2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Etyen Mahçupyan
 
Laik/sol çevre karikatürleşmek zorunda mı?
2014-07-22 22:07
Etyen Mahçupyan
Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça laik kesim içinde hiperaktif bir ruh hali oluştu. AKP’ye nötr yaklaşan veya destekleyen kişilerle, bu partinin adını bile duymak istemeyenlerin bir arada oldukları ortamlarda ise söz konusu ruh hali ‘nörotik evreye’ geçiyor. AKP’nin yanında yer alanlar genelde ağızlarını pek açmamaya, siyasi konulara girmemeye çalışıyorlar. Buna karşılık AKP karşıtlarının büyük bir hevesle hemen konuya girip karşılarındakini ‘dövmek’, boşalmak, rahatlamak istedikleri gözlemleniyor. Birinci grubun sessizliğini azınlıkta kalmalarıyla açıklamak mümkün… Ama bir neden daha var ve diğer tarafı hırslandıran da bu: Sonucu belli olan bir seçim daha yaşanacak. AKP’nin başarılı olmasını isteyenler bir kez daha rahat bir ‘galibiyet’ alacaklar. Bu nedenle sessiz kalmalarının arkasında müstehzi bir duruş varsayılabilir. Bunun AKP karşıtları için ne denli sinir bozucu olabileceğini hayal edebiliriz. Art arda önü alınamayan ‘yenilgiler’ yaşamak, buna engel olabilecek hiçbir yol bulamamak, her seferinde daha utanç verici bir konuma sürüklenmek ve çaresizlikle yüzleşememek kolay taşınabilir bir yük değil. Bu nedenle İhsanoğlu’nda hasletler arama çabası, seçim sonrasında yaşanacak depresyonu daha da katmerleştirmeye aday. Kendilerini laik/sol olarak gören birçok kişi bu birkaç ayı hatırlamak istemeyecek veya siyasetin ‘zaten’ son derece araçsal bir alan olduğu önermesine sarılmak zorunda kalacak.

Bu tablo laik/sol seçmenin niçin bu denli Erdoğan öfkesi, hatta nefretiyle dolu olduğunu ve bu duygusunu her fırsatta dışa yansıtmak ihtiyacında olduğunu anlatıyor. Her şeyden önce yaşanan sıkışmanın boşalması için muğlak olmayan, görünür, dokunulabilir, somut bir hedef lazım. Parti veya kesim bunu karşılamıyor çünkü hükümetin olumlu ve olumsuz birçok uygulaması varken, İslami kesim de artık epeyce heterojen. Dolayısıyla bunların birer ‘nefret nesnesine’ dönüştürülmesi pek işlevsel değil. Oysa tek bir kişi üzerinden yaşanan yoğunlaşmalar duygusal boşalmayı sağlayabiliyor. Ayrıca kişiyi basite indirgemek çok daha kolay olduğu için, hedefteki insanı şablonlaştırmak, klişeler üzerinden okumak, böylece onunla ilgili bir dil üretmek, bu dili yaygınlaştırmak ve cemaat bağlarını pekiştirmek mümkün oluyor. Bu açıdan bakıldığında Erdoğan hem bütün karmaşıklığıyla kendine has bir kişilik, hem de laik/sol çevrelerin ihtiyaç duydukları bir kalıba dökerek ‘üretmiş’ oldukları bir prototip siyasetçi.

Dramatik olan husus, Erdoğan’ın şablonlaştırıldıkça kazanan taraf olmaya devam etmesi. Çünkü muhafazakâr kesim onu, engellemelere rağmen cesaretle bir misyonu sürdürmeye çalışan ve karmaşık yönleri olan biri olarak görüyor. Yani sahici bir insan… Bu bakış muhafazakârların diğer siyasetçilere de sahici kişiler olarak bakmasına ve onların insani zaaflarını görmesine neden oluyor. Dolayısıyla bugün o kesimde bir Kılıçdaroğlu veya Başbuğ nefretine tanık olmuyoruz. Oysa laik/sol kesim kendi nefret nesnesini klişeleştirdiği ölçüde, bizzat desteklemeye çalıştığı siyasetçileri de ‘insani’ vasıflarından soyutlayıp bir karikatüre indirgiyor. Psikolojik açıdan bakıldığında bu kesim aslında Erdoğan’dan nefret etmenin yanı sıra, iç dünyalarında muhtemelen Kılıçdaroğlu, Başbuğ veya İhsanoğlu’ndan çok daha fazla ‘uzak’ kalmak istiyor. Laik/sol çevreler kendilerine siyasi bir şizofreni dünyası yaratmış durumdalar. Belki de onları bu noktaya kendi başarısızlıklarına olan öfkeleri ile kendi başarılarının doğallığına olan inançları arasında kalmışlık sürükledi...

AKP iktidar döneminde vahim hatalar ve açık demokratik suiistimaller de yaptı. Erdoğan ise bunları kategorik olarak sahiplendi ve savundu. Kullandığı dil ve üslup ise gerçekten de birçok zaman kabul edilebilir sınırları zorladı ve laik/sol cenah açısından tahkir edici olarak algılandı. Bu nedenle Erdoğan nefretinin temelinde sadece laik/sol psikoloji yok… Buna cevaz veren, hatta davet eden bir siyasetçinin stratejisi de var.

Ama ruh sağlığı başkalarının ne olduğu ve ne yaptığından hareketle üretilen tepkiler üzerinden inşa edilemez. Erdoğan nasıl biri olursa olsun ve ne yaparsa yapsın, laik/sol kesimin psikolojik rahatsızlığının nedeni değil… Bu rahatsızlığın sadece kullanım alanı… AKP karşıtlarının artık esas sorunlarının bu parti değil, kendileri olduğunu idrak etmeleri gerekiyor. Çünkü hayatı siyaset üzerinden okumaya başlar ve siyaseti de şablonlarla tanımlarsanız, bir süre sonra bizzat kendinizi klişelerden öte cümle kuramayan karikatürlere dönüştürürsünüz ve bu ruh sağlığı açısından hiç iyi bir durum değildir…

----------------------------------------------------------------

Akşam-20 Temmuz


Print