2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Ahmet İnsel
 
Tiranlık üzerine
2018-01-16 12:09
Ahmet İnsel
Vittorio Alfieri bir 18. yüzyıl İtalyan düşünürü ve tiyatro yazarıdır. 1749’da doğmuş, 54 yaşında ölmüş, İtalya’da Risorgimento hareketinin olgunlaşmasında önemli bir rol oynamıştır. Bettinelli’nin 1775’te kültürel yeniden doğuş, Rönesans anlamında ilk kez kullandığı Risorgimento kavramını, 18. yüzyıl sonunda popürleştiren ve ona İtalya’nın birliği ve özgürleşmesi anlamını yükleyen Alfieri’dir.

Alfieri’nin bugün en çok tanınan eseri özyaşamöyküsüdür (Hayatım) ama zamanında ona ün kazandıran eserleri, 1777’de yayımladığı Tiranlık Üzerine başlıklı kitabı ve bu tema etrafında yazdığı birçok trajedidir. Despotluğun her türlüsüne karşı çıkan Alfieri, 1788’den sonra “özgürlükler ülkesi” olarak tanımladığı Fransa’ya yerleşti fakat1792’de Fransız devriminin aldığı yönü tasvip etmeyerek İtalya’ya döndü. 1803’te vefat etti.

Bugün Tiranlık Üzerine’nin ikinci bölümünden birkaç paragrafın tercümesini yaparak, sözü Alfieri’ye bırakmanın yeterli olacağını düşünüyorum:

“Kanunları uygulamakla görevli olan kişinin, cezalandırılmayacağı güveniyle, kanunları yaptığı, ortadan kaldırdığı, ihlal ettiği, yorumladığı, engellediği, askıya aldığı ve hatta sadece yoklarmış gibi yaptığı her türlü yönetimi, ayrım gözetmeden, tiranlık olarak tanımlamak gerekir. Bu kanun ihlalcisi, kan bağı yoluyla ya da seçimle, el koyarak veya meşru biçimde gelmiş olsun, iyi veya kötü, bir ya da birçok kişi olsun; kim ki, kendine bu yetkiyi veren etkili güce sahiptir, o tirandır. Bunu kabul eden her toplum tiranlık, bundan eziyet çeken her halk köledir.

Benzer şekilde, kanunları var etmekle görevli olanın aynı zamanda bunları uygulayan kişi olabildiği yönetimi de tiranlık olarak adlandırmak gerekir. Burada belirtmek gerekir ki, kanunlar yani herkese eşit olan görkemli toplumsal sözleşme, halkın meşru seçilmişlerinin oyunu alarak sadece ve sadece çoğunluğun iradesinin ürünü olmalıdır.

Eğer çoğunluğun iradesini kanuna dönüştürmekle görevli bu seçilmişler, kendi kaprislerine göre bunları uygularlarsa, tiran olurlar; çünkü bu kanunları yorumlamak, yürürlükten kaldırmak, değiştirmek veya kötü biçimde uygulamak veya hiç uygulamamak onların isteğine bağlıdır.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, adil bir yönetimle tiranlık arasındaki fark, ahmaklıkları nedeniyle ya da kasıtlı biçimde bazılarının iddia ettiği gibi, ilan edilmiş kanunların var olup olmamasıyla ilişkili değildir. Fark, bunu uygulamakla yükümlü olanların, hiçbir hal ve koşulda bunları uygulamayı reddedememeleri ya da değiştirememelerinde yatar.

Dolayısıyla bir yönetim, kanunu uygulayanla onu yapan veya kanunu yapanla onu uygulayan aynı kişi olduğu zaman tiranlık olduğu gibi, kanunu uygulamakla yükümlü olanın, kanunları yapana hiçbir zaman hesap vermediği zaman da mükemmel bir tiranlık söz konusudur.”

Üzerinden neredeyse iki buçuk yüzyıl geçmiş olan bu değerlendirme bugün birçok ülkede yürürlükte olan yönetimin tiranlık olarak nitelendirilebileceğini bize hatırlatıyor. Tiranlığın Osmanlıcada karşılığı istibdattır. Başına buyruk, keyfi yönetimi ifade eder. Müstebit de tiranı. Bugün Ahmet Şık’ın mahkeme salonunda “Kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet” diye haykırtan da, 1777’de Alfieri’nin tasvir ettiği tiranlık yönetiminin, “devr-i istibdadın” hortlamasıdır.

Not: 1- Alfieri’nin kitabını Abdullah Cevdet çevirdi ve 1899’da Cenevre’de Osmanlı İttihat ve Terakki Matbaası’nda yayımladı. Çevirinin ikinci baskısı 1908’de Kahire’de yapıldı. 2015’te Akademi Titiz Yayınları bu çeviriyi yeniden basmış.

2- Timothy Synder’in, Tiranlık Üzerine, Yirminci Yüzyıldan Yirmi Ders başlıklı kitabı, tiranlık yönetiminin modern tezahürlerini gösterip, bunlara karşı direnme olanaklarını aydınlatmaya çalışıyor (Türkçe çevirisi, Olvido Kitap, Nisan 2017).

-------------------------------------------------

Cumhuriyet-16 Ocak 2018
Print