2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
 
PSK: Türkiye Kürtlerin kazanımlarını kendisi için tehdit görüyor
2015-07-08 19:40
Sonuç bildirisi

Bir süre önce toplanan Merkez Komitemiz başta 7 Haziran seçim sonuçları olmak üzere içerde ve dışarıda yaşanmakta olan siyasal gelişmeleri değerlendirerek aşağıdaki sonuçlara ulaştı.

Öncekiler gibi 7 Haziran seçimleri de eşitsiz, adil ve demokratik olmayan koşullarda gerçekleşti. Oldukça sert, gerilimli ve kutuplaştırıcı bir atmosferde geçen 7 Haziran’da ortaya çıkan tablo Türkiye’nin birikmiş sorunlarına çözüm imkânı yaratmak yerine başka bir belirsizliğe kapı araladı.

7 Haziran seçimlerinin en belirgin sonuçlarından birisi 13 yıllık tek parti AKP iktidarına son vermiş olmasıdır. AKP, bu seçimde bir öncekine oranla yüzde 9 düzeyinde oy kaybederek tek başına hükümet kurma çoğunluğunu yitirdi.

2002 yılından bu yana izlediği değişimci ve reformcu çizgisi nedeniyle geniş toplum kesimlerinin desteğini alan AKP son dönemde özellikle de Çözüm Süreci ile ilgili sergilediği tutarsız ve çelişkili tutumundan dolayı toplumun desteğini kaybetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi ve ettik kuralları hiçe sayan agresif tutumu, tek adam olma ihtirası, ‘Kürt sorunu yoktur’ türündeki ötekileştirici açıklamaları, hükümetin Çözüm Süreci ile ilgili tasarruflarını bloke eden çıkışları, Kobani ve sonrasında Kürt halkını inciten ifadeleri AKP’nin oy düşüşünde önemli rol oynadı.

7 Haziran seçim sonuçlarından bir diğeri de HDP’nin yüzde on barajını aşarak mecliste 80 milletvekili ile temsil edilmiş olmasıdır. HDP’nin meclise girmesi darbe rejiminin ürünü olan yüzde on barajını anlamsız hale getirdi. Bu sonuç, aynı zamanda baskıcı ve yasakçı düzenlemelerin sahiplerinin beklentilerinin aksi yönde sonuçlar ortaya çıkartacağını gösterdi. HDP’nin bu düzeyde oy almasında bizzat yüzde on barajını aşma motivasyonu etkili oldu. HDP’nin ezici olarak Kürtlerden aldığı yüksek destek, onun ‘Türkiyelileşme’ gibi iç boş söylemlerinin onadığı anlamına gelmez. Kürt halkı HDP’ye verdiği oy desteği ile esas olarak Kürt sorununun barışçıl siyasal çözümüne şans tanıdı. Silah ve şiddettin miadını doldurduğunu bu tutumuyla ortaya çıkardı. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümü için HDP’ye kredi verdi.

Gelinen aşamada tek partili bir hükümet kurma koşulları söz konusu değil. Türkiye koalisyon hükümetleriyle yönetilmek zorunda. Koalisyonlarla yönetilmek elbette felaket anlamına gelmez. Tersine siyasete gerilim ve kutuplaşmayı azaltarak uzlaşma ve diyalog kültürüne olan ihtiyacı daha çok artırabilir.

Öte yandan Türkiye bakımından kimin koalisyon hükümeti kuracağı değil, kurulacak koalisyonun nasıl bir program etrafında uzlaşacağı meselesidir. Ülkenin birikmiş sorunlarına çözüm üretmeyen, demokrasi ve Kürt sorununda irade göstermeyen hiçbir hükümet biçiminin yaşama şansı yok.

Her şeyden önce siyasal sürecin ve toplumsal atmosferin normalleşmesi ve demokratikleştirilmesine ihtiyaç var. Silahların devreden çıkartılması bu açıdan son derece önemlidir. Üç yıldan beri yürütülen Çözüm Süreci katılımcı ve şeffaf bir biçimde ve Kürt sorununun eşitlik çözümü perspektifinde yeniden güncelleştirilmeli.

Öncellikle eksiksiz bir düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne ihtiyaç var. 82 anayasasının ürünü bütün yasakçı ve kısıtlayıcı düzenlemeler değiştirilmeli. Seçim ve siyasal partiler yasası demokratikleştirilmeli, seçim barajı kaldırılmalı. Cezaevlerinde, yurtdışında ve dağlardakilerin normal yaşama ve siyasal sürece katılımı için kapsamlı bir af çıkartılmalı. Bütün bu adımlarla eşzamanlı bir biçimde PKK Türkiye’de silahlı mücadeleyi sonlandırmalıdır.

Öte yandan Kürt dilinin hayatın her alanında kullanılması; Kürtçenin Kürdistan’da eğitim dili olarak kabul edilmesi, kamusal alanda resmi dil olarak kullanılması, Kürt dili ve kültürünün bütün zenginliğiyle ortaya çıkması için pozitif düzenlemelerin yapılması yeni kurulacak hükümetlerin önünde acil görevler olarak durmaktadır.

Bütün bu acil adımların ötesinde 12 Eylül darbe anayasası tarihin çöplüğüne atılmalı. Bunun yerine, Türkiye’nin çok uluslu, çok kültürlü, çok dilli ve dinli gerçeğine uygun katılımcı, çoğulcu, ademi merkeziyetçi bir yeni anayasaya ihtiyaç var. Türkiye’nin böylesi demokratik ve çoğulcu bir yapıya kavuşması onun idari, siyasi ve toplumsal açıdan federal bir tarzda yeniden yapılanmasıyla mümkündür. Böyle bir hedefe varmak en başta parlamentonun ve kurulacak hükümetin görevidir. Ama aynı zamanda bütün siyasal aktörlere, sivil toplum örgütlerine, parlamento dışındaki barış ve demokrasi güçlerine büyük bir görev ve sorumluluk düşüyor.

Öte yandan bölgede hem partimizi hem de Türkiye’yi yakından ilgilendiren sıcak gelişmeler yaşanmakta. Suriye’de yaşanan iç savaşın yıkıcı sonuçları sadece bu ülkeyi yıkımın eşiğine getirmekle kalmamış, bu savaşın istikrarsızlaştırıcı etkisi sınırların ötesine taşınmıştır. İki yıldan bu yana IŞİD denen barbar örgütün giderek artan etkisi Suriye savaşını daha da karmaşık hale getirmiştir.

Ortaya çıktığından bu yana IŞİD’in en çok saldırdığı hedefler arasında (hem Irak’ta hem de Suriye’de) Kürtler bulunuyor. Kürtler ise başından beri Suriye iç savaşına bulaşmaktan uzak duruyor ve IŞİD saldırılarına karşı kendi yurtlarını savunuyor. Kürtlerin mevcut durumundan rahatsız olanlardan biri de Türkiye. Türkiye uzun bir süreden beri Kürtlerin kazanımlarını kendisi için bir tehdit olarak değerlendirmekte. Özellikle de IŞİD’in elindeki Telabyad’ın Kürtlerin eline geçmesinden sonra Türkiye’de bu bölgeye müdahale yönünde güçlü bir algı oluşturuldu ve Türkiye sınıra büyük ölçülerde asker sevkiyatı gerçekleştirdi.

Türkiye’nin bu bölgeye müdahalede bulunmasına açık bir şekilde karşı çıkan Partimiz, çözümün Kürtlerle diyalog ve işbirliğinden geçtiğine olan inancını güçlü bir biçimde dile getirir.

Öte yandan, Partimiz Suriye Kürtlerinin ortaya çıkan tarihi fırsatı değerlendirmeleri için Kürtler arası etkin bir ulusal işbirliği, diyalog ve dayanışmanın olmazsa olmaz bir ihtiyaç olduğunu vurgulamakta. Bu konudaki sorumluluğun PYD’nin ve izlediği politikalarda olduğuna inanan Partimiz, PYD’ye bu politikayı terk etmeye çağırır.

Benzer bir şekilde Güney Kürdistan halkımız oldukça hassas ve tarihi bir süreçten geçiyor. Güneyli kardeşlerimiz bir yandan barbar IŞİD çetelerine karşı kahramanca savaşıyor, öte yandan merkezi Bağdat yönetiminin baskı ve dayatmalarına karşı direniyor. Böylesi bir süreçte tarihi bir rol oynadığına inandığımız Kürdistan Bölge Başkanı Sayın Mesut Barzani’nin başkanlık görevinin geniş bir uzlaşı ve mutabakatla uzatılması en büyük dileğimizdir. İçerde ve dışarıda karşılaşılan sorunlarla baş etmek en başta iç istikrar ve barışı korumaktan geçer.

Partimiz Doğu Kürdistanlı kardeşlerimizin Kürdistan’daki siyasi ve askeri mücadeleyi yeniden yükseltme yönündeki kararlarını selamlar ve haklı mücadelelerine olan desteğini yineler.

Partimiz Kürdistan’ın her parçasında özgürlük uğrunda yürütülen insanüstü mücadeleyi selamlar, ulusal onurlar ve şerefleri yolunda yaşamını feda eden bütün kadın ve erkekleri saygı ve sevgiyle anar.

07 Temmuz 2015

PSK-Kürdistan Sosyalist Partisi


Print