2024-03-28
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
 
HAK-PAR heyetinin açıkladığı Şengal katiamı ile ilgili gerçekler
2014-09-12 11:20


HAK-PAR heyetinin Kürdistan Bölgesi’ne gerçekleştirdiği ziyarette edindiği izlenimleri ve ulaştığı sonuçları Kürt ve Türk kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi bakımından aşağıda sunuyoruz.

Şengal katiamı ile ilgili gerçekler

Şengal katliamı ve sonrasında yaşanan gelişmeleri yerinde görmek, incelemek ve ilgililerin görüş ve düşüncelerini öğrenmek üzere Partimiz adına Genel Başkan Yardımcılarımız Bayram Bozyel, Nevzat Teker ile Reşit Deli’den oluşan bir heyet 03.09.2014 tarihinde Federe Kürdistan Bölgesi’ne 5 gün süren bir ziyaret gerçekleştirdi. HAK-PAR heyeti söz konusu ziyaret sırasında Kürdistan Bölgesi’nde bir kısım mülki, siyasi ve dini liderle görüştü. Zaxo ve Dühok’taki mülteci kamplarını ziyaret ederek Şengal mağdurlarını dinledi. DAİŞ saldırılarına karşı Peşmerge ile birlikte savaşmak üzere Avrupa’dan gelen gönüllü savaşçılarla ve kimi politik şahsiyetlerle görüştü.

Parti heyetimizin Kürdistan Bölgesi’ne gerçekleştirdiği ziyarette edindiği izlenimleri ve ulaştığı sonuçları Kürt ve Türk kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi bakımından aşağıda sunuyoruz.


1. Askeri boyut

Kürtçe DAİŞ olarak isimlendirilen Irak Şam İslam Devleti terör örgütü (IŞİD), Haziran ayının başında başta Musul kenti olmak üzere Irak’ın orta kesimini oluşturan Sünni bölgeyi ele geçirdikten sonra Ağustos ayında beklenmedik bir şekilde Kürdistan Bölgesi’ne yöneldi. Kısa bir zaman içinde Êzidi-Kürt nüfusu ile meskûn Şengal bölgesini ele geçirdi ve özellikle de Êzidilere karşı bir soykırıma girişti. Bölgedeki Êzidi Kürt nüfusun hemen hepsi bölgeyi boşaltarak yollara düştü. IŞİD çetelerinin katlettiği ve ele geçirdiği Êzidilerden geri kalanlar bölgeden kaçarken büyük can kayıpları ve acılar yaşadı. Katliamdan kurtulabilenler yoğunlukla Dühok iline ve Kürdistan Bölgesi’nin diğer bölgelerine dağıldılar. Sayıları kesin olmamakla birlikte 10 bin dolayında Êzidi mağdur ise Türkiye’ye geçti.

IŞİD örgütünün saldırısı sadece Şengal ile sınırlı kalmadı. Aksine cepheyi geniş tutarak 1100 kilometrelik sınır boyunca Kürdistan Bölgesi’ne karşı saldırıya girişti. IŞİD örgütü Şengal’in Kuzeyine düşen 150 kilometre derinlikte bir alanda hakimiyet kurarak bölge için stratejik değer taşıyan Musul Barajı üzerinde kontrolü sağladı.

IŞİD örgütü aynı zamanda Mahmur ilçesine saldırdı ve buradan hareketle Hewlêr üzerinde ciddi bir tehdit oluşturdu. Daha ileride ise Kerkük ve güneydoğusuna düşen hat üzerinden Kürdistan Bölgesi üzerinde baskı kurmaya çalıştı.

IŞİD’in bu ani ve hızlı saldırısı ile ilgili olarak bölgede görüştüğümüz ilgili çevrelerin konuya ilişkin değerlendirmelerini özetlemek gerekirse…

Birincisi Kürdistan Bölgesi bir IŞİD saldırısı beklemiyordu. IŞİD daha çok bir Sünni hareket olarak ortaya çıkmış görüntüsü veriyordu ve Şii/Maliki yönetimine karşı savaşarak Sünni bölgesinde kontrolü ele geçirmeye dayalı bir strateji izliyordu. Ayrıca IŞİD’in Kürdistan’a saldırısından birkaç gün öncesinde Musul bölgesindeki kimi aşiret liderleri Selahaddin’e gelip Bölge Başkanı Mesut Barzani’ye bağlılıklarını bildirmişlerdi. Ne var ki aynı aşiretler birkaç gün sonra IŞİD ile birlikte topluca ayaklanarak peşmergeye saldıracaktı. Sayın Barzani ise söz konusu süreçte Irak’taki Sünni-Şii mezhep savaşına taraf olmayacakları yönünde birden çok açıklamada bulunmuştu.

Özetle Kürdistan Bölgesi bir IŞİD saldırısı beklemiyordu ve bu konuda hazırlıksız yakalanmıştı. Sorun sadece bu da değildi.

Peşmerge de IŞİD’in mücadele yöntemlerine ve askeri imkânlarına karşı koyacak hazırlıkta değildi. IŞİD dünyanın dört bir tarafından devşirdiği sapık unsurlardan oluşmuş bir intihar örgütüydü ve hiçbir askeri, siyasi ve ahlaki kural tanımıyordu. Başvurduğu vahşi yöntemlerle girdiği her yere korku salıyor, insanların başını kesip bunu sanal âlemde paylaşarak daha savaşmadan karşısındakileri sindiren bir strateji izliyordu.

Öte yandan IŞİD, Musul’u ele geçirdikten sonra ABD’nin son dönemde Irak ordusuna verdiği önemli miktarda bir silaha el koymuştu. Peşmergenin elindeki silahlar ise 2003 öncesi Saddam döneminden kalmaydı. Merkezi Irak yönetimi peşemegeye yeni silah vermediği gibi onun dışarıdan silah almasına da müsaade etmiyordu. Maliki yönetimi anayasaya göre Irak ordusunun bir parçası sayılan peşmergenin maaşını kesmiş, Kürdistan’ın bütçe payına el koymuştu.

Ek olarak peşmerge uzun yıllardan beri savaşmamış ve bir bakıma hantallaşmıştı. Bu nedenle de IŞİD’in ilk saldırısı karşısında bir şok yaşadı ve bazı bölgelerde mevzi kaybetti. Buna rağmen Kürdistan Bölge Yönetimi kendini erken toparladı. ABD’nin IŞİD’e karşı gerçekleştirdiği hava operasyonlarından sonra savaş alanındaki dengeler değişti. Peşmerge güçleri karşı saldırıya geçti ve kaybettiği mevzileri tek tek ele geçirmeye başladı. Ancak IŞİD’in bölgeye yerleştirdiği mayınlardan dolayı peşmerge güçleri ağır ve ihtiyatlı ilerlemek zorunda.

Barzani, IŞİD’e karşı savaşı bir onur savaşı olarak ilan etti ve gelinen aşamada Kürdistan’da tam bir seferberlik ruhu hakim. Halk varını yoğunu IŞİD’e karşı sürdürülen yurtseverlik savaşının hizmetine sunmuş durumda. Her gün yüzlerce Kürt genci IŞİD’e karşı savaşmak üzere gönüllü olarak cepheye koşuyor. Ayrıca IŞİD’e karşı savaşmak üzere Avrupa’dan gelen 100 den fazla gönüllü, peşmergenin saflarında savaşıyor. Doğu Kürdistan partileri de IŞİD’e karşı peşmerge ile birlikte savaşmaya hazır olduklarını bildirdiler.. Bunlardan HDKİ, Komala ve PAK gibi partiler yüzlerce peşmergelerini savaş alanına gönderdi ve daha sonra Bölge Yönetimi’nin isteği üzerine tekrar geri çektiler.

2. Şengal gerçeği

IŞİD’in Kürdistan’a dönük saldırısında en çok öne çıkanlardan Şengal oldu. Şengal neredeyse son IŞİD saldırısının kilit sözcüğü haline geldi.

Önce Şengal’in coğrafi konumundan başlayalım. Şengal bölgesi Kürdistan’dan Arap coğrafyasına uzanan bir yarımada niteliğinde. Ancak sıkça yapıldığı gibi sömürgeci rejim Şengal ile Kürdistan arasında 100 kilometrelik bir alana Arap aşiretlerini yerleştirmiş, başka bir ifade ile burada bir Arap kemeri oluşturmuş. Böylece Şengal Bölgesi Arap coğrafyasına uzanan bir yarımada olmaktan çıkıp Araplarla kuşatılmış bir adaya dönüştürülmüş.

Peşmerge güçleri, IŞİD daha bölgeye gelmeden de Şengal’e gitmek için Arap aşiretleri ile meskûn alandan gidip gelmek zorundaymış ve eski bir peşmergenin anlatımına göre her gidiş gelişte bu bölgede zayiat veriyormuş.

IŞİD’in Saldırısı sırasında ise Şengal bölgesinde bulunan peşmerge gücü sınırlıydı. IŞİD saldırıya geçtiğinde bazı peşmerge birlikleri sonuna kadar savaşmış ve bu savaşta şehit olanlar olmuş. Diğer bir kısmı ise başlarındaki komutanın emirleri doğrultusunda araçlarına binerek bölgeyi terk etmişler. IŞİD saldırısı sırasında bölgeyi terk eden bir peşmerge, konuyla ilgili duygularını bizimle paylaşırken oldukça sıkıntılıydı. ‘Evet IŞİD’in üstün silahlarına karşı koyacak gücümüz yoktu, bu bir kusur değildi. Keşke bölgeyi terk etmek yerine biz de halk ile birlikte dağa (Şengal Dağı’nı kastediyor) çekilseydik. Asıl kusurumuz halkı bırakıp oradan ayrılmaktı’. Nihayet Kasım Şeşo ve benzeri bazı Êzidi kökenli peşmerge komutanları kendi savaşçılarıyla birlikte Şengal’i boşaltan halka eşlik ederek Şengal Dağı’na çekilmişti. Söz konusu peşmerge gücü daha sonra Êzidi halkın Şengal Dağı’ndan tahliye edilmesi için gerekli güvenliği sağladı ve hala orada bulunuyor.

Şengal ile ilgili altı çizilmesi gereken birkaç nokta daha var.

Bazı çevrelerin iddia ettiği gibi peşmerge, Şengal’den, bölge Êzidilerden oluştuğu için çekilmedi. Esas olarak IŞİD’e karşı savaşacak donanımdan yoksundu ve ayrıca yeterince organize olamadı. Bir kısım peşmergenin bölgeden geri çekilmesinin asıl nedeni buydu. Kaldı ki peşmerge sadece Şengal’de değil, onun geri çekilip mevzi kaybettiği başka cepheler de oldu, Mahmur, Celewla vb. olduğu gibi.

Şengal’in bir dezavantajı ise coğrafi konumundan dolayı geriden, yani Kürdistan’dan gelebilecek her hangi bir destekten yoksun olmasıydı. Kürdistan Bölgesi’nden doğrudan Şengal’e destek göndermek hiç de kolay değildi. Şengal’de yaşanan trajedinin yaşanmasında diğer etkenlerin yanı sıra bölgenin söz konusu konumunun büyük bir etkisi oldu.

Gelinen aşamada Kürdistan Bölgesi ile Şengal arasında ulaşım Suriye içinde açılmış bir koridordan sağlanabiliyor ancak. Görüştüğümüz ilgili kişiler söz konusu koridorun açılmasında ve Êzidi halkın Şengal Dağı’ndan Kürdistan Bölgesi’ne aktarılmasında PYD’nin önemli bir rol oynadığını belirtiler. Ancak aynı PYD’nin zaman zaman peşmeregeye kimi sorunlar çıkardığının altını çizdiler. Şu anda bile Şengal Bölgesi ile ancak bu koridor üzerinden ilişki sağlanıyor, insani ve askeri destek bu koridor üzerinden gönderilebiliyor.

3. Êzidiler yok olma tehdidi altında

Êzidiler, Kürt halkının çoğunlukta olan Müslüman kesiminden farklı bir inanışa sahip olan bir parçası. Tarih boyunca ulusal kimliklerinin yanı sıra dini inançları nedeniyle dışlanmış, itilmiş ve mağdur olmuşlar. Devletin izlediği tekçi ve ırkçı siyaset nedeniyle Türkiye’de Êzidilerin neredeyse kökü kurutuldu. İran’da yaşamalarına zaten izin verilmedi. Suriye’de de sayıları yok denecek kadar azlar. Êzidilerin yoğun olarak ve güvenli bir biçimde yaşadıkları yer Kürdistan Federe Bölgesi. Bu en azından IŞİD saldırısına kadar böyleydi.

Kürdistan Bölge Yönetimi, Êzidi topluluğu korumak için özel bir gayret sarf etti. Dini merkezlerinin onarılıp canlandırılması için imkanlar sağladı. Êzidiler için binlerce okul açtı. Bölge Yönetimi Êzidilere bir azınlık statüsü ile yaklaşmadı. Örneğin Ermeni ve Türkmenler için parlamentoda özel bir kota tanınırken, Êzidiler doğrudan Kürt partileri üzerinden parlamentoya taşındılar. Bölge hükümetinde, onlar her zaman en az bir bakanlıkla temsil edildiler. Benzer şekilde Êzidi yurttaşlar Irak Merkezi Parlamentosu’na taşındılar. Bütün bu veriler, Kürdistan Bölgesi Yönetiminin Êzidileri korumadığı ve sırtüstü bıraktığı yönündeki argümanların gerçekten uzak olduğunun bir göstergesi.

Öte yandan IŞİD saldırısında en büyük darbeyi Êzidi halkın yediğine kuşku yok. IŞİD’in Şengal’de başvurduğu yöntemler, Êzidi halka karşı işlenmiş gerçek anlamda bir jenosid niteliğinde. IŞİD Şengal’e saldırırken Êzidi halkın tümünü yok etmeye dayalı bir strateji izledi. Ele geçirdiği Êzidi erkekleri, çocuk yaşlı ayırımı yapmaksızın katletti. Ulaşabildiği kadınlara el koydu ve onlara köle muamelesi uyguladı. Çoğunun akıbeti ise hala bilinmiyor. IŞİD saldırısından canını kurtaran 450 bin dolayında Êzidi yerini yurdunu terk ederek önce dağlara daha sonra da Kürdistan Bölgesi’ne kaçtı. Bu kaçış sırasında yüzlerce çocuk ve yaşlı yollarda açlıktan ve susuzluktan yaşamını yitirdi.

Görüştüğümüz Êzidi siyasi liderlerinden Şêx Şemo Kürdistan Bölgesi’nin ve yöre halkının Êzidilere kucak açtığını dile getirdi. Şemo’ya göre Êzidiler üzerinden geliştirilen argümanların amacı Mesut Brazani’yi yıpratmak ve itibarını düşürmekti.

Gelinen aşamada Êzidi halkı yok olma tehdidi ile karşı karşıya. Eğer Şengal özgürleştirilip Êzidilerin güvenli bir biçimde yerlerine dönüşü sağlanamazsa söz konusu tehdit gerçeğe dönüşebilir.

4. İnsani boyut

IŞİD, Kürdistan’a karşı giriştiği saldırıyla sadece bir güvenlik sorunu yaratmadı aynı zamanda dev bir insani soruna yol açtı.

IŞİD saldırısı sonrasında Şengal ve dolayında yaşayan 450 bin dolayında Êzidinin tümü bölgeyi terk ederek Dühok ve Kürdistan’ın diğer bölgelerine sığındı. Suriye iç savaşı nedeniyle daha önce yüz binlerce insan zaten gelip Kürdistan Bölgesi’ne sığınmıştı. IŞİD’in Musul’u işgali sırasında Kürdistan’a dönük benzer bir göç dalgası yaşanmıştı. Gelinen aşamada Kürdistan Bölgesi’ndeki göçmen sayısının bir milyon iki yüz bini geçtiği tahmin ediliyor.

Göçmenlerin çoğunluğu Dühok civarında bulunuyor. Buradaki göçmen sayısının 700 bin dolayında olduğu tahmin ediliyor. Kimi yerlerde göçmenlerin sayısı bölge sakinlerinin üç katı. Ziyaret ettiğimiz Êzidi yerleşim yerlerinden Dühok’a bağlı 25 bin nüfuslu Xankê ilçesine 75 bin Êzidi göçmen gelip sığınmıştı. 260 binlik nüfusu olan Zaxo ilçesine gelen göçmenlerin sayısı 176 bini aşmıştı.

Kürdistan Bölgesi’nin toplam nüfusunun 5-6 milyon olduğu düşünüldüğünde bir buçuk milyona varan bir göçmen kitlenin Bölge üzerinde oluşturduğu yükü tahmin etmek daha kolay.

Şengal katliamından kaçan yüz binlerce insan oldukça zor koşullarda varlığını sürdürüyor. Göçmenlerin önemli bir kısmı için çadırlar kurulmuş, geri kalanı ise nerede boş bir inşaat binası, okul, cami, Êzidi kurumu bulunmuşsa oraya yerleştirilmiş.

Kürdistan Bölge Hükümeti, mağdurların ihtiyaçlarını karşılamaları için ilgili kaymakamlıkların emrine önemli kaynaklar ayırmış. Yöre halkı elindeki olanakları göçmenlerle cömertçe paylaşıyor, yiyecek, içecek, giysi türünden onlara destek sunuyor. Söz konusu seferberlik sayesinde göçmenlerin en azından beslenme ve benzeri zorunlu ihtiyaçları bir biçimde karşılanıyor. Ancak bu yardım ve ilgi yine de yüz binlerce insanın içinde bulunduğu ğır koşulları ve yaşadığı insani dramın boyutlarını ortadan kaldırmıyor. Yetkililerin anlattığına göre şimdiye kadar dışarıdan bölgeye ciddi bir yardım ulaşmış değil. Kürdistan Yönetimi ve bölge halkı kendi olanakları ile söz konusu felaketle baş etmeye çalışıyor.

Türkiye’den AFAD örgütü Zaxo’da göçmenler için bir kamp yapımı için söz verdiği halde henüz somut bir adım atılmış değil. Bölge hükümeti kendi olanaklarıyla Dühok dolayında 4-5 bin kişilik kapasitede bir kampı inşa ediyor ve bölgede olduğumuz dönemde bitmek üzere olduğu ifade edildi.

Diğer yandan bölgede kış iklimi yaklaşıyor. Kısa bir zaman içinde Şengal kurtarılmaması ve göçmenlerin yerlerine dönmemesi halinde bölgede yaşanan insani trajedinin boyutlarının artması kaçınılmaz. Ayrıca Şengal kurtarılsa bile yaşadıkları büyük travmalardan dolayı mağdurların ne kadarının geriye döneceği şüpheli.

Bölgede eğitim dönemi başlamak üzere, ama bütün okul binaları göçmenlerle tıka basa dolu. Hem bölge sakinlerinin hem de göçmenlerin eğitim sorunu başlı başına bir sorun oluşturacak gibi görünüyor.

Özetle Kürdistan Bölgesi çok büyük bir insani sorun ile karşı karşıya ve tek başına bu yükün altından kalkması pek kolay gözükmüyor. Bunun için uluslararası bir planlama ve dayanışma olmazsa olmaz bir ihtiyaç.

5. Siyasi boyut ve İran’ın rolü

Güney Kürdistan’da görüştüğümüz hemen herkes IŞİD’in Irak’ta bu kadar palazlanıp güçlenmesinde en büyük faktörün Maliki yönetiminin izlediği otoriter, keyfi ve mezhepçi politikasının olduğu konusunda benzer görüşler dile getirdiler. Yine IŞİD saldırısının Kürdistan’da bağımsızlık ve referandum konusunun gündeme girmesinin hemen ardından geldiğini düşündürücü bulduklarını ve bir çok bölgesel ve küresel aktörün çıkarlarının bu konuda örtüştüğünü belirttiler.

İran’ın, Kürdistan Bölgesi’ni Irakta yaşanan mezhep çatışmasına sokarak bir taşla iki kuş vurmak istediğini ifade eden gözlemciler, IŞİD’in Kürdistan’a saldırısında İran’ın sinsice rol aldığını, böylece hem Kürdistan Bölgesi’ni hem de IŞİD’i güçten düşürerek bölgede siyasal etkinliğini artırdığının altını çizdiler.

Öte yandan IŞİD saldırısı Kürdistan Bölgesi bakımından ciddi bir tehdide ulaştığı anda, başta ABD olmak üzere batıların devreye girmesi, Kürdistan Bölgesi’ne stratejik anlamda verilen değerin bir göstergesi olarak değerlendirilmekte. Çünkü Ortadoğu’da Batılıların uzun erimde Kürtler dışında güvenebileceği başka bir aktörün olmadığı özel olarak vurgulanmakta.

Özellikle de KDP yetkililerin gelinen aşamada bağımsızlık kavramını daha çok telaffuz ettiklerini gözlemledik. KDP çevresi yaşanan son felaketi IŞİD ile ilişkilendirmekten çok, bunu bir Kürt Arap savaşı olarak nitelendirmeyi tercih etmektedir. Son gelişmelere bu açıdan bakıldığında Araplarla birlikte yaşamaya ilişkin umutların giderek tükendiğini söylemek mümkün.

Kürtlerin, son kurulan merkezi Irak hükümetine oyunbozan taraf olmamak ve ilgili aktörlere bir şans tanımak için katıldığı kanısı yaygın bir biçimde paylaşılmakta. Çünkü Kürtlerin yeni kurulan Haydar Abadi hükümetindeki konumları öncekinden daha zayıf görünüyor. Ve Kürtler yeni hükümete çok az güven duyduklarını her fırsatta açığa vuruyorlar. Kürtlerin Araplarla kurduğu Haydar el Abadi hükümeti her iki taraf için son hükümet olabilir. Kürdistan’ın yükselen gücünü kırmak ve bağımsızlık yönündeki iradesini tırpanlamak için IŞİD’in Kürdistan’a saldırısına çanak tutanlar, paradoksal bir biçimde önümüzdeki süreçte Kürdistan için bağımsızlık taraftarına dönüşebilirler. 12.09.2014

Hak ve Özgürlükler Partisi
(HAK-PAR)





Print