2024-03-19
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Kemal Burkay
 
1993 Protokolü Ve elmalarla armutları karıştıranlar 1.Bölüm
2018-05-21 23:37
Kemal Burkay

Kemal Burkay

Elmalarla armutları karıştıranlara siyasette de her zaman rastlanır. Bazıları deneysizlikten bunu yaparlar, bazıları ise bile bile…
Beşli Grup’un HDP’ye yönelik son seçim ittifakı girişiminde de bu görüldü.
Beşlinin bazı sözcüleri ve taraftarları, gelen eleştiriler karşısında HDP’ye yönelik bu girişimi, benimle Öcalan arasında 1993’te yapılan protokolü hatırlatarak savunmaya çalıştılar.
Oysa bu ikisi gerek yapıldıkları siyasal ortam, gerekse hedefleri ve içerikleri bakımından çok farklıdır.
Sayın İbrahim Güçlü son yazılarından birinde haklı olarak buna değindi. Ben de bu konuda, gecikmiş de olsa birkaç şey söylemek isterim.
Birincisi, 1993 protokolünün yapıldığı ortamdaki siyasi gelişmeler bugünkünden çok farklıydı. Türk devletinin politikasında, bir kırılma yaşanmaktaydı. İlk kez Özal’ın şahsında bir devlet başkanı bu sorunun şiddet yoluyla çözülemeyeceğini söylemiş, siyasal çözüm yolu aramış, hatta “federasyonu bile tartışmalıyız,” demiş ve bu yönde adımlar atmak için Kürt lider Celal Talabani’nin aracılığıyla Öcalan’a haber göndererek onun tek yanlı ateşkes yapmasını sağlamıştı. Böylece ortaya bir barış ve çözüm fırsatı çıkmıştı.
Ben bu nedenle, yani söz konusu adıma destek vermek için, Celal Talabani’nin önerisiyle ve onların (YNK’nın) Şam’daki evlerinde Öcalan’la görüşmeyi kabul ettim. Yine bu görüşme sırasında iki örgüt (PSK ve PKK) adına ortak bir açıklama yapılmasının iyi olacağı konuşuldu ve bunu benim hazırlamam benimsendi. O akşam kaldığım otelde söz konusu metni hazırladım. Ertesi gün aynı yerde bir kez daha buluştuk ve benim el yazımla hazırlanmış olan ortak açıklamayı imzaladık.
Öcalan, bu metinde yalnızca “Kürt Halkı” tabiri yerine “Kürt Ulusu” dememizi önerdi ve ben de “halk” kelimesinin üstünü çizip “ulus” yazdım.
Diğer bir önemli fark, “1993 Şam Protokolü” olarak kamuoyuna yansıyan bu ortak açıklamanın içeriğidir. Önemli maddelerden biri, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının vurgulanması ve Türk tarafına eşitlik temelinde bir federal çözümün önerilmesi idi. Biz, zaten başından beri bunu da önermekteydik. PKK bakımından ise bu bir ilkti.
Protokolde yer alan diğer bir önemli madde, Kürt örgütleri arasında şiddete başvurulmaması ve ortaya çıkan sorunların diyalog yoluyla çözümü gereğinin vurgulanması idi. Bu da o güne kadar diğer örgütleri işbirlikçi olarak niteleyen ve onlara karşı şiddeti bir hak ve genel geçer yöntem sayan PKK açısından önemli bir değişim sayılırdı. (PKK’nın daha sonra buna ne derece uyduğu ise ayrı mesele.)
Üçüncü olarak protokol, Kuzey parçasındaki Kürt hareketinin ortak bir cephesinin oluşturulmasını öneriyordu ve bir süre sonra cephe çalışmaları başladı.
Dördüncü olarak da protokol Türk tarafına 9 maddelik bir acil istemler önerisi içermekteydi, ki bu öneriler, bizim PSK olarak öteden beri savunduğumuz kısa vadeli istemlerdi.
Ateşkes ve onu izleyen bu protokol, tüm bu nedenlerle hem Kürdistan ve Türkiye kamuoyunda hem de dış kamuoyunda önemli bir yankı yaptı. Barış ve çözüm isteyen çevreler bunu sevinçle karşıladılar ve desteklediler. Buna karşılık içerde ve dışarıda savaşa koşullanmış olan militarist çevreler ile bu çatışmadan yarar bekleyen kesimler de rahatsız oldular. Nitekim ateşkesi sabote edenler onlar oldu. 33 silahsız askerin Bingöl yolunda durdurulup kurşuna dizilmesi, Özal’ın ve onu destekleyen bazı üst düzey asker ve sivil bürokratların peş peşe gelen kuşkulu ölümleri onların eseri idi.
Silahların susmasından ve protokolün içeriğinden rahatsız olan bazı sözde devrimci ve sol kesimler ise, “Öcalan Burkay’ın çizgisine geldi” diye tepki gösterdiler.
Beşli Grup’un son girişiminin ise bu protokolle hem siyasal ortam, hem istem ve hedefler, hem de sonuçları ve etkileri bakımından hiçbir ilgisi yoktur. Yazının 2. Bölümünde de bu hususlar üzerinde duracağım.
---------------------------------------------------------
Okurun daha net bilgilenmesi için 1993 Protokülü’nü ekte sunuyorum:

K A M U O Y U N A

19 Mart 1993 günü bir araya gelen Kürdistan İşçi Partisi (PKK) Genel sekreteri Abdullah Öcalan ile, Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Genel Sekreteri Kemal Burkay aşağıdaki konularda görüş birliğine varmışlar ve bu açıklamanın kamuoyuna duyurulmasını uygun görmüşlerdir:
1- Kürdistan’ın aynı veya değişik parçalarından yurtsever örgütler birbirlerinin varlığına saygı göstermeli, aralarında varolan veya olabilecek sorunları karşılıklı diyalog yoluyla ve barışçı yöntemlerle çözmelidirler.
Yurtsever örgütler arasında şiddete başvurulmamalı, tartışmalarda düşmanca ve saldırgan bir dil kullanılmamalıdır.
2- PSK ve PKK, Kuzey kürdistan yurtsever örgütleri arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi, işbirliği ve dayanışmanın geliştirilmesi ve giderek ortak bir cephenin oluşturulması için çaba göstereceklerdir.
İki parti, bu amaçla, yakın bir zamanda ortak bir toplantı düzenlenmesi için yurtsever parti ve örgütlere çağrı yapacaklardır.
3- Kürt ulusu da her onurlu ulus gibi özgür yaşama, kendi geleceği ile ilgili olarak serbestçe karar verme, zulüm ve baskıya karşı direnme hakkına sahiptir. Bu haklar Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve AGİK sözleşmesinde dile getirilmiştir.
Son yıllarda Kürt kimliğini tanıdığını ileri süren Türk Hükümeti, Kürt halkının meşru haklarını tanımamakta ısrar ediyor. Oysa Kürtlerin temel hakları tanınmadan, „Kürt kimliğini tanıyorum“ demenin bir anlamı yoktur.
Kürt sorununa adil bir çözüm, ancak iki halkın eşitliği temelinde mümkündür. Biz böylesine demokratik bir yapıda iki halkın yanyana, kardeşçe, barış içinde yaşayabileceği görüşündeyiz. Bunun biçimi demokratik federasyondur.
Bunun için de Türk devletinin yıllardır süregelen baskı politikasının sonucu olan bugünkü çatışma ortamı sona ermeli, sorunun barışçı çözümüne yol açılmalıdır. Türk Hükümeti de eğer gerçekten barış, demokrasi ve eşitlik istiyorsa aşağıdaki acil adımları biran önce atmalıdır:
1- Karşılıklı olarak ateş kesilmelidir. PKK’nın attığı ilk adım bu bakımdan iyi ve tarihi bir fırsattır;
2- Kürdistan’da olağanüstü hale, Bölge Valiliği sistemine son verilmeli; Kontrgerilla, „Özel Timler“ ve köy korucuları dağıtılmalıdır;
3- Kürt ulusunun varlığını ve haklarını da güvence altına alan demokratik bir anayasa yapılmalı; tüm antidemokratik yasa ve kurumlar kaldırılmalıdır;
4- Genel af çıkarılmalıdır;
5- Düşünce, söz, basın ve örgütlenme özgürlükleri tam olarak tanınmalıdır;
6- Partilerimiz de dahil, tüm yasaklı partilerin ülkenin legal politik yaşamına serbestçe katılma olanağı tanınmalıdır;
7- Kürt dili, tarihi, kültürü üzerindeki baskılar son bulmalı; Kürtçe eğitim olanağı sağlanmalı; radyo ve televizyon Kürtçe yayın yapmalıdır;
8- Mevcut ortam nedeniyle Kürdistan’dan göç etmek zorunda kalanların, ya da sürgün edilenlerin yerlerine dönmelerine olanak sağlanmalı ve zararları tazmin edilmelidir;
9- Kürdistan’ın son yıllarda daha da yıkılan ekonomisinin iyileştirilmesi, tarım ve ticaretin yeniden canlandırılması için köklü ekonomik programlar uygulanmalıdır.
Bu vesileyle halkımızın Newroz bayramını yürekten kutlarız.

PKK Genel Sekreteri ........... PSK Genel Sekreteri
Abdullah Öcalan ..................... Kemal Burkay






Print