2024-03-19
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Metin Can
 
Dindarların tanrısı, solcuların putları ve doğal hayatın normları
2018-09-16 20:48
Metin Can
Canlılar dünyasında, insan olarak adlandırdığımız topluluklar çeşitlenerek, evrimleşerek, düşe kalka günümüze kadar ilkel yaşam biçiminden modern yaşama kadar çeşitli evereleden geçerek geldi.

Bu süreçte kendi yarattiklari putlar ve tanrılarla kavgalar ederek tek tanrılı dinlere kadar getirdiler.

Bu geçiş kolay ve kavgasız değildi elbet,Tek tanrı ile kulları arasında bir temsilcinin olma ihtiyacından kaynaklı peygamberlerin (elçinin) olması gerekiyordu ve günümüzün anayasası dediğimiz hukuk normları, tolumların birilkte beli ilkelerle yaşamasının sağlanması gerekiyordu ve gerekiyor da.

Buna uymanın karşılığından öbür dünyada cennet vaad ediliyordu, uymayanların da cehenmle cezalandırılacağını, bütün bunlara tanrı karar verir deniliyordu ve diyorlar da.

Bu da günümüze kadar gelen kutsal kitaplarda yazılıydı ve hala yazılı, binlerce yıllık süreç içinden eklemeler ve degiştirmelerle hala da günümüz dünyasına yön verebiliyor.

Tabii bütün bunlar kavgasız olamıyordu, çağın gereklerine göre çözmeye kalkışıyorlardı.

Her çıkış bir öncekine göre ileri adım olmakla birlikte eskisinden de tümüyle kopamıyorlardı, yani birbirilerini doğuruyorladı diyebiliriz. Dini normların hayatının her alanına mudahale etigini kabul etmiyen bireylerin, gurupların ve toplumların mücadelesi sonucu, aydınlanma çağını yaşayarak, tanrı elçilerine ihtiyaç duymadan yaşanabilirliği tolumlarına anlatabilenler, dinin felsefik ve ritul yönünde korudular. Toplumlarını bilgiye ve doğal yaşama dayalı inançlı olma seçeneğini sunarken, kimi topluluklarda henüz orta çağ karanlığında bocalanarak gününü kurtarma derdinde olunca, zülüm, zorbalık ve barbarlıkla doğal hayatın normlarının önüne geçebileceginin çaresizliğine kendilerini kaptırmış durumundalar.

Vicdanın insan içindeki tanrı olduğunu unutan dindarların hüküm sürdügü diyarlardan sefaletin, acının, haksızlığın, adeletsizligin ve kendinden olmayanlara yapılan zülmün bir sebebinin olması lazım. Kanımca gelişen bilim ve tekniğin karşısında cennetin olabilme şansını kaybetmenin, itiraf edememe korkalığının yan etkileri olsa gerek. Yoksa tanrının yaratığına inandığı insana bu zülmü reva görmesi, gencecik suçsuz insanları idam etmek, savunmasız ve güçşüzlere saldırmak, sindirmek, yerinden yurdundan etmek tanrı işi olmasa gerek, ama şeytani olduğu kesin. Vicdanı ceplerine ve uçkurlarına çalışanlar, ancak tanrısız dindarlar olabilirler. İnancın saflığı tanrının yaratığı her şeyi koruma gayretini gerektirir.

Solun temel ilkelerinden olan doğru bilgi, buna dayalı doğal hayatın akşını insan ve doğa eksenli yaşanır kılmak, degişen çağın ekonomik ilişkilerini baz alarak adilane olmasını sağlamak, bireysel ve gurupsal hesapların genel toplumun çıkarlarına uyarlamak, insan tanrı ilişkilerini bireyselleştirmek, haksızlıklara birlikte meydan vermemek varken, tanrıyı insan seviyesine getirirken kendine tapınma veya birey kultlarına tapınarak, yargısızlıklarla, haksızlıklarla ve gurupçuluklarla topluma yön verebileceklerinin şaşkınlığını hala anlamış değillerdır. Yoksa aynı gelenekten gelenlerin dört ayrı parti kurmalarını, sol felsefeyi onlarca parçalara bölmelerini nasıl anlatabiliriz.

Bütün bu olumsuzlukların bir açıklaması olmalı diye düşünüyorum, yoksa bu kadar çarpıklık terslik bu toplumlara mahsus olamaz.

Doğal hayatın insanlara sağladığı bazı normal normlar vardır. Karnın doyması, uykusunu alabilecek bir yatağının olması, sevişebilmesi, çalışıp kendini geçindirebilecek kazancının olması, koklaması, tatması, dokunması, eğlenmesi, gezmesi, okuması, yazıp çizmesi, düşünüp tartışması, şarkılarını söylemesi, sahip olması gereken bir oyuncağının olması, arkadaşlıklar kurması, inanması, sorgulaması, karar verebilme hakkının olması, ve kendi kendini yönetebilmesi, dahası... kendisi olması lazım.

Bunların kısıtlandığı, bastırıldığı veya çeşitli doğmalaradan kaynaklı yaşanılmadığı ve yaşatılmadığı diyarların solcusu da , sağcısı da, dindarı da, dinsizi de fırsatçı ve acımasız olur, şeffaf ve adilane olma şansını yakalamaları zor olur. Bu olumsuzlukların farkından olan insanlar her kesimden de vardırlar, sorun bunların çoğalamamasında ama sonunda doğal yaşam geçte olsa doğru haberi getirir, en önemlisi doğal yaşamdan yana olabilmek.
Print