2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
 
Burkay: Yangın Türkiye’ye sıçrayabilir!
2015-01-05 16:37
Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Onursal Başkanı Kemal Burkay, 2015’le ilgili iyimser değil... Burkay, “Bölge bir yangın yeri gibi. Irak, Suriye, öte taraftan Afganistan, Pakistan… Türkiye’de sorunlarını çözmeye hazır olmadığı için bu yangın Türkiye’ye sıçrayabilir“ dedi.

Kürt ulusal konferansının PKK ile toplanmasının mümkün olmadığını ifade eden Burkay “PKK böyle bir örgüt değil, kimse kimseyi aldatmasın. PKK gölge etmesin başka ihsan istemez” dedi.

Cizre’de Hüda - Par ile PKK arasındaki çatışmalara ilişkin olarak da Kemal Burkay, “paralel yapı provokasyon yaptı” tespitlerini “inandırıcı değil” diye değerlendirdi.

Burkay, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.

Geçen ay hükümetle üst düzeyde bir temasınız oldu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la görüştünüz. Görüşmede neler konuştunuz? Ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayın Arınç nezaket ziyareti yapmak için geldi. Aynı zamanda “Şimdiye kadar biz tek yanlı görüştük, yalnızca PKK çevresiyle görüştük; ama Kürt politikası çok renkli ve çoğulcudur. Başka partiler de var. Onları da ziyaret edeceğiz, onların da görüşlerini alacağız” dedi. Hükümetin bunu daha önceden düşünmesi lazımdı. Kürt politikası doğal olarak tek renkli değil. Biz parlamentoda temsil edilmesek bile görüşlerimiz tartışılıyor.

Eşitlik temelinde federal bir çözüm istiyoruz. Türkçenin yanı sıra Kürtçenin de resmi dil olmasını, eğitim dili olmasını istiyoruz. Hükümetin bize kulak vermesi ve bizimle görüşmesi lazım. Arınç’ın gelmesi bu bakımdan olumlu bir adım.

Arınç’ın ziyaretinin ardından başka temasınız oldu mu?

Olmadı. Ben şu anda Hak-Par yöneticisi değilim. Yönetici arkadaşlarımız bu tür görüşmeleri yürütürler. Ben de görüşlerimi ayrıca yazar ve söylerim.

Kürt politikasındaki farklılık zaman zaman çatışmalara da yol açıyor. Siz belki de en eski Kürt politikacılarından birisiniz. Son günlerde Cizre’de yaşanan çatışmalardan hareketle Kürt partileri arasındaki çatışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Kürtler neden sık sık birbirleriyle çatışıyorlar? Bunu önlemek mümkün değil mi?

Kürt partilerinin çeşitliliği bir gerçektir. Bütün parçalarda da böyledir. Bunlar arasında zaman zaman çatışmalar da olmuştur. Olmaması gerekir, ama burası Ortadoğu. Örneğin Filistinliler de bizim gibi bir özgürlük mücadelesi veriyorlar, ama onların partileri arasında da geçmişten beri çatışmalar olmuştur.

Parti olarak başından beri temel politikalarımızdan biri şudur: Partiler arasındaki sorunlar diyalogla çözülmeli, şiddete başvurulmamalı. Biz geçmişten beri bize saldırı olsa bile şiddete yönelmedik. Prensiplerimize sadık kaldık.

Kürtler arasındaki çatışma ulusal mücadeleye zarar verir. Bazı Kürt örgütleri kendilerini güçlü hissettikleri zaman şiddete başvuruyorlar. PKK geçmişten beri böyle yaptı. PKK, 1978’de kuruldu. Ondan önce KDP, Kürdistan Sosyalist Partisi, Rızgari, DDKD, Kawa vardı. Bizim aramızda zaman zaman polemikler oluyordu, ama çatışma yoktu. PKK, ortaya çıkınca herkesi düşman ilan etti. Bizim de bazı arkadaşlarımızı vurdular. Onlara cevap vermedik. Biliyorduk ki devlet bizi çatıştırmak istiyor. Biz bu oyuna gelmedik.

Daha sonra PKK, KUK’la çatıştı, 1980 öncesi. Bu Kürt halkına çok büyük zarar verdi. Bu çatışmalar yüzünden daha o zaman örneğin Siverek’ten binlerce insan göç etti.

PKK 1990’lı yıllarda Güney Kürdistan’da da Kürt partileri ve Kürdistan Bölgesi yönetimiyle çatıştı. PKK başından beri bu konuda çok yanlış politika izliyor, diğer Kürt örgütlerine tahammül edemiyor. “Her şey benim elimde olacak” diyor. Bu tutum Kürt halkının düşmanlarına hizmet eder.

Hüda-Par bir Kürt partisi mi? Cizre’deki son çatışmaları da böyle değerlendirebilir miyiz?

12 Eylül sonrası bölgede PPK-Hizbullah çatışması yaşandı. Kuşkuşuz ki bunda devletin parmağı vardı.

Geçmişte PKK ile Hizbullah arasında ne olmuşsa olmuş, ama bugün Hüda Par, İslamcı bir hareket olarak siyaset yapmak istiyor. Buna hakkı var. Hizbullah’ın silah bırakarak siyaset yapması güzel bir şey. PKK de silah bırakıp siyaset yapsın. Eğer bunu yapamıyorsa, hiç değilse siyaset yapan partilere karşı düşmanca hareket etmesin.

Hüda Par daha önce benim genel başkanlığım sırasında bizi de ziyaret etti. Kimse onlara siyaset yapmayı yasaklayamaz. Ne zaman şiddete başvururlarsa ona biz de karşı çıkarız. Ama PKK’nin kendi dışında siyaset yapan partilere tahammülü yok.

Hem Hükümet, hem HDP, hem de Hüda-Par Cizre’de yaşananların provokasyon olduğunu söyledi. Hatta Hükümet ‘paralel yapı’nın parmadığı olduğu söyledi. DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle’nin de benzer açıklamaları oldu ve ellerinde belge olduğunu söyledi. Paralel yapı yapmış olabilir mi?

Bana göre de provokasyon. Ama bu provokasyonu kim yapıyor? ‘Paralel yapı’ açıklamaları inandırıcı değil. ‘Paralel yapı’ diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışmak doğru değil. Hükümetin görevi güvenliği sağlamaktır. Provokatörler kimse meydana çıkarılsın. Sokaklarda silahla dolaşanlar, dağdan inen silahlı insanlar var. PKK’lilerin bu işte sorumluluğu yoksa PKK açıkça mahkum etsin bunu yapanları. ‘Bu eylemleri yapanlar provokatörlerdir’ desin. PKK’nin politikasını değiştirmesi lazım. Kendisinden başkasının siyaset yapmasına izin vermediği müddetçe bu yanlışları yapar. PKK’nin samimi olduğuna inanmıyorum.

PKK çizgisinde de silahların geri planda kaldığı bir dönem yaşanmıyor mu?

YDG-H nedir? Güya silah bırakacaklardı. “Asayiş güçleri” adı altındaki bu oluşumlar neyin nesi? Daha önce de TAK vardı. Bunlar her zaman provokasyonlarda kullanılmaya hazır yapılanmalar. Barış süreci var, silah bırakmak için pazarlık yapıyorsunuz; o zaman bu asayiş güçleri ne oluyor? Niye bu güçleri siz oluşturuyorsunuz? Kürt halkı özgürleşirse, insanlar yerel meclislerini seçer, parlamentolarını oluşturur; yerel bir güvenlik gücü oluşturulacaksa bunu da seçilmiş yerel yönetim belirler. PKK niye şimdiden Kürt halkının jandarmalığına soyunuyor?

Çözüm sürecinde taraflar artık ‘gerekmedikçe’ açıklama yapmıyor. Süreç perdelendi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdiye kadar heyetler gidip geliyordu ve ardından bir şeyler söylüyorlardı. Bu durum hükümette rahatsızlık yarattı. Heyetin burada rolü ne? Heyetin rolü postacılıksa gerçekten konuşmasınlar. Anlaşılan o ki heyet sadece postacılık görevi yapıyor. Halkın seçtiği insanların görevi postacılık mı olmalı? Ayıp değil mi? Bir komedi oynanıyor.

Kürt sorunu kapalı kapılar ardında ve böylesi yöntemlerle çözülemez. Samimi olmak gerekiyor. Hükümetin programı ne? PKK’nin programı ne? Cesur ve açık olsunlar.

Kürt sorunu ulusal bir sorun. Kuzey Kıbrıs’ta 200 bin nüfus var. Türkiye orası için federasyonu bile az buluyor ve iki devletli konfederal bir çözüm istiyor. 20-25 milyonluk Kürt halkı var Türkiye’de. Bunun 15 milyon kadarı Kürdistan’da yaşıyor. Tamam, hepsi Türk değil ama yüzde 80-90’ı Kürt. Niye buraya federal haklar tanınmıyor?

Son günlerde Kürt Ulusal Kongresi toplanması yeniden gündeme geldi. Siz buna nasıl yaklaşıyorsunuz?

Kürtler 1970’li yılların başından beri ulusal kongre toplamaya çalıştılar ama başaramadılar. Koşullar buna uygun değildi. Ulusal kongrenin bütün Kürtleri bir araya getirerek Filistin Kurtuluş Örgütü gibi bir örgüt oluşturması mümkün değil. Güney Kürdistan federatif bir yapıda ve tam bağımsızlık için çalışıyor. Biz şimdi ulusal kongre eliyle Güney Kürdistan’ı mı yöneteceğiz? Ya da onlar burayı mı yönetecek? Türkiye ve İran buna izin verir mi?

Kürtler bakımından her parçanın koşulları farklıdır. Ulusal kongre Kürt örgütleri arasında ancak belli konularda uyum ve dayanışma sağlamaya hizmet edebilir. Kürt örgütlerinin diğer parçaların işlerine karışmaması, gerektiğinde dostça eleştiri, sorunların diyalog yoluyla çözülmesi ve dayanışma temel ilkeler olmalı.

Öte yandan PKK ile kongre toplanamaz. PKK böyle bir örgüt değil, kimse kendisini aldatmasın. PKK gölge etmesin başka ihsan istemez.

Ulusal kongre bir takım ilkelere uyacak örgütlerle toplanır. Birbirlerine karşı şiddet kullanmayan ve diğer örgütlerin varlığına saygı gösterenlerle. Geçen defa Sayın Barzani’nin başlattığı kongre girişiminde HAK-PAR’a haber bile verilmedi. Bizim davetiyemizi oradaki bir görevli PKK’ye vermiş…

Şengal’de peşmergenin ilerlemesinin ardından özerklik tartışmaları başladı. Bunun nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şengal trajedisinin ardından PKK Kürdistan yönetimine karşı kampanya başlattı. “Peşmerge bırakıp kaçtı, biz savunduk” diye. Ayıp değil mi? Türkiye medyasında da birçok kişi buna inandı ve böyle yansıttı. Böyle bir şey yok. Şimdi Şengal’i peşmergeler kurtarıyor, “PKK kurtardı“ diyorlar. Peşmerge başta savunmada bir zaaf gösterdi, yeteri kadar hazır değillerdi. Sonra toparlandı ve IŞİD’i püskürttü. Peşmergeyi küçümsemek, “Şengal Kürdistan Bölgesi dışında özerk bölge olsun” demek doğru bir tutum değil.

2015 yılının önemli gelişmelerin yaşanacağı bir yıl olacağı yorumları yapılıyor. Sizin öngürüleriniz neler?

2015’le ilgili iyimser değilim. Bölge bir yangın yeri gibi. Irak, Suriye, öte taraftan Afganistan, Pakistan… Türkiye de sorunlarını çözmeye hazır olmadığı için bu yangın Türkiye’ye sıçrayabilir. Sıçramaması için Kürt ve Türk politikacılarının geniş ufuklu ve cesur olmaları lazım. Kürt sorunu ve Alevi sorunu başta olmak üzere çok sorun var. Bu sorunların çözülmesi için doğru yol ve yöntemler izlemek lazım.

Her şeyden önce şiddet devreden çıkarılmalı. Hem devlet, hem PKK, hem de başkalarının gündemlerinden şiddeti çıkarmaları şart. Şiddetle hiçbir sorunu çözemeyiz, o sadece halka zarar verir.

Devlet PKK’nin silah bırakması için siyasetin önünü açmalı, bir genel af çıkmalı. Kürt sorununu eşitlik temelinde çözmeye uygun yeni bir anayasaya ihtiyacımız var. Artık kimse Kürt halkını aldatmaya, oyalamaya çalışmasın.

--------------------------------------------------------

(*) Kaynak RÛDAW
Print