2024-05-11
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Mazhar KARA
 
Cumhur Reisini Seçiyor
2014-08-08 16:55
Mazhar KARA
10 Ağustos 2014 günü halk cumhurbaşkanını seçmek üzere sandık başına gidecek. Bu seçim Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk. Yenilikler üretme ve toplumsal yenilenme bakımından oldukça ketum olan bir toplum için ilkler büyük fırtınalarla, çalkantılarla yaşanır. Ancak, 10 Ağustos seçimleri öncesinde büyük bir çalkantı yok. Toplum oldukça sakin bir biçimde oy kullanacağı günü bekliyor.

Bu sakin seçim sürecinin çeşitli nedenleri var. Bu yazıda birkaç nedeni üzerinde duracağız.

Birincisi; Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi meselesi, yüz yıldır süren kısır cami - kışla siyasi çekişmesinin yaratığı büyük çalkantılar ve çekişmelerin sonucunda, iktidarın gerçekleştirdiği döneme özgü bir politik hamlesinden sonra gündeme geldi ve ardından yasallaştı. Bu süreç biliniyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, demokratik açılımları! bir dönem toplumun geniş kesimleri arasında büyük bir yankı oluşturdu. Ülkeyi ağır açmazlara sürükleyen yüz yılık ağır sorunların (Kürt sorunu başta olmak üzere) adını koyması, söz konusu sorunların çözümleri için adımlar atması, Avrupa Birliği üyeliği açısında heyecan yaratan siyasal dil kullanması, demokrasi vurgusunu üst perdeden dilendirmesi, yeni bir anayasa yapımı konusunda vaatte bulunması vb.. Özelikle büyük bir seçim vaadi olarak öne çıkan yeni anayasa yapma sözü herkesi umutlandırdı. Ardından, 12 Eylül faşist anayasasının çeşitli hükümlerini değiştirmek üzere referanduma gitmesi, tolumun değişim arzularının umuda dönüşmesine neden oldu. Hükümet bu süreçte, demokrasi güçlerinin, “Yetmez ama Evet” cephesinin büyük desteğini aldı. Bu tutum, hükümetin demokrasi ve değişim konusunda samimi olduğu yönündeki algıları güçlendirdi.

Ardından “Yeni Anayasa” hazırlama çalışmaları başladı. “Yeni Anayasa Çalışma Grubu” adı altında oluşturulan sivil bir anayasa çalışma grubu, toplumda yeni anayasa için talep toplamak üzere yoğun bir çalışma başlattı. Ben de büyük bir heyecanla bu grubun çalışmalarına katıldım, gücüm oranında katkı sunmaya çalıştım.

Ancak süreç ilerledikçe, sivil ve demokratik çevrelerin büyük bir heyecanla katıldığı yeni anayasa çalışmaları, iktidar ve muhalefet partilerinin bu konudaki karşılıklı isteksizlik ve samimiyetsizliklerinin süreç içinde iyiden iyiye anlaşılması bu kesimlerde büyük bir düş kırıklığına neden oldu. Yeni, çağdaş, 12 Eylül faşist anayasasının yaratığı sorunları çözme gücü olan demokratik anayasa, bir kez daha tatlı bir hayale dönüştü.

ESKİ KÖYE YENİ ADET

10 Ağustos seçimlerine, eski köy yeni reisini seçiyor da diye biliriz.

Zira bu seçim “eski köye yeni adet” özdeyişinin tezahürü. Hâlbuki eski köyler yeni adetleri pek sevmezler. Yeni adetlerin hayat bulması için eski köyün kendisini tepeden tırnağa yenilenmesi gerekir.

İktidarın 10 Ağustos seçimlerinde öne çıkardığı slogan Yeni Türkiye! sloganıdır. Yeni Türkiye geniş toplum kesimleri bakımından büyük bir değişim arzusunu kımıldatan çağrışımlar içerir. Bu nedenle de büyük bir toplumsal destek görmüştür. Geniş toplum kesimlerini heyecanlandırması bundandır.

Ancak 12 Eylül anayasasının yürürlükte olduğu, Milli Güvenlik Kurulu gibi, YÖK gibi, 12 Eylül fasit cuntasının demokrasiyi yok eden kurumları işler durumda iken, demokratikleşme hamleleri sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Bu, AKP’nin iktidarı boyunca gerçekleştirilen yasal değişiklikler, çürümüş bir bohçaya, acemi terzilerce yapılmış özensiz yamaları andırır. Çürümüş, köhnemiş, çağdışı 12 Eylül anayasasını yamayarak yeni bir anayasa yapılamaz. Bu süreçte gerçekleştirilen kimi kısmi iyileştirmeler de anayasal zeminden yoksundurlar ve büyük bir risk altındadırlar. Mesela TRT Şeş halen anayasal güvenceden yoksundur. Bu nedenle, iktidarın değişmesi ya da mevcut iktidarın bu konudaki niyetinin değişmesi, TRT Şeş’i bitirebilir. Keza, “ Çözüm Süreci” de öyle.

Yani köy eski ancak adetler yenidir. Bu durum kalıcı bir değişime denk gelmiyor. Oysaki yeni adetlerle eski köylerin yönetilemeyeceği açıktır.

Günümüz çağdaş demokrasilerin en belirgin özelikleri şeffaflık, topluma hesap verebilirliktir. Yani, iktidarların, yerel ve genel yönetim organlarının bir bütün olarak toplumun demokratik denetimine açık olmalarıdır. Bu, çok iyi işleyen bir güçler ayrılığı ilkesi ile toplum adına yönetimleri denetleme yetkisine sahip güçlü, ilkeli, kararlı ve bağımsız anayasal kurumların yaratılması ile mümkündür. Bu da yepyeni demokratik bir anayasayı gerektirir. Ne yazık ki Türkiye bu gerçeklikten oldukça uzaktır. Mevcut iktidarın başlatmış olduğu demokratikleşme süreci önemlidir. Ülkenin geleceği bu sürecin başarısına bağlıdır. Bu sürecin başarısı ise yukarıda sözünü etiğimiz demokratik bir zemine, yepyeni bir anayasaya bağlıdır. Ne yazık ki bu yönde ne iktidar kanadında, nede muhalefette yeterli bir istek ve salih bir niyet, bir çaba yok.

Şimdi, eksi Türkiye’nin bütün demokrasi düşmanı kurum ve kuruluşlarının yerli yerinde durduğu bir süreçte cumhur reisini seçiyor. Özgür toplumların, çağdışı anayasa ve yasalardan, denetim mekanizmalarından yoksun geniş yetkilerle yetkilendirilmiş büyük reislere, büyük şeflere gerçekten ihtiyacı var mı?

Şimdi, 12 Eylül faşist darbesinin görevlerini, yetki ve sorumluluklarını belirlediği bir cumhurbaşkanı eski Türkiye’nin reisi olmaktan öteye gidebilir mi?. Bu reisin Recep Tayyip, Ekmeleddin ya da Selahattin olması neyi değiştirebilir?

Mevcut cumhurbaşkanı seçim sistemi, 12 Eylül faşist cuntasının yaptığı çağdışı anayasaya uygun işleyen ve onun en önemli kurumu durumunda olan siyasi partiler kanununa göre seçilmiş parlamentonun topluma cumhurbaşkanı adaylarını dayattığı çağdışı bir sistemdir.

Antidemokratik bir anayasanın, bir seçim yasasının, bir siyasi partiler kanununun ve %10’luk ucube bir seçim barajının elverdiği oranda demokratik! Mecliste grubu bulunan siyasal partilerin gösterdiği adaylar dışında hiç kimsenin aday olma hakkının bulunmadığı, toplumun bütün kesimlerinin mecliste grubu bulunan partilerce dayatılan adaylara oy vermeye mecbur bırakıldığı bir seçim aldatmacadan öteye ne anlama gelir?

Bu eski köyün yeni adetlere gerçekten ihtiyacı var mı?

10 Ağustos seçimi bu bakımdan, eski köye yeni adetler bulmak yoluyla toplumu oyalayanlar ile eski köyü tepeden tırnağa yenilemek isteyen demokrasi güçlerini ayrıştıran turnusol kâğıdı işlevini yerine getirecektir.

karamazhar@gmail.com
Print