2024-03-29
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Yılmaz Çamlıbel
 
İdeoloji, parti, temsiliyet
2012-01-31 14:00
Yılmaz Çamlıbel
Ezen-ezilen mücadelesi içinde kavram kargaşası yaratmak, mücadeleyi kazanmak için başvurulan önemli argumanlardan biridir. Kavramları sulandırmak, terimlerin içini boşaltmak, bilinç karartmak, hedef şaşırtması, önemli mücadele taktikleridir.

Bir partinin, halkın temsilcisi olduğunu söylemek, buna çarpıcı bir örnektir. Her hangi bir toplumda, var olan her hangi bir parti, gerçekten bir halkın temsilcisi olabilir mi? Bu mümkün müdür? Böyle bir söylem, akla, siyaset bilimine ve toplumsal gerçeklere uygun düşer mi?

Bilindiği gibi hiç bir toplum, homojen bir yapıda değildir. Her toplum içinde, çıkarları birbirleriyle çelişen, çeşitli toplumsal gruplar vardır. En homojen bir toplum içinde bile, çıkarları birbirleriyle çelişen iki sosyal sınıf (burjuva ve işçi sınıfı) ile bir çok sosyal katman vardır.

Burjuva sınıfıyla işçi sınıfı, uzlaşmaz çelişkiler içindedirler. Bu nedenledir ki her toplumda en az iki ideolojiyle iki siyasi parti ortaya çıkar. Bu partilerden biri burjuva sınıfının, diğeri ise işçi sınıfının çıkarını korur. Bu iki partiden birinin tüm halkı temsil etmesi, ne akla, ne mantığa, ne de siyaset bilimine uygun düşmez.

Eğer bir ülkede birden fazla halk, din, mezhep, dil, ve kültür varsa, o zaman işler daha da karmaşık hale gelir.

Böyle bir ülkede her vatandaşın birden fazla kimliği olur. Sınıf, ırk, ideoloji, cins, dil, kültür, din ve mezhep gibi kimlikler, insanların toplum içindeki ekonomik, sosyal ve siyasal statüsünü belirleyen temel kimliklerdir.

İnsanlar bu temel kimliklerinin biriyle ezen diğeriyle ezilen, biriyle efendi diğeriyle köle, biriyle sömüren diğeriyle sömürülen konumundadır.

İşte bu kimlik karmaşası nedeniyledir ki insanların büyük bir bölümü, toplumsal mücadeleler içinde çoğunlukla yanlış yerlerde saf tutarlar. Düşmana hizmet eden ve kendilerine zarar veren işler yaparlar.

Şimdi Kürdistan özeline bir göz atalım. Bilindiği gibi PKK, eskiden beri hep Kürt halkının temsilcisi olduğunu, bu nedenle tüm yurtsever Kürtlerin PKK’nin kanatları altında toplanması gerektiğini söylemektedir.

Kürt toplumunun çok halklı, çok sınıflı, çok dilli, çok kültürlü, çok dinli, ve çok mezhepli bir toplum olduğu her kes tarafından bilinmektedir.

Böylesine heterojen bir toplumu, tek ideoloji ve tek partili bir siyasetle kurtuluşa, özgürlüğe, refaha ve mutluluğa taşımak mümkün olabilir mi?

Ortadoğu’daki yasakçı, baskıcı, katliamcı rejimler, bunun mümkün olamayacağını bizlere göstermiştir. Biz Kürtler, Kemalistlerin, Baasilerin, Hümeyni mollalarının üniterci (tek parti, tek ideoloji, tek bayrak, tek din, tek mezhep, tek davlet) yönetim anlayışının vahşeti içinde yaşayan bir halkız. Bu tekçi rejimlerin hem kendi halklarına ve hem de beraber yaşadığı diğer halklarla etnik azınlıklara yönelik vahşi uygulamaların yarattığı toplumsal tahribatların yakın şahidiyiz. Bazı Kürtlerin bu vahşi ve ilkel rejimleri taklit etmesi Kürt ulusal kurtuluş mücadelesi için büyük bir talihsizlik ve tarihi bir hatadır.

Bir düşünelim, kendini Kürt halkının temsilcisi ilan eden PKK hem köy sahibi Kürt ağalarının ve hem de onun kapısında karın tokluğuna çalışan Kürt köylülerinin ortak temsilcisi olabilir mi?

PKK, hem Kürt gerillalarının, hem de bu gerillalara karşı savaşan korucularının temsilcisi olabilir mi?

Acaba bir parti, hem Kürt sosyalist ve komünistlerinin, hem de Kürt dindar, milliyetçi ve muhafazakarlarının ortak partisi olabilir mi? Hem işçi sınıfının ve hem de burjuva sınıfının çıkarlarını koruyabilir mi?

Kürdistan’da kurulu olan, veya kurulacak olan her hangi bir Kürt partisi, Kemal Burkay’ın, Abdullah Öcalan’nın, Yaşar Kemal’in, Tahir Adıyaman’ın, Sedat Bucak’ın ve Menzil şeyhlerinin ortak temsilcisi olabilir mi?

Kemalistleri, Basileri ve Hümeyni mollalarını taklit eden PKK yöneticileri, üniter bir düzen kurmayı, stratejik bir amaç haline getirmiş bulunuyorlar. Bu nedenle bilerek, isteyerek ve planlayarak, terimlerin içini boşaltıyorlar, kavramları sulandırıyorlar. Kürt halkının bilincini karartıyorlar, onu yanlış hedeflere yönlendirerek bir batağın içine sürüklüyorlar.

Kürt siyasetçilerinin stratejik hedefi, Kürt halkı içinde çok sesli, çok renkli, katılımcı, paylaşımcı demokrat bir kültür dokusunu örmek ve bu kültür üzerine çağdaş sosyal bir hukuk devleti kurmak olmalıdır.


Print