede ve dünyada meydana getirdiği etki ve tepkileri yaşadığımız bir süreçten geçiyoruz. Tarihin bize öğrettiği gerçekleri bir bir yaşamak nasibimizde varmış. Mesele Kürtler olunca önyargılar bütün vahşeti ile açığa çıkmış görünüyor.

Türkiye, Kürdistan’da referandum kararı alındığı ilk zamanlarda çok fazla ciddiye alınmamasından mıdır bilinmez pek tepki göstermedi.

Ne zamanki referandumun Kürdistan’ın geleceğine ve gücüne olumlu etkilerinin olabileceği ve siyasi ve askeri bakımdan tehdit olacağı varsayıldı işte o zaman Türkiye’nin tepkisi çok şiddetli ve sert oldu. Bağımsız bir Kürdistan’ın bugünden daha güçlü ve saygın olacağı kesin.

Ancak bu durum Türkiye’ye olumlu geri dönüşleri olacak bir durumdur. Türkiye’nin buradan bir tehdit algısı yaratarak Kürdlere karşı takındığı tavır, kendi aleyhine gelişecek olaylara gebe bir tavırdır.

Küresel sermayenin Ortadoğu’yu kan gölüne çevirdiği bir gerçek. Küresel aktörler hemen hemen her orta doğu ülkesinde bir projeyi uygulama gayretindeler. Bunu anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Petrol ve diğer enerji kaynaklarının paylaşımı gündemdeyken bu plan ve projelerin ardı arkası kesilmez. Türkiye’yi de bu olgudan muaf tutmak mantıklı değildir.

Ancak bu böyledir diye de Kürtler kendi ulusal haklarından vazgeçecek değiller.

Dünyadaki bütün ülkeler ulusal kimliklerini korurken, kendi kültürlerini yaşar ve yaşatırken Kürdlerin doğuştan hakkı olan bu haklardan mahrum bırakılması ve bu yönde şiddet ve baskıya başvurulması en hafifinden hakarettir, yok saymadır, vahşettir.

Arakanlı Müslümanlara sahip çıkan (sahip çıkılması doğrudur), Filistin in devlet olma haklarını savunan, Batı Trakya’da, Bulgaristan’da ve Irak’taki Türklerin ve Türkmenlerin hukuklarını savunan devlet, bölgesindeki komşusu ve ülkesinin vatandaşlarının akrabası bir halka “bağımsızlık ilan edersen tepene çökerim” demesi ne kadar doğrudur ve adildir?

Adaletten bahsedenlerin adaleti önce vicdanlarında sağlamaları gerekir.

Bu referandumun bölge halklarına ve özellikle Kürtlere çok şey öğrettiğini zannediyorum. Bir kere Kürtler tarihin tekerrür ettiğini bir kez daha yaşamış oldular. Kürtlerin tarih boyunca bir araya gelmesini ve devlet olmasını engelleyen ve sürekli sabote eden Irak, İran ve Türkiye bir süre önce birbirlerine sert diplomasi uygulayıp masaları devirme noktasına gelmişken, aniden “U” dönüşü yaparak referandum ve Kürt karşıtı ittifak içine girdiler. Bu da gösteriyor ki konu Kürdler olunca herkes işbirliği yapabiliyor. Hatta öyle ki ülkemizdeki sözde devrimci ve sosyalist kesimler bile AKP politikalarını destekleme noktasına geldiler. Sormak lazım Kürdler size bu düşmanlığı yapmanızı gerektirecek ne yaptı? Tarih boyunca savaştınız, öldürdünüz, yerlerinden sürdünüz, üzerlerine bomba yağdırdınız, kimliklerini ifade etmelerine engel oldunuz Kürdlerden hala ne istiyorsunuz?

Bu konu sosyal medyada tartışılırken dikkat ediyorum kim “referandum da bağımsızlık da haklarıdır” diye cümle kursa hemen “ama İsrail destekliyor, Yahudiler işin içinde” ile başlayan cümleler kuruluyor.

İsrail olayın farkında kendi çıkarları gereği destekliyorlar, sebepleri de şunlar;

1-İran ile Irak’ın Şii bloğu arasındaki bir Kürt devleti yalıtım sağlar, Kürtler Sünni Müslümandır; ama seküler olmaları İsrail’in tercihini etkilemiştir.

2-Bu pozisyon dünya ve Ortadoğu dengelerinde kendilerini daha sağlam bir yere oturtur, bu kadar basit.

İsrail uluslararası ilişkiler argümanını kendi lehine kullanmasını bilen bir ülke. Kürtler de bu kadar yalnız bırakılmışken İsrail’in desteğini elinin tersiyle itecek kadar saf değildir. Çünkü Kürtler biliyor ki İsrail destekliyorsa mutlaka ABD’nin onayını almıştır. Yüz yıldan fazla bir süredir ilk defa bağımsızlık yolunda yakalanmış bir fırsatı destekleyenlerin ABD ve İsrail olması Kürdlerin bu konudaki kararlarını değiştireceğini zannetmiyorum.

Gelelim Türkiye’nin karları ve zararlarına. Türkiye’nin referanduma bu kadar sert tavır takınması, yaptırımlar uygulaması ve nihayet müdahaleden bahsetmesinin siyasi ve ekonomik sakıncaları vardır.

Sayın Cumhurbaşkanı sert söylemleri ile iç kamuoyunda Türk milliyetçisi seçmeni yanına alma çabasına girmiş 2019 seçimlerinde Bahçeli ile yaptığı ortaklığın meyvelerini almayı hedeflemiştir.

Ancak unuttuğu bir şey vardır; uygulanan bu politika, 15 yıllık iktidarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da (Kuzey Kürdistan’da) MHP’nin ve CHP’nin sonunu getiren, hatırı sayılır miktarda AKP ye oy veren Kürt seçmeni küstürme ve hatta duygusal kopuş noktasına getirme riski taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki Güney Kürdistan’da akrabaları olan ve bugüne kadar siyasi kimlikleri ile ilgili hiçbir yasal düzenleme yapılmayan Kürt seçmende meydana gelmiş olan bu güven kaybı AKP’yi Kuzey Kürdistan’da yanlız bırakacaktır. İşte “iç tehdit” o zaman başlayacaktır. Bu tavır ve yaptırımların İkinci sakıncası da Türkiye’yi Ortadoğu’da meydana gelen yeniden yapılanma çalışmalarından pay almasını engelleyecektir. Günlük hatta anlık politikalarla dünyanın her yerinde pozisyon alan küresel güçler Türkiye’nin tehditlerini her an kendi lehlerine çevirebilirler. Bahsettiğimiz şey petrol ve gazın taşıma projeleridir. Bu konuda her an her şeyi yapabilecek güce sahip küresel güçler bu projeleri de Türkiye’nin elinden alabilirler. Bilindiği gibi Irak’ın bütünü ile Türkiye’nin yıllık ticaret hacmi 0rtalama 12-13 milyar dolar düzeyinde iken bunun 9,5 milyar doları sadece Güney Kürdistan iledir. Bu hacmin tamamına yakını da ihracat ürünleridir. Başka bir deyişle ticaret hacminin %75 den fazla bir kısmı Güney Kürdistan’ladır. Güney Kürdistan’da faaliyet gösteren üç bin dolayındaki yabancı şirketten 1351 tanesi Türk şirketidir. Bunun anlamı şudur, önümüzdeki dönemde yeniden yapılanma ve imar bu ticaret hacmini birkaç katına çıkarma potansiyeli taşımaktadır.

Sonuç olarak Türkiye Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkını tanıyarak hem içerdeki Kürd vatandaşlarının gönüllerine hitap etmiş olacak, onlarla kalıcı barışın imkanını yakalayacak hem de Kürdistan ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini geliştirerek Irak’ın bütününde yeniden yapılanma ve imar çalışmalarından kendine düşen payı alacaktır. Umudumuz ve beklentimiz Türkiye’nin bir an evvel aklı selim politikalara geri dönmesidir. 4.10.2017

HAK-PAR (İzmir) Bornova İlçe Başkanı
MEHMET ALİ SÖNMEZ

Print